Alkolün hamisi, suçun azmettiricisi!
Batıcı, Batının değerlerini eksiksiz benimseyen Kemalist çevrelerin alkolle mücadele etmeleri ne mümkün ne de tutarlı...
Ali Osman Aydın, Yeni Akit Gazetesinde yayınlanan yazısında Türkiye’de toplumsal bir çok sorunun temel nedenlerinden biri olan alkolün Türkiye’de birileri tarafından nasıl bir ideolojinin sembolü olarak kullanıldığını yazıyor:
Alkollü sürücülerin karıştığı ölümlü kazaların miktarı, inanılmaz bir hızla artıyor. Bir kaç gün önce Bursa’da bir trafik kazası yaşandı. Tatil için anneannesinin yanına giden altı yaşındaki Zeynep ve anneannesine, yoldan karşıya geçerlerken bir otomobil çarptı. Sürücü alkollüydü... Daha önce de alkollü araç kullandığı için ehliyetine el konulmuştu. Ama bu onu durdurmadı. Anneanne hemen kaza yerinde, Zeynep ise iki gün sonra kaldırıldığı hastanede vefat etti.
Empati yapmadığımız sürece olayları tam olarak kavrayamayız. Bu yüzden annenizi ve çocuğunuzu alkollü bir sürücünün sebep olduğu bir kazada kaybettiğinizi düşünün (Allah korusun). Serserinin biri sarhoş olup arabaya biniyor, son sürat gidiyor ve kontrolü sağlaması mümkün olmadığı için de çarpıp can parçalarınızı sizden alıyor. Ben bu acıyı tarif edecek kelime, koyacak yer bulamıyorum…
Zeynep'in annesi Gamze Güler kazayla ilgili,"Yavaş gitmiş olsaydı belki de bunlar olmayacaktı. Annem her şeyimdi. Yavrum daha 6 yaşındaydı. Nasıl geçecek bilmiyorum" diyor.
Bir insanın her şeyini almak, onu diri diri gömmek… Sarhoşken araba sürüp kaza yapanların geride kalanlara yaptıkları bu! Sadece çarptıkları kişileri değil, onları sevenleri de öldürüyorlar.
Haberlere bir göz atınca gördüm ki, kısa süre önce Denizli’de 19 yaşındaki bir genci metrelerce havaya fırlatarak öldürmüş, sarhoş bir sürücü. Bir diğer alkollü sürücü, Manisa’da tam dört kişiyi öldürüp, iki kişiyi ağır yaralamış. Sadece Haziran ayı içinde bile alkollü sürücülerin sebep olduğu onlarca ölümlü kaza var…
Altı yaşındaki Zeynep’in ve nenesinin ölümüne sebep olan sarhoş sürücü "Serbest bırakılmamı istiyorum, 2 ay sonra düğünüm var" demiş verdiği ifadede.
Kazaların nedenleri kadar bu canavarca kayıtsızlığı da iyi analiz etmek durumundayız. Çünkü değişik ölçülerde sarhoş araba kullananların çoğunda bu kayıtsızlığın olduğunu bilimsel olarak söylemek mümkün.
Bağımlılıklar üzerine çalışan M. Selzer ve A. Vinokur, alkoliklerin, intihara eğilimli olduklarını söylüyorlar. “Alkolikler, zaman zaman kendi araçlarını bir intihar aracı olarak kullanıyorlar. Yani alkoliklerin yaptığı kazalar, genellikle intihar düşüncesiyle işlenmiş kazalar.” Ortada bir kaza yok aslında planlı bir intihar girişimi var. Başarısız ve yıkıcı bir girişim…
Yine Selzer ve Vinokur'un yaptıkları bağımlılık araştırmasında problemli gençlerin alkol alma ve tehlikeli biçimde araba kullanma eğiliminde oldukları görülmüş. Bu gençler alkolün kendilerini daha saldırgan, korkusuz ve cesur yaptığını ifade etmişler.
Alkol sevinç ve mutluluk duygularını artırırken, korku duygusunu azaltıyor. Kendine güven duygusunda patlama yapıyor ve buna bağlı olarak da yüksek hızda araç kullanmak gibi riskli şeyleri deneme arzusu uyandırıyor. Fakat alkol sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da insanları etkiliyor. Kas becerileri azalıyor, refleksler zayıflıyor. Alkol alan kişiler nesnelerin hızını ve mesafesini tahmin edemiyorlar.
