1. YAZARLAR

  2. Ali İhsan Karahasanoğlu

  3. Aleni duruşma, nasıl gizliye çevrildi?
Ali İhsan Karahasanoğlu

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Aleni duruşma, nasıl gizliye çevrildi?

23 Ekim 2009 Cuma 01:32A+A-

Adalet Bakanlığı her olaya yetişebilir mi? Her olaydan haberdar olabilir mi? Adalet Bakanlığı müfettişlerine, her hukuka aykırılık ulaştırılabilir mi? Tabii ki mümkün değil.

Adliyede işi olanlar, her gün bir başka hukuk ihlali ile karşılaşıyorlar. Hukuk dağıtmak için kurulan mahkemelerde, hukuksuzluklara muhatap oluyorlar.. Sadece vatandaşlar değil, avukatlar da akla hayale sığmaz keyfiliklere maruz kalıyorlar.

Ama gelin görün ki, kimi, nereye, nasıl şikayet edeceksiniz?

Etseniz bile, kimi şahit göstereceksiniz?

Ama biz basın olarak, bu konuda görevimizi yapmalı, hukuk kurallarına uygun bir ülkede yaşamak için, en azından önemli davalarda yaşananları, kamuoyunun önüne koymalıyız. Ki, yetkililer de, o olaylardaki yanlışlıkları görsünler, gerekli soruşturmaları yapsınlar. Bu olayları birer “pilot olay” olarak görüp, en ince ayrıntısına kadar inceleyip, gereken kararları alsınlar.

Buyrun Aydın Doğan’ın, dün Küçükçekmece Adliyesi’ndeki duruşmasına bir uzanalım. Doğan davasında yaşananları kamuoyunun bilgisine aktaralım.

Yetkililer de araştırsınlar, bizim yanlışımız varsa, “Yalan yazıyorsunuz” desinler. Başkalarının yanlışı varsa, müeyyidesini uygulasınlar.

Öyle alengirli cümleler falan kuracak değilim. Bodoslamadan soracağım..

Birinci sorum: Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, dün duruşması olan 2009/675 nolu dosyanın sanıkları arasında, Aydın Doğan olduğu halde, niçin duruşma listesine bu kişinin ismi yazılmamıştır?

Adliye ile işi olan okuyucularımız ve özellikle de avukat arkadaşlarımız hemen itiraz edecekler: “Canım ilk defa mı duruşma listesi görüyorsun? Sen de biliyorsun ki, birden fazla sanığı olan davalarda, bir veya birkaç kişinin ismi yazılır, yanına da ‘arkadaşları’ diye özetleme yapılır. Bunda ne kasıt olabilir ki?”

Haklısınız arkadaşlar. Haklısınız da, alacağınız yok. Niye alacağınız yok, onu da anlatayım.

Duruşma listesi hazırlanırken, ne yapılır?

İddianamedeki sıraya göre, ilk sanık/ilk sıralardaki birkaç sanık yazılır.

Yoksa, iddianamede en altta yazılan sanık duruşma listesine alınıp, üstteki sanık listeye alınmazsa, burada bir garabet yok mudur?

Hele hele, suçun başındaki birinci sanık listeye yazılmadan, “Ben bilmem. Yönetim Kurulu’nda bir üye eksikmiş. Beni yazdılar. Ben o işlerden hiç anlamam” diye ifade verecek adam niye yazılır ki? Üstelik, dünkü duruşma listesinde, 5 sanığın ismi var. Geriye kalmış üç sanık. Bunlardan biri Aydın Doğan. Diğeri de meşhur avukatı Hayrettin Çağa!

Şimdi söyleyin, o liste hazırlanırken, kasıt var mı, yok mu?

Denilebilir ki, “Listede ismi olsa ne olur, olmasa ne olur?”

O zaman, “listede ismi olsun. Niye olmuyor ki?”

Biz kapalı kapılar ardında olanları bilemiyoruz. Hiç mi olmasın; ortada görünenleri düzgün yapın ki, diğerlerinden de şüpheye düşmeyelim.. Değil mi ama?

Gelelim ikinci soruya.. Sabahın 9’unda, Vakit’in muhabiri duruşma salonunun bulunduğu koridorda, duruşmayı bekliyor. Ama o ne? Hakime hanım, sanıklardan ve taraf avukatlarından başka kimsenin duruşma salonuna alınmaması emri vermiş! Mübaşir öyle diyor!

Olur mu böyle bir şey? Olması hiç mümkün değil.Anayasa açık açık yazar. CMK yazar... “Duruşmalar alenidir” diye.. Hele hele; böyle bir “Vergi Usul Kanunu’na aykırılık” sözkonusu ise.. Hele hele “defter ve kayıt, hesap ve muhasebe hileleri” ifadelerinin, iddianameye, “suçun tanımı” olarak girdiği bir dava sözkonusu ise.. .

Böyle bir davada, siz duruşmayı, kapalı kapılar ardında, hileli şekilde nasıl yaparsınız? Sanıklara isnat edilen suç; hileli işlem yapmak zaten.. Duruşma yapılıyor.. Duruşmada da benzer prosedür yürüyor.

Alın size üçüncü soru: Doğan’ın cübbe giymemiş avukatı, duruşma salonuna bile girmeden, kapıda niye bekliyor acaba? Avukat isen, giy cübbeyi, gir içeri. Kapıda ne bekliyorsun? Sizin anlayacağınız, duruşma yapılan oda, adeta ablukaya alınmış.

Bir sorum daha var: “Mübaşir, duruşma başlarken, sanıkların adını tek tek saydı mı?”

Muhabirimiz İbrahim Acar dikkatli.. “Hayır, böyle bir çağrı yapılmadı, hiç kimsenin ismi okunmadı bile” diyor. Ben de teyit için soruyorum yazıişleri müdürüne..

Cevabı hazır: “Avukatlar, gelen sanıkların kimler olduğunu söylemişler. Onun için ayrıca gelmeyen sanıkların isimlerini mübaşir bağırmamış!”

Müdire hanım, sorar sormaz, konuyu bu kadar ayrıntılı cevapladığına göre, demek ki kurgu önceden yapılmış!

Değil mi sayın Bakanım? Değil mi sayın müfettişler?

Müdahil Hazine avukatının duruşma zabtını bile duruşma bitiminde alamaması mı?

O başlı başına bir skandal.. Bir avukat, duruşmadan çıkarken, “Zabıt vermediler, daha sonra alacağım” diyorsa, gelin de her şeyden şüphe etmeyin şimdi..

Öyle ise, sadece Adalet Bakanı değil, Maliye Bakanı da incelesin, Hazine avukatı, “Duruşma zabtını alamadım” niye diyor? Yoksa o da mı; sanık avukatları, mahkeme kalemi, hakim arasındaki “aleni duruşmayı, gizliye çevirme” anlaşmasına katıldı?

Zabtı gazetecilere vermeyebilirsin, ama “Ben de alamadım” ne demek?

Ve sen böyle, Hazine’nin hakkını, nasıl savunabileceksin?

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT