Allah Resulü (sav) nasıl dua ederdi?
Abdullah Yıldız, duanın ehemmiyeti kadar nasıl dua edilmesi gerektiğinin de öneminden hareketle Allah Resulü'nün (sav) dua örneklerini inceliyor.
Abdullah Yıldız / Yeni Akit
Resulullah’tan (s.a.) dua ve zikirler
Alemlerin Rabbi Allah’a sıkça dua etmeye ve O’nu sürekli zikretmeye çok ihtiyacımız var. Dua, zikir ve tesbihâtın en güzel örneklerini Resulullah (s.a.) öğretmiştir:
Abdullah İbnu Ömer (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.) bir cemaatte oturduğu zaman, ashabı için şu duayı okumadan nadiren kalkardı: “Allah’ım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Katından öyle bir hisse lütfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın. Allah’ım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden alanlardan kıl, mazlumlardan değil. Bize saldıranlara karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dinî musibet verme. Dünyayı ne asıl gayemiz kıl ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme” (Tirmizî, Daavât 73).
Abdullah İbnu Amr İbni’l-As (r.a.) anlatıyor: Ebu Bekir (r.a.) Resulullah’a (s.a.) gelerek: “Bana namazda okuyacağım bir dua öğret” dedi. Resulullah (s.a.) ona şu duayı okumasını söyledi: “Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran ve lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente fağfir-lî mağfireten min ‘ındike verhamnî inneke ente’l-ğafûru’r-rahîm (Allah’ım ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir mağfiretIe bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet edicisin)” (Buhâri, Sıfâtu’s-Salât 149, Daavât 17, Tevhid 9; Müslim, Zikr 48; Tirmizi, Daavât 98; Nesâî, Sehiv 58).
Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.), evlenen bir kimseyi şöyle tebrik ederdi: “Allah sana (evliliği) mübarek kılsın, üzerine bereket indirsin, ikinizin arasını hayırda birleştirsin” (Ebû Dâvûd, Nikâh 37; Tirmizî, Nikâh 7).
Abdullah İbnu Hubeyb (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.): “Akşama ve sabaha erince Gul hüvallahu ahad ve Muavvizeteyn sûrelerini üçer kere oku. Bu sana, her şeye karşı yeterlidir” buyurdu. (Nesâî, İsti’âze 1.)
Enes (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.) buyurdular ki: “Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez, mutlaka kabule mazhar olur.” Dendi ki: “Öyleyse ey Allah’ın Resûlü, nasıl dua edelim?” O da: “Allah’tan dünya ve ahiret için âfiyet isteyin!” buyurdu (Ebû Dâvûd, Salât 35; Tirmizî, Salât 46, Daavât 138).
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.): “İki kelime vardır; bunlar dilde hafif, terazide ağır, Rahmân’a da sevgilidirler: Sübhânallâhi ve bi-hamdihî, Sübhânallâhi’l-‘azîm. (Allah’ım, seni hamdinle tesbih ederim, yüce Allah’ım, seni tenzih ederim) kelimeleridir.” buyurdu (Buhârâ, Daavât 65, Eymân 19, Tevhid 58; Müslim, Zikr 31; Tirmizî, Daavât 61).
Resulullah (s.a.) buyurdular ki: “Duaların en faziletlisi arife günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz şudur: Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve ‘alâ külli şey’in gadîr (Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir. O, her şeye kâdirdir)” (Muvatta, Kur’ân 32; Tirmizî, Da’avât 133).
Ebû’d-Derdâ (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.) bana dedi ki: “Sana “Sübhanallahi ve’l-hamdu lillahi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber” demeyi tavsiye ederim. Zira bu kelimeler günahları döker; tıpkı ağacın yapraklarını dökmesi gibi.” (Kütüb-i Sitte, 7101)
Abdullah İbnu Abbâs (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: “Halîm ve Azîm olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük Arş’ın Rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş’ın Rabbi, arzın Rabbi, Semâvât’ın Rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur.” (Buhârî, Daavât 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83; Tirmizî, Daavât 40; İbnu Mâce, Dua 17.)
Ebû Ümâme (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.) buyurdu: “Kim yatağına temiz/abdestli olarak girer ve uyku bastırıncaya kadar AIIah’ı zikrederse gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da AIIah’tan dünya veya ahiret hayırlarından bir şey isterse AIIah istediğini mutlaka ona verir.” (Tirmizî, Daavât 100).
HABERE YORUM KAT