Allah Resulü'nün (sav) halası: Safiyye binti Abdulmuttalib
Zehra Betül Küçük, ashabın önde gelen isimlerinden Safiyye binti Abdulmuttalib'in şahitliğini aktarıyor.
Zehra Betül Küçük / Dünyabizim
Abdulmuttalib’in cesur kızı Safiyye
Hakkımızda hiç bilgi sahibi olmayan biriyle karşılaştığımızda kendimize dair kurduğumuz cümleler nelerdir? Kendimizi ona nasıl tanıtırız? Gözlemlediğim kadarıyla çağımızda bu sorunun cevabı, önce adımız sonra mesleğimiz ya da okuduğumuz bölümü söylemek şeklinde... Peki, bizler muhatabımıza sunduğumuz birkaç cevaptan mı ibaretiz? Elbette hayır. Aynı durum tarihteki şahsiyetler için de geçerlidir. İsmini belli olaylara, belli tarihlere, kimi zaman kısacık tanımlara sıkıştırdığımız -oysa hakkıyla tanımak için daha fazla bilmeye ve bildiğimizi kritik etmeye mecbur olduğumuz- onlarca isim öğreniyoruz. Başka bir tabirle, onlarla tanışıyoruz. Bu minvalde tanışacağımız bir isim de Safiyye binti Abdulmuttalib’tir.
Safiyye binti Abdulmuttalib
Safiyye binti Abdulmuttalib, Hz. Peygamberin halasıdır. İşte bu cümle kendisine dair kurduğumuz ilk cümle. Bu cümle her ne kadar mesleklerden ve isimlerden bahsederek kurulan cümleler gibi maddi niteliklere sahip olmasa da bir insanı tanımlayacak en şerefli niteliğe sahip. Peygamber halası olmak… Yine, Safiyye binti Abdulmuttalib, Zübeyr b. Avvam’ın annesidir. Bilindiği üzere Zübeyr b. Avvam cennetle müjdelenen on sahabiden, Aşere-i Mübeşşere’den biridir. Annesi gibi o da ilk Müslümanlardandır. Henüz on altı yaşında iken Müslüman olmuş, vahiy kâtipliği yapmış ve Peygamberin yanında tüm gazvelere katılmıştır. Zübeyr’in babası, Avvam b. Huveylid ise Hz. Hatice’nin erkek kardeşidir. Safiyye, ilk eşi Haris’in vefatından sonra Avvam ile evlenmiş, o da vefat edince oğlunu kendi kabilesi olan Haşimoğulları içerisinde büyütmüştür.1
Miladi 567 yılında doğduğu tahmin edilen Safiyye Peygamberimizden yaklaşık dört yaş büyüktür. Hamza aynı annenin çocukları olan Safiyye için “Peygamberimizin halaları içerisinde İslâm’ı en çok sahiplenendir.” dersek abartmış olmayız. Kimi insan hayatında dönüm noktası diyebileceği bir yola girer ama bu durumu çevresine pek hissettirmez, kendi içinde yaşar. Kimi insan da girdiği yolda kendisini belli eder, öne atılır, bedeller öder. İşte bu sahiplenme duygusu ile alakalıdır. O, İslâm’ı ve Peygamber’i sahiplenmiştir. Peygamberin altı halası vardır. Bunlardan Ervâ ile Atike’nin de Müslüman olduğuna dair kayıtlar bulunsa da haklarında Safiyye kadar güçlü veriler yoktur.
