AKP-CHP Koalisyonu mu? Aklına Bile Getirme!
Seçimden hemen sonra yaptığım değerlendirmelerde AKP’nin ilk tercihinin erken seçime giderek tekrar tek başına iktidara gelmek, lâkin konjonktür koalisyona icbar eder ya da erken seçimde yine koalisyon çıkarsa, bu durumda bir ehven-i şer –kötünün iyisi- tek koalisyon seçeneğinin, AK Parti’nin mevcût iç ve dış politikasının ana ilkelerinden taviz verilmeksizin bir uzlaşma olursa, AKP-MHP koalisyonu olması gerektiği yönünde idi.
Böyle bir uzlaşma olmaz ya da MHP başka seçeneklerin peşine düşerse, AKP’nin MHP’ye koalisyon için yalvarması ve her istediğini vermesinin de söz konusu olmaması gerektiği kanaatimi de bildirmiştim.
Seçim sonrası değerlendirmelerimde AK Parti’nin HDP ile asla ve asla, CHP ile asla koalisyon yapmaması gerektiğini ve bunun gerekçelerini ortaya koymaya çalışmıştım.
Bahçeli Niye AKP İle Koalisyona Yanaşmıyor?
AKP ve MHP teşkilat ve tabanının ağırlıklı temayülü AKP-MHP koalisyonu olmasına, konjonktür böyle bir koalisyon için çok uygun olması bir yana âdeta zorlamasına rağmen, bugüne değin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ısrarla AKP ile koalisyonu direk ya da dolaylı olarak reddetmesi söz konusu.
Bahçeli bu koalisyonu dolaylı red anlamına gelen yolsuzluk ve Erdoğan ile ilgili kıytırık taleplerinin yanında, direkt red anlamına gelen “AKP 13 yıllık Ortadoğu ve Kürt politikalarının sonuçlarına kendisi katlansın, bizi katmasın.” meâlinde gerekçeler öne sürüyor.
28 Şubatçıların Sonuçlarına Katlanan Bahçeli
Doğrusu 28 Şubatçıların İslâm düşmanı politikalarının neticelerine, üstelik can düşmanı olarak tanıdıkları solcuların vesayetinde katlanan ve bunu baraj altında kalarak ödeyen Bahçeli’nin, bugün AKP’nin politikalarının neticelerine katlanmama gerekçesi pek makul değil.
Bahçeli’yi bu tutuma sevk eden şey eğer olası bir AKP–MHP koalisyonunda elini güçlendirmek ise, fazla naz âşık usandırır sözünü hatırlamasında fayda vardır.
Başka bir ihtimal ise kanaatimce şu olabilir. Bahçeli ABD’nin Suriye ve Kürt politikalarını Türkiye’ye dayatacağını, Suriye’de Esed rejimini koruyup, Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devletini bu dönemde kurduracağını öngörerek, bu neticeye ortak olmak istememektedir.
Bence Bahçeli’nin AKP koalisyonundan kaçınmasının en kuvvetli gerekçesi bu olabilir ki, bu gerekçe varlık sebebi olarak milliyetçilik ve devletçiliği, ülkenin bölünmez bütünlüğü gören ve söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyen bir partiye ne kadar yakışır, artık bunun muhasebesini yapmak bize değil MHP’lilere düşer.
Seçim sonrası yazılarımda, AKP’nin kendi politikalarından taviz vermemek kaydıyla MHP ile koalisyonu denemesi gerektiğini, lâkin MHP buna yanaşmazsa çok da ısrarcı olmaması gerektiğini belirtmiştim.
AKP Asla CHP İle Koalisyon Düşünmemeli
Bana göre AKP’nin koalisyon görüşmelerine CHP’den başlaması ve çaba sarf etmesi külliyyen büyük bir hatadır. AKP bunu samimi olarak mı yapıyor, yoksa dostlar alışverişte görsün diye mi bilemiyorum, lâkin eğer göstermelik olarak yapıyorsa bile bunu yapmaması gerekirdi.
AKP’nin yapması gereken MHP ile koalisyon için tüm iyi niyet ve çabasını gösterip, olmayacağının net olarak ortaya çıkması hâlinde erken seçime yönelmesi idi.
Ya da illâ da halka tüm koalisyon imkânlarını denedim demek istiyorsa, önce MHP ile koalisyon görüşmesi yapıp, bu ihtimal tamamen ortadan kalktıktan sonra CHP ile göstermelik görüşmeler yapabilirdi.
AKP, CHP İle Koalisyon Yapacağına, Esed ve Sisi İle Anlaşsın, Daha Makul
Şu açıktır ki, CHP kurulduğundan bugüne İslâm düşmanlığı gözlerini bürümüş Batı’nın gönüllü uşaklarının ve maşalarının partisi olup, seçim sonuçları da küresel bazda Batı’nın bastırmasının bir neticesi olduğuna göre; AKP CHP ile koalisyon yaparak dolaylı olarak Batı’nın rotasına gireceğine, CHP’yi hiç işe katmadan Batı ile ilişkilerini onların istediği rotaya getirmesi daha akıllıca bir politika olur.
Yani (bizce kesinlikle olmaması gereken bir durum olmakla beraber) AKP eğer kendini mecbur hissederek Batılıların rotasına girecekse, uşaklarla değil bizzat efendilerle muhatap olmalıdır.
Batı’nın istediği Esed’in kalması ve Sisi’nin tanınması, Suriye ve diğer İslâm beldelerindeki Ümmetçi politikalardan vazgeçilmesi olduğuna göre; AKP, CHP ile uğraşacağına, Esed ve Sisi ile anlaşırsa, zâten sorun çözülür ve CHP’ye ihtiyaç kalmaz.
Doğrusu CHP ve zihniyeti Esed ve Sisi’den daha temiz olmayıp (hattâ kanaatimce daha kirli), uzaktaki kirlilerle mesafeli ilişki, yakındaki kirlilerle yakın ilişkiden daha az kirletici ve makuldür.
Bağımsız Politikanın Temel İlkesi, Batı Ne İstiyorsa Tersini Yapmak
Osmanlı’da bir padişah dış politika konusunda zamanının Rus elçisine danışır, sonra tavsiyelerinin tam tersini yaparmış derler. Açık olan bir durum var ki, Batı AKP’yi CHP ile koalisyona çeşitli vasıtalarla âdeta ittiği gibi, MHP’yi de AKP ile koalisyondan bizim henüz vâkıf olmadığımız çeşitli vasıtalarla ittirerek uzak tutmaya çalışıyor.
Burada CHP ile MHP’nin birbirinden farkı olmadığını iddia eden İslâmcılarımızın da şu muhasebeyi yapmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Madem CHP ile MHP arasında bir fark yoktur, o hâlde Batı niye AKP–CHP koalisyonunu âdeta tazyik edercesine desteklerken, AKP-MHP koalisyonunu dolaylı ve hattâ direk kösteklemektedir?
Öyle ki yıllardır Erdoğan’a diktatör demekten başka yazı yazmayan bir Batı âşığı son günlerde açık şekilde AKP–CHP koalisyonu ya da kan gölü diye âdeta aba altından sopa gösterip, bu partilerin tabanlarının da bu koalisyondan yana olduğunu iddia ediyor, üstelik eğer erken seçim olmazsa Türkiye’nin niye kan gölüne dönmeyeceğini izah etmeksizin.
Eğer erken seçim olursa (daha doğrusu AKP, CHP ile koalisyon yaparak tekrar Batı’nın rotasına girmezse) Türkiye kan gölüne döner diyenler bunun nedenini de mutlaka izah etmeliler. Kim niye kan gölüne döndürmek istiyor Türkiye’yi ve niye sadece AKP-CHP ile koalisyon kurarsa kan kesiliveriyor?
Suruç Saldırısı AKP-CHP Koalisyonuna Tazyik İçin mi Yapıldı?
