Alevi Dernekleri Dersim Katillerini Görmüyor!
Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Derneği başta olmak üzere Alevilik kimliği üzerinden siyasi mücadele yürüten geniş kesimler son yirmi yıldır Sivas-Madımak’tan başka bir gündeme odaklanmayı neredeyse ihanetle eşdeğer sayıyorlar.
‘Tek Adam’ın ‘Gölge Adam’a dönüşümü
Kenan ALPAY
Kim ne kadar ve nasıl manipüle etmeye çalışırsa çalışsın Dersim İsyanı-Dersim Katliamı saflaşmaları üzerinden tartışmanın gelip dayanacağı yer Kemalist rejimin temelleridir.
Dersim meselesi, CHP’nin veya Dersimli Alevilerin, Kürtlerin ‘aile içi’ sorunları olarak nitelenemeyecek kadar kritik ve kuşatıcı bir önemi haiz. Bu durum bizi CHP ve Alevi kesimlerin sergilediği anormal çelişkileri ve pragmatik zikzakları konuşmaktan alıkoyacak değil elbet.
Yaşasın Dersim Katliam(cılar)ı
Birkaç yıl evvel Onur Öymen’in “Dersim’de analar ağlamamış mıydı?” sorusuyla başlattığı tartışma mevcut devlet ve toplum anlayışının ilânihaye devam etmesinden başka çıkar yol tanınmadığının ilanıydı. Öymen, Meclis kürsüsünden sıradan bir muhalefet partisi olarak CHP adına değil, Parti-Devlet CHP yani Kemalizm adına konuşuyordu. Parti-Devlet, şimdiye kadar çok anaları ağlattı, bundan sonra da ağlatmakta tereddüt etmeyecektir, diyordu. Öymen özetle “Parti-Devlet’in bekası adına analar ağlatmak iyidir, doğrudur ve gereklidir” diyordu.
Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu ise katliam politikalarını resmen savunan bu söylemler karşısında yutkunuyordu. Çünkü CHP’de politika yapmayı kafasına koymakla yutkunma mecburiyetine gönüllü yazılmıştı o. Genel Başkanı olduğu CHP, tepeden tırnağa bir toplumu laikleştirme ve Türkleştirme adına örgütlenmişti. Kurucu ideolojiyi temsilen CHP, Türkiye toplumu adına Kemalizm’den başka bir seçeneği asla kabul etmiyor ve başka bir seçeneği gündemine alanların anasını ağlatmayı diğer yetkili kurumlarla birlikte uhdesinde tutuyordu.
Kamuoyu doğal olarak önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim’e dair gerçeklerle yüzleşerek resmi ideolojik tahakkümü kırmasını bekliyordu. Bu olmazsa Hüseyin Aygün’ün gündeme getirdiği tezlerin arkasından durması ve süreci derinleştirmesi bekleniyordu. Her iki seçenek de beklentilerin tersine işledi. CHP’deki ultra Ortodoks kanat Kemalizmi, Tek Parti dönemini, Ergenekon ve Balyoz bağlantılarıyla TSK’yı tartışmaya açmaya niyetlenen hiçbir girişime geçit vermeyeceklerini deklare edince Kılıçdaroğlu gibi Aygün de sükûnete yelken açtı. Dizinin bu bölümünde de beklendiği üzere devletin bekası ve Kemalizmin selameti çağrılarıyla parti disiplini en hızlı biçimde temin edildi. İsterse edilmesin, Dersim depreminin altında dün Alevi-Kürtler kaldıysa bugün de beyaz Türkler kalacaktır.
Madımak’tan Dersim’e Yol Yok!
Haklı olarak CHP ve Kılıçdaroğlu ekibinin Dersim Katliamı karşısında pasif ve edilgen tavrı eleştiriliyor. Fakat ana gövdeyi oluşturan Alevi-Bektaşi taban ve örgütlerin Dersim meselesinde körlük ve sağırlıktan öteye nasıl bir ikiyüzlülük inşa ettiği atlanıyor nedense.
Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Derneği başta olmak üzere Alevilik kimliği üzerinden siyasi mücadele yürüten geniş kesimler son yirmi yıldır Sivas-Madımak’tan başka bir gündeme odaklanmayı neredeyse ihanetle eşdeğer sayıyorlar. Hatta Madımak-Sivas bir odaklanma olmaktan öteye bu kesimler için tam bir saplantı olmuş durumda.
Bu saplantı iki yönlü işliyor üstelik. Bir yönüyle devlet sınıfları tarafından nasıl bir kullanıma açık olduklarını göremeyecek kadar işleyen bir körlük, diğer yönüyle kendi içinde İslami kimlik sahiplerine karşı kör bir nefret üreterek ayrışmayı düşmanlığa dönüştürecek kadar bir anlayışsızlık. Bu körlük ve anlayışsızlığı üreten mekanizma Madımak’ı geçip Dersim’e ulaşılsın istemiyor.
HABERE YORUM KAT