Tüm bunlar alkollü bir kişiyi eğer araba kullanıyorsa trafiktekiler için, kullanmıyorsa etrafındakiler için bir tehdide dönüştürüyor. Kanada’da ölümle sonuçlanan kazaların %43’ünde, Amerika'da ise %60'ında sürücünün alkollü olduğu saptanmış. ABD’de her yıl 12 bin kişi alkollü sürücülerin kurbanı oluyormuş.
Alkol bağımlılarında suç işleme oranı %68 iken, alkol bağımlısı olmayanlarda bu oran %37 olarak tespit edilmiş. Bu veri alkol ve suç arasındaki yakın teması açıklıyor.
Bu verilerin yanına, ülkemizde alkole alışma ve tüketme yaşının giderek düştüğü gerçeğini eklediğimizde karşımıza endişe verici bir tablo çıkıyor. Alkol tüketimi arttıkça bireysel suçlar artıyor. Alkol kullanımı yaygınlaştıkça kadına şiddet, aile içi şiddet ve taciz, tecavüz gibi vakalar yaygınlaşıyor. Tereddütsüz söyleyelim: Alkol, suçun azmettiricisi!
Kadına şiddetin, aile içi şiddet ve tacizlerin tartışılmasına rağmen bu suçlardaki alkol etkisinin hiç gündeme gelmemesi bilinçli olarak yapılan bir şey. Çünkü Türkiye’de alkolün siyasal ve sosyal bir zemini var maalesef.
Alkollü içki geçmişte Anadolulu halk yığınlarının içkisi değildi. Cumhuriyet elitleriyle birlikte alkol “anadolulu cahil köylüler” gibi olmamanın; medeni olmanın, Batılılaşmış olmanın bir göstergesine dönüştü. İnsanlar taşralı olmadıklarını içki zevklerini göstererek ispat ediyorlardı. Alkole karşı olmak, muhafazakar, gelenekçi, dindar ve dolayısıyla cahil olmakla eş değerdi. Hala da çok şey değişmiş değil bu konuda. İnsan ve toplum sağlığına türlü türlü zararı olmasına rağmen; alkolle ilgili alışkanlıkların, sosyal medyadan iftiharla paylaşıldığını, çilingir sofralara övgüler düzüldüğünü görüyoruz.
Alkolü sınıfsal bir gösterge kabul eden laik çevrelerin alkolün yukarıda bahsettiğimiz zararlarına karşı sessiz kaldığını ve alkolle ilgili olumlu propagandaya devam ettiklerini görüyoruz.
Bu zemin anlaşılmadan alkol meselesini anlayamaz ve ona karşı savaşamayız. Alkole karşı ciddi bir savaş vermeden de Zeynep gibi günahsız yavruların sarhoşlarca katledilmesine, kadınların şiddet görmesine mani olamayız.
Bunun için öncelikle alkolün zararlarını eğitim hayatları boyunca öğrencilere döne döne anlatmak ve kavratmak gerekiyor. Alkolün medyadaki olumlu imajını kesinlikle yıkmak, onun tüm kötülüklerin kaynağı olduğu imajını oluşturmak da gerekli. Tabii bu kampanyaya sanatçıları ve ünlüleri de dahil etmek gerekir. Bunun ne kadar mümkün olabileceğini, onların yaşam tarzlarının en belirgin öğesinden vazgeçip geçmeyeceklerini siz hesap edin…
19 yaşındaki genci öldüren sarhoş sürücü sadece beş yıl mahkumiyet cezası almış. Edebiyatçı Emrah Serbes de 2017 yılında neden olduğu kazada aynı aileden üç kişiyi öldürmüştü. Sarhoştu… Ama şimdi dışarıda. Demek ki alkolle ilgili suçlar için çok daha ağır, caydırıcı cezalar da gerekiyor. Alkolle ilgili bu düzenlemeler yapılmazsa hepimiz sokaklarda kesim zamanını bekleyen kurbanlık gibi dolaşmaya devam edeceğiz.
Görülüyor ki alkolle savaşmak için bir paradigma değişimine ihtiyaç var. Batıcı, Batının değerlerini eksiksiz benimseyen Kemalist çevrelerin alkolle mücadele etmeleri ne mümkün ne de tutarlı... Biz müslümanlar olarak bizleri bu tür kötülüklerden koruyan güzel dinimiz için ne kadar şükretsek az. Alkolle ilgili istatistikler nüfusumuzun %70’ten fazlasının hiç alkol almadığını gösteriyor. Bu oranı çoğaltmak gerekiyor. Bu da, kişisel, toplumsal ve idari olarak bilinçlenip, cesaretle alkol lobisinin üzerine gitmekle mümkün.
HABERE YORUM KAT