Son Suruç saldırısı bazılarının iddia ettiği gibi AKP-CHP koalisyonunu zorlama amaçlı, eğer koalisyon olmazsa Türkiye kan gölüne döner mesajı mı idi, bu konuda şu anda bir kanaatim yok.
Mahir Kaynak menşeli, bir eylemin sonucu kime yarıyorsa suçlu odur çıkarımından hâlâ kuşkuluyum. Elbette komplo çabaları söz konusudur ama bu çabaların istediği hedeflere ulaşması bir yana, bazen tam aksi sonuçlara vesile olabileceği de defalarca yaşanmış (ve belki Suruç saldırısı ile bir kez daha tekerrür etmiş) bir tecrübedir.
Özellikle memleketimizdeki İslâmcılar dâhil tüm kesimlerin bir hastalığı hâline dönüşmüş olan her şeyin komplo teorileriyle izah edilmesi kolaycılığının, aslında acı gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçış için bir sığınak olduğunu düşünüyorum.
AKP İçin 3. Seçenek Muhalefete Geçmek
Hülasa AKP’nin yapacağı şey çok açıktır, mümkünse MHP ile koalisyon, olmuyorsa erken seçim. Seçimde yine sonuç değişmezse yine aynı süreçler devam ettirilip, gerekirse tekrar bir erken seçim.
Bana göre AK Parti ya tek başına iktidara gelmeli, ya da MHP kabul ederse onunla koalisyon yapmalı, bu da olmuyorsa 3. seçenek muhalefete geçmek olmalı, ama asla CHP ile koalisyon olmamalı.
Eğer 3. seçenek gerçekleşir ve AKP muhalefete düşerse, bu durumun tabî sonucu AK Parti dışındaki partilerin koalisyonudur ki, böyle bir koalisyonun gerçekleşmesi için kilit MHP olduğuna göre; eğer AKP ile yapmadığı koalisyonu HDP destekli olarak CHP ile yaparsa, bunun tabanına hesabını nasıl vereceği de MHP’nin sorunudur.
AKP-CHP Koalisyonu, Davul AKP’de, Tokmak Batı’da
Bir AKP-CHP koalisyonunun küresel bazda anlamı aynen budur. Zira Batı’nın gönüllü uşağı olan CHP, olası bir koalisyonda Batı’nın AKP politikalarına manivelası olarak işlev görecek, aynı zamanda yerel bazda alttan alta İslâm düşmanlarının ve Alevîcilerin kadrolaşmasını gerçekleştirmeye, Alevîci azınlık diktatörlüğünün yollarını döşemeye ve İslâmî kazanımları törpülemeye çalışacaktır.
Bu iddialarımızı uçuk olarak görenlerin, 1991 ‘de kurulan DYP-SHP koalisyonu sonrası gelişmeleri ve bu koalisyonunun nasıl 28 Şubat’ın ebesi olduğunu bir kez daha hatırlamalarında fayda vardır.
Kırk yıllık Rum Yani nasıl olmazsa bir anda Müslüman Kani, 90 yıllık İslâm düşmanı CHP de, içine ökse kuşu olarak aldığı Bekâroğlu gibi piyonların etkisiyle İslâm dostu olmaz. Nitekim ikbal beklentisiyle CHP’ye kapılanan eski bir Müftü müsveddesi, hayal kırıklığına uğrayınca açıkça itiraf etmiştir bu gerçeği birkaç gün önce.
Zira CHP ve zihniyetinin varlık sebebi İslâm’ı bu topraklardan silmek olup, zaman ve zemine göre havuç ya da sopa, ırk ya da mezhep vasıtalarını kullandığı 1920’lerden bugüne defalarca tecrübe edilmiştir.
Müslüman bir yılan deliğinden iki kere ısırılmazken, bazılarının CHP değişti, artık Müslümanlara zarar vermez diye safdil düşünceler seslendirmeleri tam bir gaflet ve aymazlıktır.
Bugün itibarıyla CHP Suriye benzeri bir Alevîci azınlık diktatörlüğü kurmak isteyen İslâm düşmanı Alevîcilerin hâkim olduğu, muhtemelen milletvekillerinin ezici çoğunluğu Alevîci olan bir partidir.
CHP zerrece inanmadığı hâlde Atatürkçülüğü tepe tepe kullanan, kendileri Alevî şeriatçıları iken Sünniler için Laikliği bir din hâline getirmek isteyen, Batı güdümlü bir politika kılıfı altında Alevîci azınlık diktatörlüğünün yollarını döşemeye çalışan bir parti konumundadır bugün.
CHP İle Koalisyon Yapmaktansa, İktidardan Uzaklaşmak Daha Hayırlı Olacaktır
Bazıları Türkiye ve Dünya Müslümanlarının maslahatı (daha az zarar görmesi için) CHP ile koalisyonu gerekli görüyorlar ama, bence gerçek tam aksi. Maslahatımız AK Parti’nin CHP ile koalisyon kurmaktansa, gerekirse iktidardan tamamen uzaklaşarak muhalefete geçmesidir.
Zira olası AKP-CHP koalisyonunda sâdece CHP hâkim Alevîcilerin gizli ajandasını gerçekleştirmeye çalışmakla kalmayacak, aynı zamanda Batı CHP’yi bir manivela olarak kullanıp, AKP’nin tüm tükürdüklerini yalatacak, 13 yıllık maddî ve manevî kazanımların çabaların çöpe atılmasını sağlayıp, İslâmcılığın Türkiye ve dünyada bir ümit olmasının köküne dinamit yerleştirecektir.
AKP’nin iktidardan tamamen uzaklaşması hâlinde ise, birtakım kazanımlarımızın elimizden alınması ve sıkıntılara uğramamız söz konusu olsa bile, iddialarımız ve İslâmcılığın ümit olarak yaşaması ve hatta süreç içinde güçlenmesi söz konusu olacaktır.
Bu nedenle, eğer tek başına iktidar ya da MHP ile koalisyon söz konusu olmayacaksa, AKP muhalefeti tercih etmeli, halkımızda diğer partilerin boyunun ölçüsünü, tıpkı 28 Şubat sonrasında olduğu gibi bir kez daha görmelidir.
Hem de bu vesile ile CHP’nin değiştiğini ve artık İslâm düşmanlığı yapmayacağını, Müslümanların kazanımlarını yok etmek bir yana daha da arttıracağını hayalleyen safdil bazı İslâmcılarımızın iddialarını da test etmiş oluruz.
Parmağını Isırmaya Gerekirse Kopana Dek Devam Et, Aksi Hâlde Başını Koparacaklar
Selahattin abinin meşhur darb-ı meselinde belirttiği gibi, düşmanla mücadelemizde pes etmemek için acıya dayanma açısından parmağımızı ısırmaya devam etmeliyiz, gerekirse parmağımızı koparmak pahasına. Zira eğer pes edersek düşmanımız bizim ısırıp koparmaya kıyamadığımız parmağımızı değil, kellemizi koparacak.
AK Parti hâlâ birinci parti olup, tek başına iktidar ihtimali kuvvetlidir. Batı yıkamadığı AK Parti’yi CHP ile koalisyon yaptırarak yozlaştırmaya, onu kendi rotasına çekerek tükürdüklerini yalatmaya, bu şekilde hegemonyasının yıkılmazlığı algısını pekiştirmeye çalışmaktadır. AK Parti parmağını ısırarak bu operasyona direnmeli, gerekirse iktidardan uzaklaşmalı, yani parmağını kendi ısırarak koparmalıdır.
Böyle bir durumda zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yoktur. Ama eğer AKP, CHP ile koalisyon yaparsa, Alevîci azınlık diktatörlüğün yollarının döşenmesine âlet olmanın yanında, 13 yıldır esnetmeye ve çözmeye çalıştığı zincirlerimizi tekrar sağlamlaştırıp tahkim etmekten ve tescillemekten başka bir şey yapmamış olacaktır.
YAZIYA YORUM KAT