AKParti’ye öyle, İşçi Partisi’ne böyle.. Yersen!
İşte ben bu ikircikli tavra isyan ediyorum.
İnsanların gözlerinin içine baka baka, söylenen yalanlara isyan ediyorum.
Halkın; hukuki konularda çok iyi bilgi sahibi olmamasını istismar edip, insanların aldatılmasına isyan ediyorum.
Bu aldatmalara medyanın teşne olmasına isyan ediyorum.
Nedir konu?..
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya, Akit muhabiri Kenan Kıran dün soruyor:
“İşçi Partisi’nin birçok yöneticisi, Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılanıyor. İP hakkında kapatma davası açmadınız. Niye?”
Hukukun emrettiği şekilde görev yaptığını iddia eden Başsavcı Yalçınkaya, şöyle cevap veriyor: “Siyasi parti hakkında dava açmak için; odaklaşma kriteri, süreklilik, devamlılık ve kesin delil aranmaktadır. Biz şimdilik şu anda, kesin delil görmüyoruz. Mahkeme sonuçlanmadı. Daha iddianameler okunma safhasında. Savunmalar alınıyor!”
Çok basit hali ile, ne demiş oluyor Başsavcımız?
“Partiler hakkında kapatma davası için, kesin delil lazım. Parti yöneticileri için dava açılması, davanın yürüyor olması, tutuklama kararı olması yeterli değil!”
O zaman hemen dönelim AKParti hakkındaki kapatma davasına..
Basına verilen demeçlerde yanlış anlamalar, yanlış aktarımlar olabilir.
Anayasa Mahkemesi’nin, Resmi Gazete’de yayınlanan gerekçeli kararında yer alan, Başsavcı’nın imzalı dilekçesinden alıntı yapayım: “Kapatmaya konu eylemlerin ceza hukuku kapsamında suç olma zorunluluğu yoktur.”
Haydaa.. Ne diyor Başsavcı burada?
Bırakın kesin delil aramayı, “Suç olma zorunluluğu yoktur” diyor..
Belki Başsavcımız bu cümlede bir hata etmiştir. Veya konuyu yanlış ifade etmiştir. Veya cümlenin farklı bir girizgâhı vardır.. Haksızlık etmemek için, AKParti davasındaki dilekçesini biraz daha okuyalım: “Ceza normu ile parti kapatmanın amaçları itibariyle, ayrı ayrı koruma önlemi olduğu gözetildiğinde, kişisel cezai sorumluluk doğurmayan eylemlerin parti kapatma davasında delil olması mümkündür.”
Amanın ki amanın..
Neler söylemiş Başsavcı böyle..
Hatta söylememiş, yazmış. Söylese, “Yanlış not alınmış” diyebilir. “Yanlış kayıt alınmış” diyebilir. “Cümlenin önü, ardı vardı, onlar nerede” diyebilir.
Ama bu alıntıladığım cümle, Başsavcımızın okkalı bir imza attığı, üzerinde uzun uzun düşünüp yazdığı, kapatma davasındaki esas hakkındaki mütalaa dilekçesinden!
Dahası var, Başsavcı’nın dilekçesinde.. Bakın dün “Parti kapatma için kesin delil gerekir” derken, iki yıl önce AKParti hakkındaki kapatma davasında ne demiş Başsavcımız: “Kapatmaya konu eylemlerin sadece ‘işlenmiş olması’ yeterli olup, bu eylemlerin hükmen sabit olması koşulu da aranmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında kapatmaya konu eylemler hakkında açılmış ve mahkûmiyetle sonuçlanmış davaların olup olmaması sonuca etkili değildir.”
Yaaa!.. Gördünüz mü, abra kadabrayı..
Muhatap AKParti ise, “dava açılmış olması, davanın sonuçlanmış olması gerekli değildir” diye görüş bildiriliyor.
Gazete haberleri ile, iktidar partisini kapatmaya kalkıyor. Elinde ne bir mahkeme kararı var, ne de bir savcı iddianamesi...
Ama muhatap İşçi Partisi ise, hukuk altüst oluyor: “Kesin delil gerekir.Davada karar henüz çıkmadı. Daha savunmalar alınıyor! Kesinleşmiş hüküm yok!”
Söyler misiniz, böyle hukuk mu olur?
Böyle adalet mi olur?
Böyle savcılık mı olur?
Resmen “hukukla alay etmek” değil midir bu?
Resmen “Ben istediğimi yaparım, ben kralım. Kanunu istediğim gibi yorumlarım. AKParti’ye öyle, İşçi Partisi’ne böyle. Git istediğin yere şikâyet et.Çünkü şikâyet edeceğin yer de, benim kafadan” demek değil de, nedir bu?
Bu arada hatırlatalım, gerçekten Başsavcı şikâyet edildi.
Şikâyet için Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu ne karar verdi, biliyor musunuz: “Hukuk içindeki takdir hakkını kullanmıştır!”
Takdir hakkı ne?..
AKParti için “Kesin delile gerek yok. Delilsiz de kapatma kararı verilmeli.”
İşçi Partisi için, “Kesinleşmiş mahkûmiyet kararı gerekir!”
Bu mudur “takdir hakkı”?
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT