1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Allah’ın bahşettiği nimetleri unutmamalıyız!
Allah’ın bahşettiği nimetleri unutmamalıyız!

Allah’ın bahşettiği nimetleri unutmamalıyız!

Süleyman Gülek seçim gündemi sebebiyle unuttuğumuz ancak oldukça hayati olan hatırlatmalarda bulunuyor.

19 Mayıs 2023 Cuma 13:45A+A-

Süleyman Gülek / Yeni Akit

Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek

Allah Teâlâ insanları en iyi ve en güzel şekilde yaratmış ve dünyadaki her şeyi de onlar için var etmiştir: “O (Allah) ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara, 2/29) Yeryüzündeki her şey insanlar için, insanlar da Alla’a kulluk için yaratılmıştır. Allah’a kulluk Allah’ın emrettiğini yapmak yasak ettiklerinden ise sakınmaktır, Allah’ın insanlara verdiği sayısız nimetlerine karşı şükür etmektir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah “…Yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.” (Zümer, 39/66) buyurarak Allahu Teâl⸠verdiği nimetler sebebiyle kullarının kendisine şükretmesini istemektedir. 

Şükür; görülen bir iyiliğe karşılık hoşnutluk ve minnettarlık ifade etme, nimet ve iyiliğin sahibini tanımak ve ona karşı minnet duymak demektir. Nimet verene şükür¸ bir kadir ve kıymet bilme işidir.Yüce Allah şöyle buyurur: “Eğer şükreder, iman ederseniz Allah size niye azap etsin? Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.” (Nisâ, 4/147); “Şükrederseniz nimetimi artırırım” (İbrahim, 14/7) buyurarak şükredenleri müjdelemektedir. Şükretmek dünyada bolluk ve berekete, ahirette ise cennete götüren yüce bir davranıştır. Şükreden insanlar bollukta şımarmaz, darlıkta isyan etmezler. Huzurlu, dengeli ve iyiliksever tutumlarıyla insanlara örnek olurlar. 

İnsanlara verilen nimetlerin Allah’tan olduğu bir ayette şöyle dile getirilir: “Sana gelen iyilikler, nimetler Allah’tandır.” (Nisâ, 4/147) Bütün nimetler Allah’tan olduğuna göre, O’na çok şükür etmek zorundayız. Günlük yaşamımızda birisi ufak bir iyilikte bulunsa, hemen teşekkür etme ihtiyacı duyulur ve teşekkür edilir. Tabiî ki, bu kadar çok nimet ihsân eden Yüce Allah’a ne kadar çok şükür etsek yine de çok azdır.

Allah’ın verdiği nimetlerden dolayı “Allah’ım sana şükürler olsun” demek yeterli değildir. Ancak, bu söz, şükrün birçok ifade şekillerinden biridir. Her nimetin şükrü, kendi cinsinden yapılır. Malın şükrü, zekât ve sadaka vererek, ilmin şükrü, onunla amel edip, başkalarına da öğreterek vs. yerine getirilebilir. 

Her nimetin şükrü, gerektirdiği hususları yerine getirmekle olur. Bu da kalp, dil ve davranışla mümkündür. Kalbin şükrü, verilen nimetlerin sadece Allah Teâlâ’dan geldiğini anlamaktır. Dilin şükrü, Allah’ın verdiği nimetlere hamd ederek O’nu zikretmektir. Davranışların şükrü; Allah’ın emrettiklerini yapmak, yasak ettiklerinden de sakınmaktır. Yani, Allah’a karşı kulluk görevlerini en iyi bir şekilde yerine getirmektir.  Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Eğer Allah’ın nimetlerinisayacak olursanız bitiremezsiniz.” (Nahl, 16/18Çünkü Allah Teâlâ’nın insanlara verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Dolayısıyla Allah’a gereği gibi şükretmeliyiz. 

Şükrün zıddı; nankörlüktür. Nankör, kendisine yapılan iyiliği inkâr eden, gördüğü iyiliğin ve yardımların değerini bilmeyen, iyilik ve nimet verene karşı inkârcı bir tavır takınan kimse demektir. İyiliklere ve nimet verene karşı takınılan bu olumsuz tavra, nankörlük denir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “…Bana şükredin, nankörlük etmeyin.” (Bakara, 2/152) 

İnsan kendine yapılan iyilik ve yardımların, verilen nimet ve rızıkların kadrini (değerini) bilmeli. Bu iyilikler ister insandan gelsin, isterse Allah'tan gelsin; kişi bunun şuurunda olmalıdır. İyilik yapanlar genellikle karşılık beklemezler. Ancak iyilik yapanlar teşekkürü hak ederler. Bu teşekkür, hem yapılan iyiliğin derecesini artırır, hem nimetin devamını sağlar, hem de iyilik yapan ile yapılan arasında sevgi bağı kurar. Nankörlük ya insanlara karşı, ya da âlemlerin Rabbine karşı yapılır. Kişi, başkasından gördüğü bir iyiliği, bir yardımı, bir destek olmayı, görmezlikten gelse, bu bir nankörlüktür. 

İyilik yapanı unutarak nankörce davranmadır. İnsanlar ölünceye kadar birbirlerine muhtaçtırlar. Başkaları olmadan hayatlarını sürdüremezler. Maddi gücün her şeyi çözmediği tecrübelerle ispatlanmıştır. Peygamberimiz şöyle buyurur: “İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allah’a da şükür etmez.” (Ebû Dâvud, Edeb 11Bu nedenle insanların yaptıkları iyiliklere teşekkür ve takdir etmeli, nankörlük yapmamalı. 

 Kişiye ana-babasının iyiliğinden tutun da, hasta olunca tedavi eden doktora, ilim öğreten hocaya, insanların ve toplumun iyiliği için çalışan, hizmet eden kişilere kadar, pek çok kimsenin iyiliği dokunur. Bu karşılıksız iyiliklere teşekkür etmek, insanlık ve yardım etme duygusunun yüceliğinin gereğidir. Türkçedeki ‘bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır’ atasözü çok şey ifade etmektedir.  

“Rasûlüllah (s.a.v.) geceleri ayağa kalkıp ayakları kabarıncaya kadar namaz kılardı. Kendisine; ‘Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar yoruyorsun?)’ denildi. “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”  cevabını verdi. (Buhâri, Teheccüd 6) Şükür veya teşekkür, yapılan iyiliğin bilincinde olmaktır. Müslüman kendisini yokluktan varlığa çıkaran ve kendisine sayısız nimetler veren Allah’a gönülden şükreder. Namaz, zekât, oruç ve hac gibi ibadetler kulun Allah’a şükrünü ifade etme yollarıdır. 

Şükür, insanın kendisine verilen sayısız nimetleri görmesini sağlar. Şükür, maddî nimetlere yapıldığı gibi, daha çok manevî nimetlere karşı yapılır. Hayat bir nimettir. Hayatın devamını sağlayan her şey birer nimettir. Allah’ın zatını idrak etmek bir nimettir. İman, ibadet ve güzel ahlak ise bir insan için en büyük nimettir. Bu yüzden de sahip olduğumuz nimetler için Allah’a şükür etmeliyiz. Bir şey yiyip içince, bir hastalıktan kurtulunca, çok istediğimiz bir şey gerçekleşince, sevindirici bir şey olduğunda, duyduğumuzda yani maddî ve manevî tüm nimetler için Yüce Allah’a şükretmeyi unutmamalıyız! 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum