Allah'ın yardımı ne zaman?
Abdullah Yıldız, Allah'ın yardımına mazhar olmak için gereken hasletleri kaleme aldı.
Siyonist katiller Gazze’de soykırıma bir gün bile ara vermeden, bayram-seyran dinlemeden devam ediyorlar. İçimiz kan ağlıyor… İster istemez aklımıza tarihin derinliklerindeki bir soru düşüveriyor: Soruyu içinde barındıran Bakara suresinin 214. ayetini bir kez daha birlikte okuyalım:
“Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”
Allah Teâlâ dikkatlerimizi asırlar önce yaşamış olan mümin cemaatlerin tecrübelerine ve seçilmiş kullarının eğitilmesine ilişkin ilâhî kanununa (sünnetullaha) yöneltiyor. O seçilmiş kullar ki, yüce Allah, sancağını onların ellerine veriyor, yeryüzünde halifesi olma emanetini, sistemini ve şeriatını omuzlarına yüklüyor. Seyyid Kutub’a göre, burada hitap, bu büyük görevi üstlenen herkese yöneliktir.
‘Bu ayetin anlatmış olduğu tecrübe; köklü, düşündürücü ve ürkütücüdür. O dönemin peygamberi ile yanındaki müminlerin sorusunu düşünelim. Bu soruyu, hakka ulaştığı kesin olan bir peygamber ile çevresindeki müminler soruyor: “Allah’ın yardımı ne zaman?”
Bu soru, böylesine hakka ulaşmış kalpleri sarsan sıkıntının çapını somut olarak anlatıyor. O soylu kalpleri baskısı altına alan sıkıntı tarif edilmez boyutlara ulaşmış ki, bu kalplerden “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye bezginliği dışa vuran bir soru yükseliyor…’
‘Bir yoruma göre onlar böyle yakarırken, Allah’ın kendilerini düşmanları karşısında yenilgiye uğratmayacağına inandıkları için, “Muhakkak ki Allah’ın yardımı yakındır” diyerek, sordukları soruyu yine kendileri cevaplamış; “Ya Rabbi! Vaadine güvendik, dayanıyoruz” demişlerdir.’ (bk. Kur’an Yolu)
Kalpler, bu sarsıcı sıkıntı karşısında sebat edince, direnişini sürdürünce, işte o zaman Allah’ın vaadi gerçekleşmiş, yardımı imdada yetişmiştir: “İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.”S.Kutub’dan okuyalım:
‘Bu yardım onu hak edenler için hazır bekletilir. Fakat onu ancak sonuna kadar direnmeye devam edenler, sebat edenler hak edebilir. Sıkıntıya ve darlığa göğüs gerenler, sarsıntıya kapılmaksızın bu direnişi gösterenler, zulüm karşısında baş eğmeyenler, Allah’ın bu yardımını dilediği kimselere göndereceğine kesinlikle inananlar, sıkıntı doruk noktasına ulaştığı anlarda bile yalnızca Allah’ın yardımını gözleyenler; başka hiçbir çözüme, Allah’ın katından gelmeyen herhangi bir desteğe kesinlikle ümit bağlamayanlar bu yardıma hak kazanabilirler. Zaten söz konusu yardım sadece Allah katından gelebilir. İşte müminler bu kesin direniş sayesinde Cennet’e girerler, buna lâyık olurlar, bunu hak ederler. Cihaddan, imtihandan, sabırdan, direnişten, sebattan, sırf Allah’a yönelmekten, bilinçlerinde sırf O’nu yaşatmaktan, O’nun dışındaki her şeyle ve herkesle bağını kopardıktan sonra gelen bir hak ediştir bu.
Mücadele ve bu mücadele sırasında gösterilen sabır vicdanlara güç verir; onlara kendilerini aşma imkânı sağlar; onları potasında eritip arındırır; cevherlerini saf ve parlak hale getirir. İnanca derinlik, güçlülük ve canlılık bahşeder. Bunun sonucu olarak o inanç sistemi düşmanlarının gözünde bile parlak görünür. O zaman söz konusu düşmanlar akın akın Allah’ın dinine girerler. Bu, dün olduğu gibi bugün de daha yolun başında taraftarlarının birçok eziyetle karşılaştığı her hak davanın karşılaşacağı bir sonuçtur. Öyle ki, bu taraftarlar karşılaştıkları eziyetlere sabırla katlandıklarında daha önce onlarla savaşan düşmanların kendi saflarına katıldıkları, en şiddetli hasımların ve katı inatçıların kendilerini desteklemeye yöneldikleri görülür. Hücuma uğrayan çağrının taraftarlarının ruhları, tüm yeryüzü güçleri ile bu güçlerin şerlerinin ve fitnelerinin üzerine yükselir; rahatın, refahın, yaşama hırsının tutsaklığından kurtulur. Bu kurtuluş bütün insanlık hesabına ve bu sıkıntıları aşan ruhlar hesabına bir kazançtır… Öyle değerli bir kazanç ki, Allah’ın yüce sancağını yükseklerde dalgalandırma görevini, O’nun emanetini, dinini ve şeriatını üstlenmiş olan müminlerin çekmiş oldukları bütün acılardan ve sıkıntılardan daha ağır basar.
Bu kurtuluş, sahibini Cennet hayatına lâyık hale getirir. İşte yol budur. Yüce Allah’ın Müslümanlara anlattığı yol… Yani iman ve cihad, sıkıntı ve meşakkat, sabır ve direnme ve sırf Allah’a yönelme yolu. Arkasından zafer ve daha sonra da Cennet mutluluğu gelir.’ (Fî-Zılâli’l-Kur’ân)
HABERE YORUM KAT