"Aliya İzzet Begoviç Hayatı Mücadelesi"
Özgü-Der Ereğli Temsilciliği'nde bu hafta "Aliya İzzet Begoviç Hayatı Mücadelesi" konuşuldu.
Özgür-Der Ereğli Temsilciliği’nde bu hafta, ” Aliya İzzet Begoviç Hayatı ve Mücadelesi” konuşuldu. Cihat Özdemir’in sunumunu yaptığı konuşmada, Begoviç’in yetiştiği ortam tarihi arka planı ile açıklanmaya çalışıldı. Avrupa’nın içinde yetişmiş, Batı tarihi ve felsefesini çok iyi kavramış nadide bir şahsiyet olan Aliya’nın, İslam dünyasına olan katkıları anlatıldı. Aliya İzzet Begoviç’in, Türkiye gündemine daha çok 90’lı yıllar ile girdiği, 1983 yılında hazırlıkları yapılan ve ilk cildi 1988 yılında basılan Diyanet’in İslam Ansiklopedisinde, “Aliya İzzet Begoviç” isimli başlık açılmamasından da görülmesi ,ilginç bir ayrıntı olarak zikredildi. Bosna tarihi zikredilirken Osmanlı tarafından Fatih Sultan Mehmet döneminde fethedilen bu topraklardaki halkın, dini inancında Hristiyanlığın klasik Teslis inancı değil, Tek ilah ve Hz.İsa gibi Hz. Muhammed’in de Peygamber olduğu inancına sahip olunduğu, bunun da Boşnakların Osmanlı ile yakın ilişkiler kurarak İslamlaşmasını kolaylaştırdığı belirtildi. Osmanlı sonrası Yugoslavya bünyesinde özerk bir yapıda varlığını sürdüren Bosna halkının, Anadolu’da da yoğun bir nüfusa sahip olması, Türkiye halkının bu bölgedeki mücadeleye olan ilgisini de artırmasını sağladığı anlatıldı. Aliya’nın küçük yaşlardan itibaren aldığı İslami eğitim ve bilinç ile, çeşitli teşkilatlar oluşturarak (Mladi Müslümani gibi), İslami faaliyetler yürüttüğü, etrafına topladığı arkadaşları ile eğitim ve hayır faaliyetlerini yaygınlaştırmaya çalıştığı açıklandı.
Cihat Özdemir konuşmasına öne çıkan şu vurgularla devam etti; “Tito zamanı Yugoslavya’sında Nato ve Varşova paktı olarak ikiye bölünen dünya siyasetinde, üçüncü bir yol olarak, İslam dünyasını da içine almak isteyen yaklaşım sonucu Müslümanlar üzerindeki baskının azalması, Aliya’nın faaliyetlerini daha disiplinli hale getirmesine imkan hazırladı. 1983 yılında İslami Deklarasyon (Manifesto) kitabını çıkardı. Bu kitap ile Avrupa’nın ortasında bir İslam Devleti kurma hedefi çizdiği suçlaması yapılarak tutuklandı. Aliya’nın mücadeleci kişiliği üzerindeki baskı arttıkça, fikirleri ve hedefleri, daha fazla kişinin ilgisini çekmeye başladı. 1988 yılında Demokratik Eylem Partisi’ni kurdu. Halkın yoğun teveccühünü kazanan Aliya, 1992 yılında Yugoslavya’nın dağılma aşamasında, Referandum ile Bosna’nın bağımsızlını ilan etti. Avrupa’nın da teşviki ile dağılan Yugoslavya’da Hırvatlara ve Slovenlere verilen destek, Bosnanıların İslami kimlikleri sebebi ile onlardan uzak tutuldu. Sırpların saldırılarına açık hale gelen Bosna, büyük bir savaş ile işgal edildi. 250.000’den fazla Müslüman bu savaşta katledildi. Aliya savaş esnasında sürekli cepheleri gezerek sadece entelektüel bir düşünce adamı değil, aynı zamanda çok güçlü bir eylem insanı olduğunu da gösteriyordu. O aynı zamanda büyük bir komutan olarak öne çıktı. Düşmanlarına savaş zamanında dahi İslam’ın diri mesajını vermeye devam etti. Bosna cihadına tüm dünyadan binlerce Müslüman genç katıldı ve Türkiye’de de bu mücadele güçlü bir şekilde desteklendi. Bu sebeple, Türkiye siyasetinde, Müslüman halkın Bosna’ya olan teveccühünü kazanmak önemli bir unsur olarak ön plana çıktı ve Siyasetçilerin politikalarını olumlu yönde etkilediği görüldü. Savaş, Bosna halkını İslami değerlerine daha fazla sarılan bir fonksiyon da icra ediyordu. Dayton anlaşması ile biten savaş sonrası Bosna’da Boşnak ağırlıklı, Sırp ve Hırvatları da içine alan kırılgan bir siyasi yapı kuruldu. Bugün bu siyasi yapı hala devam etmektedir. O gün Bosna’nın yaşadığı acıları bugün fazlası ile Suriye halkı da yaşamaya devam ediyor. Türkiye halkı, Osmanlı bakiyesi olarak gördüğü balkanlara verdiği desteği ne yazık ki Suriye’deki Müslümanlara tam olarak verememektedir. Bu da Türkiye Müslümanlarının bir eksikliği olarak zikredilmelidir.
Aliya, İslami birikimini aktarırken kendisini etkileyen öncü şahısları olarak, Cemalettin Afgani, M. Abduh, R.Rıza, Hasan El Benna, Seyyid Kutup, Ali Şeriati, Mevdudi, M.ikbal gibi isimleri zikretmeyi ihmal etmez. İslami Deklarasyon gibi Doğu ve Batı arasında İslam kitabı da çok etki uyandırmış nadide bir eserdir. Fikirlerinde Batı’nın değerlerine getirdiği derinlikli felsefi tarihi arka plan eleştirileri ile çok güçlü bir fikir adamı olduğunu göstermiştir. Aliya, aynı zamanda geleneğin içinde de var olan İslam dışı uygulamalarla, fikirlerle de mücadele ederek ıslah edici bir metodu kendisine şiar edinmiştir. O’nun bu yaklaşımı Bosna’da bulunun tarikat ve tasavvuf mensuplarını bile savaşın içinde mücadeleci bir role sevk etmiştir. Aliya, mağripten dünyanın öteki ucuna kadar, tüm ümmeti ve nihayetinde insanlığı kuşatacak İslam’ın evrensel mesajını, en güzel örnekliği ile bizlere miras bırakarak ebedi aleme irtihal etmiştir. O’nun mücadelesi bizler tarafından sonraki nesillere önemle aktarılmaya devam edecek çok değerli birikimdir. Bugün sosyal medyada O’nun nadide sözleri özellikle gençler tarafından çokça paylaşılmaktadır. Bu sözlerin sadece ahenkli bir söz değil, derinlikli birikimler halinde, eylemlerimize dönüşmesini sağlanması gerekmektedir. “
Cihat Özdemir’in konuşması, katılımcıların sorduğu sorulara verilen cevaplar ve yeni katkılar ile son buldu.
HABERE YORUM KAT