Cesaret örneği bir hanım
Efendimiz, peygamberlik ile müjdelendiğinde İslâm dinini tebliğe önce yakınlarından başlamıştı. Şuara Suresinde yer alan “Yakın akrabalarını uyar.”2 emri nazil olunca Peygamberimiz uzak ve yakın akrabalarına haber gönderdi. Yaklaşık kırk beş kişilik bir gruba İslâm’ı tebliğ edeceği sırada Ebu Leheb’in karşı çıkması ve ağır sözler söylemesi üzerine toplantı sonlandı. Bu durumdan incinen Peygamberimiz günlerce bekledi ve sonra Kureyş’i ikinci kez topladı. Onları Safa Tepesi’nde İslâm’a davet etti. Ebu Leheb’in yine sert ve kaba davranması üzerine de Tebbet Suresi nazil oldu. Bu sahnede Peygamberimizin halalarının Ebu Leheb’e karşı yeğenlerini savundukları rivayetlerde geçer. Başka bir rivayette ise Safiyye’nin , “Kardeşinin oğlunun perişan olması senin için iyi olur mu? Allah’a yemin olsun ki bilginler Abdulmuttalib’in soyundan bir peygamberin çıkacağını hep haber verirlerdi. İşte O budur.” diyerek Ebu Leheb’e karşı durduğu belirtilir.3
Hamza, Müslümanlar arasında “Allah’ın Aslanı” ismi ile maruf idi. Müslümanların en zayıf oldukları dönemde o, dinini aleni şekilde yaşamış, korkusuzluğuyla ün salmıştı. Anlaşılan o ki ablası da onun gibiydi. Hadis ve Tarih kitaplarında anlatılan Safiyye’ye baktığımızda, sözünü esirgemeyen, savaşlara katılan cesur bir kadın görüyoruz. Uhud Savaşı’nda Müslümanlar savaşı kaybettiklerini düşündükleri için yerlerini terk etmeye başladılar. O sırada savaş meydanında bulunan Safiyye, eline bir odun alarak geri çekilen sahabelere vurmuş ve onları “Allah Resulü’nün yanından kaçıyorsunuz!” diyerek azarlamıştır.4 O, Allah Resulü ile beraber Hayber Savaşı’na katılan yirmi kadından birisidir. Yine başka bir savaş gününde içerisinde çoğunlukla kadınların ve çocukların bulunduğu kaleye giren bir Yahudi’yi kılıçla öldürdüğü rivayet edilir.5
Uhud Savaşı’nda Hamza’nın şehid edilip ona müsle yapılması, Peygamberimizi çok üzmüştür. Safiyye’nin onu bu halde görmesinden endişelenip Zübeyr b. Avvam’a annesinden gizlemesi için özel talimat vermişti. Ancak durumu haber alan Hz. Safiyye bunun Allah’tan olduğunu bildiğini ve buna sabredeceğini söyleyerek dirayet göstermiştir.
Allah Resulü’nün vefatı
Nakledildiğine göre Safiyye , Peygamberi vefat edeceği gün bir ara ziyaret etmiştir. O sırada Allah Resulü , insanları uyarıyor ve etrafındakilere yüksek sesle: “Vallahi sadece Allah’ın sizin için helal kıldığını helal kıldım ve sadece kitabında haram kıldığını sizin için yasakladım. Ey Allah’ın Elçisi’nin kızı Fatıma! Ey Allah’ın Elçisi’nin halası Safiyye! Allah’ın katındaki şeyler için çalışınız. Vallahi Ben sizin için Allah’tan hiçbir şey savamam.” demiştir. Nitekim o gün öğlen olmadan da vefat etmiştir.6
Peygamberin vefatından sonra Safiyye’nin kalbini derin bir hüzün kaplamıştır. Bunu, O’nun vefatı üzerine söylediği mersiyelerden anlıyoruz. Olaylar karşısındaki metanetli duruşu ve dinin savunulmasında üstlendiği roller bize onun soğukkanlı ve ciddi bir kadın olduğunu düşündürse de sevdiklerine olan düşkünlüğü ile şiirlerindeki letafet, ruhunun nahifliğinin yansımasıdır. O’nun vefatı üzerine dile getirdiği mersiyenin bir kısmı şu şekildedir:
“Ey gözüm! Dök yaşlarını cömertçe, ağla
Usanmadan ağla, insanlığın efendisine
……
Muhammed’in bahsi olduğunda
Sanki bir dağlayıcı vardır kalbimin üzerinde
Ve ben Peygamber’den sonra hiç korkmadım
Ey Fatıma! Yesrib’de bulunan o mezara
Selam olsun Muhammed’in Rabbinden”7
Safiyye; Hamza’nın ablası, Zübeyr’in annesi olmanın ötesinde kendine ait yaşam hikâyesinin ve mücadelesinin özgünlüğü, yaptığı seçimler ve ödediği bedellerin değeri ve bunların bir neticesi olarak günümüze kadar Müslümanlar arasında bilinen bir isim olarak gelmiştir. Peygambere hem akrabalık şefkatinin verdiği içgüdüyle hem de İslâm’ı benimsemiş biri olmanın duygusuyla her daim destek olmuştur. O, hicretin 20. yılında 73 yaşında iken Medine’de vefat etmiştir. Cenaze namazını o zamanlar halife olan Ömer kıldırmıştır. Rabbim rahmet eylesin. Bizlere de örnek alabilmeyi nasip etsin. Âmin.
Kaynakça:
1 Aynur Uraler, “Safiyye bint Abdülmuttalip”, TDV İslam Ansiklopedisi, TDV İslam Araştırmaları Merkezi: İstanbul, 2008, c. 35, s. 475
2 Şuara Suresi, 214
3 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, Türkiye Yazma Eserler Kurumu: İstanbul, 2020, c. 1, s. 153-56
4 Osman Adıgüzel, “Hz. Peygamberin Dedesi ile Halalarının Hayatları”, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Şanlıurfa, 2018, s. 88
5 Osman Adıgüzel, “Hz. Peygamberin Dedesi ile Halalarının Hayatları”, s. 88
6 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, c. 1, s. 640
7 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, c. 1, s. 676
HABERE YORUM KAT