
Albayrak'tan Eleştirilere Cevap
Yeni Türkiye eskiyor arkadaşlar! Yeniden üretilmesi lazım. Bunun için coşku, heyecan, devrimci azim lazım. Bu MKYK’da o yok, çünkü bu MKYK oluşturulurken öyle bir motivasyonun m’si yoktu.
Dünkü başyazımız vesaire hakkında kamuoyuna duyuru
Hakan Albayrak / Diriliş Postası
İstiaze ve Besmele’den sonra: Resmen ve alenen itiraf ediyorum, siz de zaten biliyorsunuz: Dünkü başyazıyı ben yazdım. Ne yazdığımı, niye yazdığımı, neye rağmen ve ne pahasına yazdığımı bilerek yazdım. Üzerime çektiğim hakaretlerden şikâyet edersem, mağdur ayağına yatarsam, “Ama ben… Ama ben….” diye kendimi ‘masum’ göstermeye çalışırsam hinlik etmiş olurum. Konuya damardan girdim ve tepkiler de elbette damardan gelecekti.
Savunma hakkı kutsaldır ama ben taarruzu sürdürmeyi yeğliyorum. Yalnız, bir hususta geri adım atmam gerekiyor: AK Parti Gençlik Kolları’nda vazife yapmış olan bir grup milletvekili ve parti yöneticisi, ‘Gençlik namına Berat Albayrak’ın MKYK listesine sokulmasından başka bir şey yok’ meyanındaki ifademden ötürü, “cehalet”imi vurgulayıp ‘Biz gençler de parti yönetimindeyiz’ diyerek kendilerinden özür dilemem gerektiğini ileri sürmüş. Hakk’ı bilmemek veya genel kültür sahibi olmamak anlamında değil ama belli bir konuyu bilmemek anlamında “cehalet”imi kabul ederek o arkadaşlardan özür diliyorum. Kim olduklarını, kaç yaşlarında olduklarını, bugüne kadar ne yapıp ettiklerini gerçekten bilmiyordum. Hâlâ tam olarak bilmiyorum. Bazılarının ismini bir yerde duymuşum veya okumuşum, ama gerisi kesinlikle “cehalet”. Kendilerinden tekrar özür diler, hepsine de partide bereketli mesailer dilerim.
Aslında parti ve hükümet işlerinde ‘yaş merkezli’ gençlik çok da umurumda değil. Hiç umurumda değil desem yeridir. Partiyi ve ülkemizi aşağıdan yukarıya, yakından uzağa zıplatacak derecede müspet enerji, coşku ve su katılmamış idealizm (hadi biraz su katılmış da olsun, ama iyice cıvımamış olsun) sahibi adamlar öne çıkabiliyor mu çıkamıyor mu, ben ona bakıyorum. Burada bir özür daha dilemem gerekiyor galiba. “Yazar Sadık Albayrak’ın oğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olmasından başka özelliğini bilmediğimiz Berat Albayrak” dedim, ama “dünyanın önde gelen ekonomistlerinden”miş Berat Albayrak. Öyleyse vah bana, yuh bana. “Başbakan olacak adam” da diyorlar. Bu konuda kendimi yuhlamama gerek yok, çünkü ben zaten “Berat Albayrak’ı genel başkan yapsaydınız” demişim. Genel başkan da olsun, başbakan da olsun; potansiyel makamında gözüm varsa iki gözüm önüme aksın.
Belki size şaka gibi geliyordur, ama ciddiyim. Çok sevdiğim, çok saydığım, dürüstlüğünden ve idealizminden emin olduğum, Türkiye’nin ihtiyaçlarına –gerilimi düşürme ihtiyacı dahil- uygun bir başbakan olduğunu düşündüğüm Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlık ve başbakanlık yolunu açan Recep Tayyip Erdoğan çok yanlış yapmıştır. O bir emir eri istiyordu ve yapabileceği en kötü tercih Ahmet Davutoğlu idi. Baştan Binali Yıldırım’ı tercih etmeli, Berat Albayrak’ı da önce ekonomi bakanı yapmalı/yaptırmalı ve 12 Eylül’deki kongrede de genel başkanlığa getirmeli/getirtmeli idi.
Erdoğan birçok konuda, çok önemli konularda çok isabetsiz kararlar verebiliyor, yanlış tavırlar sergileyebiliyor ve etrafında “Bu doğru değil efendim” diye yekten itiraz edebilecek kimse kalmadı. Bu tehlikeli bir durum. Mürşidi yok, icabında ona muhalefet edebilecek bir yol arkadaşı da yok. Allah hiçbirimizi böyle bir yalnızlığa düşürmesin. Davutoğlu iyi bir yol arkadaşı olabilirdi, ama Erdoğan’ın yol arkadaşı aramadığını, şiddetle duyması gereken o ihtiyaçtan habersiz olduğunu zannediyorum. İki senedir ‘acil başkanlık sistemi’ ve saray yahut külliye hikâyesine çıkıyor memleketin bütün siyasi mevzuları; bir kısır döngü içinde enerjimizi boş yere tüketip duruyoruz; ama gelin de Erdoğan’a anlatın bunu. Bidayette memleketin selameti uğruna ortaya konulan söylem ve eylemler zamanla başlı başına gaye haline gelmiş gibi görünüyor ve bu gayeye yeterince hizmet etmediği veya yeterince hızlı hizmet etmediği ‘tespit edilen’ herkes ve her şey Erdoğan tarafından veya Erdoğan adına acımasızca harcanıyor.
Bu böyle devam etmemeli. Başka bir gidiş mümkün değilse –ki mümkün görünmüyor- AK Parti kesinlikle çaycısından genel başkanına kadar Erdoğan’ın gönlüne yüzde yüz yatan bir AK Parti olmalı. İyice rahatlamalı Erdoğan. Rahatlarsa, bazı yanlışlarını tashih etmeye çalışan hiç kimse kalmazsa partide, ihanet saplantısından mütevellit inatlaşmaların zemini tamamen ortadan kalkarsa, belki daha serinkanlı ve isabetli hareket eder.
Davutoğluculuk mu yapıyorum? Davutoğlu bile Davutoğlucu değil ki ben olayım. Kendimce partimi ve memleketimi düşünüyorum. MKYK listesiyle ilgili çirkin tezgâhlar her yerde konuşuluyor, herke konuyu biliyor, zaten parti delegelerinin önemli bir kısmı o tezgâhlarda ‘işlenmeyi’ kabul etmiş kimseler. Benim birincil konum o değildi ama, yeni MKYK’nın ‘profilini’ eleştirirken. Asıl meselemin ne olduğunu sarih bir şekilde ifade ettiğimi zannediyorum. Tekrar: Yeni Türkiye eskiyor arkadaşlar! Yeniden üretilmesi lazım. Bunun için coşku, heyecan, devrimci azim lazım. Bu MKYK’da o yok, çünkü bu MKYK oluşturulurken öyle bir motivasyonun m’si yoktu.
Davutoğlu daha iyi bir liste mi hazırlardı? Her halde daha iyi bir liste hazırlardı, ama benim beklentime cevap verir miydi, vallahi şüpheliyim. 7 Haziran seçimleri için milletvekili aday listeleri hazırlanırken yapılan bazı korkunç hatalarda Davutoğlu’nun da payı var. Belki de sorumluluğun büyüğü ona ait. Diyarbakır’da liste başına –benim şahsen çok beğendiğim ve kongrede dışlanmasına çok üzüldüğüm- bir Bingöllüyü koymak mesela. Bingöl’de liste başına, Bingöl için ifade ettiği müstesna (aslında “istisnai”) mana ve ehemmiyeti kimsenin –ama kesinlikle hiç kimsenin- anlamadığı bir hanımefendiyi yazmak mesela. Bursa’da yağmur altındayken bir delikanlının kendisine şemsiye tutmasıyla meşhur olan tekerlekli sandalye mahkumu bir hanımefendinin niye milletvekili olması lazım geldiğini de o gün bugündür anlamaya çalışıyoruz, fakat nafile (Televizyonlarda yayınlandığında hepimizi duygulandıran o yağmur sahnesinin asıl kahramanı şemsiye tutan delikanlı değil miydi yahu? Ben mi yanlış anladım?). Önemle belirtmek isterim ki bu hanımefendilerin kıymetli insanlar olduklarına eminim ve kendileriyle şahsi bir derdim yoktur, olamaz. Örnekler çoğaltılabilir, genellemelere de gidilebilir (Kürt Meselesi konusunda mesela), fakat gerek yok. Hangi örnekten tam olarak kim sorumludur; hangisi Davutoğlu’ndan, hangisi Erdoğan’dan, hangisi Mustafa Şentop veya Süleyman Soylu’dan kaynaklanmıştır, bilemiyorum. Bildiğim o ki, söz konusu listeler hazırlanırken kimsenin hesaba katmadığı bazı ‘sembol’ isimler, İslami hareket için mana ve ehemmiyet ifade eden şahsiyetler bizzat Davutoğlu tarafından ‘bulunup getirildi’ ve bu da bana bir şey söylüyor. Güzel bir şey. Yine de, dediğim gibi, Davutoğlu’nun listelerine de kefil değilim ve olmam. MKYK listesini baştan sona kadar Davutoğlu hazırlamış olsaydı ve ben aradığım dinamizmi o listede bulamamış olsaydım Davutoğlu’na da yüklenirdim.
Bazı arkadaşlarım haber salmış, “Biz de MKYK’dayız. Bize biraz haksızlık olmadı mı?” diye. Onlara cevabım: Hepiniz başım gözüm üstünesiniz ama ‘Şunlar şunlar iyidir’ demiş olsaydım asıl o zaman görürdünüz uğrayacağınız haksızlığı! Sizi koruyorum arkadaşlar, farkında değil misiniz?
Ali Babacan, Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek hazır MKYK’dan çıkarılmışken onları methedebilirim ama: Seneler boyunca paranın sevk ve idaresinde bulundukları halde üzerlerine en ufak bir şaibe tozu dahî konmamış olan bu adamları, ki adam kelimesinin altını çiziyorum, müsaade ederlerse alınlarından öpmek isterim. Ekonomiden pek anlamam, belki bu işi onlardan daha iyi yapabilecek kimseler vardır ve o kimselerin önü açılmıştır, ama bu memleketin üzerine titreyen tertemiz adamlar olduklarını biliyorum ve küresel ekonomik krizlere karşı hepimizi kahramanca savundukları için onlara medyun-u şükranım. Allah razı olsun, Allah ecirlerini artırsın, Allah yollarını açık ve bereketli eylesin.
Bir ahbabım diyor ki: “Böyle şeyleri sana Davutoğlu’nun yazdırdığını söylüyorlar”. Siz de şimdi “Madem öyle, MKYK’daki arkadaşların için gösterdiğin hassasiyeti Davutoğlu için de göster, böyle yazılar yazma!” diyebilirsiniz. Bir dakika, bir dakika! Elhamdülillah Müslüman mıyız hepimiz? Elhamdülillah Müslümanız. Alemlerin Rabbi Allah’a yemin etmenin, O’nu şahit tutmanın ne demek olduğunu, ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu hepimiz biliyor muyuz? Biliyoruz olmalıyız. Öyleyse, buyurun, yemin billah ediyorum bu yazıları bana Davutoğlu’nun veya başka birisinin yazdırmadığına. Vallahi, billahi, tallahi Davutoğlu bana hiçbir yazı yazdırmamıştır, aramızda öyle bir ilişki hiçbir zaman olmamıştır ve de yoktur. Hadi bakalım! Büyük yemin ettim; ne olacak şimdi?
Ne olacağını söyleyeyim: Doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim inşaallah. Beğenmeyenler de bana yüklenmeye devam edecekler. Bunda bir fevkaladeliğin olmadığını herkesin anlamasını dilerim. Biz koskoca bir hareketiz. Olacak o kadar. “Ama duymaması gerekenler de duyuyor”. Ben söylemesem de duyuyorlar. Kendi kamuoyumuz dışında herkes kendi medya vasıtalarıyla yalan yanlış katılarak bilgilendiriliyor. Ben hiç olmazsa yalan söylemiyorum ve yanlışlardan kaçınıyorum. Duyduğum, bildiğim, bizzat şahit olduğum her şeyi de yazmıyorum.
Yeri gelmişken: “Reisçilik”te bir miktar payım varsa, Erdoğan’ın şahsında Ümmet-i Muhammed’e saldıran yerli ve yabancı muarızlarımıza hatta düşmanlarımıza karşı koyarken ister istemez Erdoğan’ın şahsına yaptığım vurgulardandır ve bu kaçınılmazdı. En azından bana öyle geliyor. Geriye dönüp baktığımda “İyi yapmışım” diyorum. Bununla beraber kayıtsız şartsız “Reisçilik”ten berî olduğumu, hatta bu saatten sonra kendime hâlâ “Reisçi” demeyi münasip görmediğimi, bu arada Davutoğlucu diye bir fraksiyon tanımadığımı, kendimi Davutoğlu ile de özdeşleştirmediğimi, yarın bir gün Davutoğlu siyaseti bırakırsa benim nasipse buralarda bir yerde olmaya devam edeceğimi, zaten AK Parti’nin kuruluşunun 15 sene evvelinden beri buralarda bir yerde olduğumu, ayrıca Milli Görüşçü gelenekten gelmekle beraber yazar olarak ‘ortaya çıkışımın’ Milli Görüş medyasında gerçekleşmediğini (Milli Gazete’den çok evvel müstakil Zaman’da, hepten müstakil Çete’de ve yine müstakil Yeni Şafak’ta arz-ı endam ettiğimi) de beyan etmek isterim.
Son söz: AK Parti üyesiyim. Erdoğan figürünü İslam dünyası niçin ifade ettiği büyük kıymetten ötürü fevkalade önemsiyorum. Davutoğlu’nun başbakanlığını beğeniyorum. Bunlarla beraber, yandaşlığım hür bir yandaşlıktır ve hürriyette İslam fıkhından başka sınır tanımam kardeşim. Bana bedel ödetmek isteyen varsa, buyursun ödetsin. “Ne? Sapına kadar Reisçi değil misin? Öyleyse gazeteni bir daha almayız” diyen varsa, ona da ehlen ve sehlen. Marks ve Engels, işçi sınıfına “Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok” demişti. Benim zincirim de yok. Heh he.
HABERE YORUM KAT
hakan seni seviyorum.Bu dobralığın bana ebuzeri hatırlattı.Ümmetin böyle yiğit evlatları var ya. Çok şükür.Samimiyetinden ve dürüstlüğünden hiç süphemiz yok kardeşim.Sıratı müstekimde olduğunuz sürece Yüce Allah yar ve yardımcınız olsun. Maddi imkanım olsaydı günde onlarca gazeteni alır dağıtırdım.Siz ve selahaddin Eş hocam o gazetenin kervanında olduğunuz sürece inşaallah duamız ve desteğimiz sizinledir. Mehmed-ı Kurdi.
Yanıtla (0) (0)Tebrikler sevgili Hakan Albayrak! İlk defa bu kadar net 'kral çıplak' dendiğine rastlıyorum bizim cenahta. Gazan mübarek olsun.
Yanıtla (0) (0)Ak partinin elbette yanlışları var. Zaten o yüzden bu haldeler. Şimdi tam toparlanma zamanı derken kalkıp sizin gibi tipler bu ortamda eleştiri yapmaya kalkarsa kime hizmet etmiş olacaksınız. Sırası değil arkadaş. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz.
Yanıtla (0) (0)Her iki tarafın da zaafları var. Konu tek taraflı değil. Erdoğan ın etrafını saran kliğin ona hatalar yaptırması bir yana, Erbakana yönelik eleştirileri tarihte tekerrür ettiren bir Erdoğan var. Korkuları ve yaşadığı ihanetler onda müthiş bir güvensizlik ve eleştiriye tahammülsüzlük hali oluşturmuş durumda. Bu da onu muhteris ve kifayetsizlerden gelecek adına hala umutlanmayi getiren bir ruh hali ve siyaset anlayisina itmiş bulunuyor. Davutoğlu ise Erdoğan karşısında muktedir olmamakla birlikte onun güvenini sarsıcı ve onu yanlış seçimlere itici hatalar yaptı. Bütün bunlara rağmen iki taraf da, birbirine muhtaç olduğunu ve birbirlerinin alternatifleri olmadığını görmeli. Davutoglusuz bir dış politika, Erdoğansiz siyasi muktedirlik ve kitlelerin bağlılığı mümkün değil. En azından bu süreçte. Her ikisi de aklını başına almalı. Kendi eksiklerini görmeli ve bunlarda birbirlerine muhtaç olduklarını kavramalilar. İktidar birgün gidecek ama nasıl gittiği nasıl bir kadro ve gelenek bıraktığı önemli. Dönem geçmiş yanlışları onarma dönemi, birbirine üstünlük sağlamaya çalışma değil. Türkiye'yi içte ve dışta ciddi problemler bekliyor. En son düşünülecek şey zaaf tablosunu daha da buyutmektir. Akıllarını başlarına almalilar
Yanıtla (0) (0)Hiç birinizi tanımıyorum (Türkiye İslamcıları).Anadilimde yazdığınız için sizleri takip etme ve tanıma imkanı buluyorum.Bana göre hem Hakan Albayrak'ın eleştirilerinde, hem de onu eleştirenlerde haklılık payı var.Birbirinizi eleştirirken üslubunuza dikkat etmeli, fitnenin yeşermesine müsade etmemelisiniz.Erdoğan'ın her planı isabetli olmadığı gibi,onu eleştirenler de her eleştirisinde haklı değil.Allah rızası için bir ve beraber olun,dağılıp ayrılmayın!!!!. Türkiye'nin güneyinden selam aleyküm.
Yanıtla (0) (0)sevgili hakan abi ,eleştirilerinizin haklılık payı muhakkak vardır. bunu herkes biliyor. fakat küresel emperyalizm, topyekun dışarıdan içeriden savaşı çetinleştirmişken ,birde bizim basın yoluyla birazda haksızca yüklenmelerimizin faydadan çok zarar getireceğide aşikardır. artık seyretmek acımasısca eleştirmekten ziyade, topa girmemiz gerekmiyormu,,,, düşmanlarda bizim yazılarımızı okuyor, unutmamamız gerekir,,,,, sevgilerimle diriliş postasına aboneyim gazetemi almaya devam edeceğim merak etme,,,,
Yanıtla (0) (0)bu tespitlerden sonra hala Hakan Albayrak'a tepki veren akp yetkililerinin1 Kasım'da da hüsranı görmeleri kaçınılmaz olacaktır..tıpkı 7 haziranda olduğu gibi.. eleştiri kabul etmeyen bir anlayış yok olacaktır ki oluyor da... burdaki en can alıcı nokta, akp li olup, canı yananların artık yaşanan olayları tevil etmekte zorlanmasıdır. bu patlama yakında daha da çok olacaktır. son anekdot; B. Arınç'ın bazı illerde çete oluşturulduğu ve cemaatçi olmayanları cemaatçi diye fişlemeleri" söze doğrudur.. AKP bu sözü çöpe atarsa 1 kasım da %35'ten fazlasını alamaz...
Yanıtla (0) (0)Albayrak,degermi,parti icin bu kadar,kafa yormak.particilik,partizanlik,muslumanin,amaci olmamali.kendi aidiyetimizi islama nisbet ediyorsak ve bildigimiz birseyler varsa,islami halkin gondemine getirelim.olabilirki birilerin hidayetine vesile olalim.partinin,olumsuzluklari bitmez.muslumanlar olarak,asil amacimiz olan islami,on planda tuttugumuz,bir amac haline getirdigimiz surece,sirtimiz yere gelmez.Allah‘in yardimini hakederiz.
Yanıtla (0) (0)Parti,buyledir,icinde cokaz samimi insanlar olur,genelde,parti menfi agirliklidir.1973 ten,1983,kadar,parti ici calismalarim oldu,maalesef,devletin imkanlari menfi yunde,etkilenmiyen cokaz insan kaldi.kimi cuzdani,kimi,valizi,kimi deveyi hamudiyle birlikte yuttu,bu buyledir.parti menfaat ozerine kurulur,kimin menfaatina dokunulsa,O,heybesini alip gider.fakat sirf islam icin olursa,Allah cc icin olursa,kimse Allah‘a minnet edemez,Allah cc onlara islami nasip etmeyle,onlara minnet eder.
hakan albayrak'ı seviyoruz , sayıyoruz ama tek taraflı eleştirileri artık kabak tadı vermeye başladı.
Yanıtla (0) (0)hakan abi madem bu kadar eleştiri heveslisi ise biraz da Davutoğlu'nun etrafını saran ve Davutoğlu'nu yanlış yönlendiren ve cumhurbaşkanımız ile arasının açılmasına sebep olan akademisyen ve danışman tayfasını da eleştirsin.
ak Parti için özellikle doğu ve Güneydoğu'da fiyasko ile sonuçlanan 7 haziran seçimlerinde Erdoğan'a rağmen hazırlanan milletvekili listelerini de eleştirsin.
ta eskiden beri ak Parti'nin programında yer almasına rağmen ve cumhurbaşkanı meydanlarda bas bas bağırmasına rağmen Davutoğlu'nun 7 haziran seçimlerinde hiçbir meydanda başkanlık sisteminden bahsetmemesini de eleştirsin..
Davutoğlu'nun etrafındaki adamların, Erdoğan'ı saraya hapsetme politikalarını ve planlarını da eleştirsin..
Erdoğan'ın açık muhalefetine rağmen mit müsteşarı hakan fidan'ın makam vaadi ile kandırılıp 7 haziran seçimleri için istifa ettirilmesini ve bu yanlışta ısrar edilmesini de eleştirsin..
maalesef eğer bugün Erdoğan, Davutoğlu'na artık eskisi gibi güvenemiyorsa bunun sorumlusu en başta Davutoğlu ve onun yanındaki muhteris danışmanlarıdır.
Davutoğlu, başbakanlığa Erdoğan tarafından seçilmeden çok önceden beri Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması durumunda Davutoğlu'nun başbakan olmasını isteyen birisi ve Davutoğlu'nun konya'lı bir hemşehrisi olarak yazdım bunları.
Hakan Albayrak kardeşin serzenişi bir 'öz' eleştiridir ve dikkate alınmalıdır..Dostça Özeleştiri ve uyarılara açık olmayan hareketlerin zamanla despotizme sapması mukadderdir..Hamza Türkmen ve Selahaddin Eş Çakırgil abilerin Ak Parti analizleri de adil ve ufukaçıcıdır..dost kalemlerden sadır olan eleştirilere katılırsınız ,katılmazsınız,ya da bir kısmına katılırsınız..Önemli olan ötekileştirmeden,olgunlukla,ilim ve hikmetle,bilgi ve belgeyle münazara yapmak elzemdir..Son söz olarak Hakan Albayrak'ı ümmetçi,özgün ve hür düşünce mektebinin muvahhid bir eri olduğu için seviyoruz..
Yanıtla (0) (0)İşte böyle biri olduğun için seni seviyor müslümanlar.
Yanıtla (0) (0)Doğru ve önemli tespitler!
Yanıtla (0) (0)Muhataplar dikkate alır mı, şüpheliyim ama İslami kaygılarla AK Parti'ye yakın duran, AK Parti'yi çeşitli düzlemlerde savunmak durumunda kalanların göz ardı etmemesi gereken gerçekler olduğuna kuşku yok!