Akademik literatür anlamı nasıl ortadan kaldırıyor?
Kamil Yeşil, akademik literatürün anlamı ortadan kaldıran dil ve bakış açısı sorunlarını inceliyor.
Kamil Yeşil / Açık Görüş
Kemiyet, keyfiyet ve Ashab-ı Kehf
İnsanoğlu öyle acayip bir varlıktır ki işine gelmeyen hususlarda "duymadım, görmedim, haberim yok" tavrı sergiler. Bu tavrın makbul olmadığını bildiği için hareketin kaynağında başka varlıklar arar. Denilene inanacak olursak "duymadım, görmedim, haberim yok"u maymunlardan öğrenmiş insanlar. İşine geldiği zaman maymunların taklit edilmesini kınayan insanoğlu, işine gelmediği zaman, maymunun kendisinden öğrendiği davranışı, maymuna hamlediyor, ben maymundan öğrendim demeye getiriyor.
Bu hususun tarih boyunca böyle olduğunu söylemek, aslında insan tabiatının hiç değişmediğini söylemektir ki biz de bu iddiadayız. İnsanın bir yönü habersizmiş gibi davranmayı yeğlerken diğer yönü spekülasyonu yeğler. Manipülasyon yapamadığı yerlerde spekülasyona başvurur insan. Böylece (varsa) sorumluluktan kurtulmayı amaçlar.
Putperestliğe karşı çıktılar
M.Ö 158-353 yıllarında yaşandığı tahmin edilen Ashâb-ı Kehf olayının böyle bir spekülasyona konu olduğunu öğreniyoruz Kur'ân-ı Kerîm'den. Kehf suresinde özetle anlatılan olaya bakalım: Putperest bir kavmde Allah'ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç, bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmışlar ve taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak için mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte mağarada derin bir uykuya dalan gençler, muhtemelen 309 yıl sonra uyanmışlardır.
İlgili ayetler şöyledir:
14,15. "Kalkıp da, "Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O'ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa and olsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O'ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?"
"Hani o gençler (bu sözleri söyledikten sonra) mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumdan bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi. Onların kalplerine kuvvet vermiştik. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk). Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık."
Tevhid'e davet
Dikkatinizi çekerim. Bu âyetlerde esas konu putlara tapmamak, (ne pahasına olursa olsun) Allah'tan başkasını ilah edinmemek, Tevhid inancından vazgeçmemektir.
Âyetlerin nazil olduğu ortamda öncelik muhatap müşrikler olsa da kaynaklarından kıssaya mülaki olan Yahudiler ve Hristiyanlar da muhataptırlar.
Âyetler onları Tevhid'e davet etmekte, öldükten sonra Ashab-ı Kehf'in yıllarca (ölüme eş) uyuduktan sonra dirilmeleri gibi diriltileceklerini söylemektedir. Böylelikle insanlara Allah'ın kudreti hatırlatılmakta, bir taraftan müjdelenmekte diğer taraftan korkutulmaktadırlar. Ancak kendilerini hidayete kapatanlar, meselenin kendisi ile değil, tali tarafı, kendilerine faydası olmayacak yönü ile ilgilenmekteler, bu hususu tartışmaya açmaktalar, spekülasyonu tercih etmekteler.
Ayeti kerimeden hareketle söylersek; 'Ashab-ı Kehf'in sayısı kaçtı acaba' sorusunu ortaya atıp biri üç kişiydiler, dördüncüsü köpekti, diğeri hayır dört kişiydiler beşincisi köpekti diyerek bu sayıyı sekize kadar çıkarmakla meşgul oluyorlar.
Tartıştıkları konu Tevrat'ta ve İncil'de de kesin olarak bildirilmediği için Kur'an'daki sayıların yanlış olduğu (!) zehabına kapılacak bir şey de yok ortada. Çünkü onların kaynaklardan öğrendikleri kesin bir sayı ve iddia da yok. Biri diyor; üç kişi idiler köpek ile toplam dört kişi. Diğeri diyor; dört kişi idiler köpek ile toplam beş kişi. Böyle sayıyı sekize kadar çıkarıp tartışıyorlar.
"Onlar üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. "Beş kişidir, altıncıları köpekleridir" diyecekler. Bir grup da: "Onlar yedi kişidir, sekizincileri köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında doğru bilgi sahibi olan çok az insan vardır." (Kehf, 22)
Cenabı Hak'kın muradını anlamayan ve anlamak istemeyenler detayda kaldılar ve öğrendikleri kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. Hz. Peygamber Aleyhisselam da bu konuda onlarla bir tartışmaya girmemiş, insanların gaybı taşlamalarına ortak olmamıştır. O tebliğini yapıp geçmiştir. İnsan zekası, sahibine oyun oynamakta gayet hünerlidir. Mesela, lüzumsuz polemiklere, zeminsiz yorumlara gerekçe olarak "hakkı araştırmak, gerçeği ortaya çıkarmak, başkalarının sormadığı sorulara, cevabı bilinmeyen suallere ilim ve cesaret adına cevap aramak" der böyleleri. Bundan dolayı daldan dala atlar, yeni soru(n)lar doğurur. Yahudi aklı tam böyle bir şey olsa gerek. Yahudi aklı, Kehf suresinde bu eski sorulara cevap bulamadan "araştırmacı merak" elbisesi giydirip yeni soru(n)lar atıyor zihinlere. Spekülasyonun birini sonuca bağlamadan ikinci bir tartışma konusu açıyor: Mağara'da (uykuda) kaç yıl kaldılar?
Hedef aslı ıskalatmak
Bu soruları ortaya atarak, asıl meseleyi, (Tevhid'i ve öldükten sonra dirilmeyi) gözden kaçırmak istiyorlar. Ve de kaçırıyorlar. Cenabı Hak da "Bırakın bilmediğiniz işlerle uğraşmayı, altından kalkamayacağınız soruların altına yatırmayın aklınızı, esasa gelin, sizleri o sayılarla mes'ul ve mükellef tutmuyorum, sizleri Tevhid ve öldükten sonra dirilmeğe imana davet ediyorum" diyerek sözlerini ağızlarına tıkıyor ve onların gerçek sayısını "Ben bilirim" diyor. De ki: "Onların ne kadar kaldığını en iyi Allah bilir. Çünkü göklerin ve yerin gaybı Allah'ın elindedir. O ne kadar güzel görür, ne kadar güzel işitir. İnsanların Allah'tan başka hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur. Allah, hükmüne ve hâkimiyetinin icrâsına hiç kimseyi ortak etmez."(Kehf 26)
Neden bu makaleyi yazdım?
Peki ben bu makaleyi neden yazdım? Politikacıların günlük atışmaları için uygun bir metafor olsa da onlara değil sözüm. Muhatabım, tv'de nefes tüketmekten öte bir karşılığı olmayan tartışmalar da değil. Esas muhatabım üniversitelerde yüksek lisans tezi, doktora tezi, bilimsel makale vs. adına gaibi kurcalayan ve fakat hiçbir şey söylemeyen yayınlardır. Bu konuda benden örnek bekleyenin umudunu kursağında bırakacağım. Merak edenler YÖK'ün tezler sitesine girip incelesin. Birçok tezin " Ashabı Kehf, 4'tür hayır 5'tir, hayır hayır 6 idi, 7 de olabilir, galiba 8 idi" diyen kişilerin mantığından hiçbir farkı yok. Belki şu farktan bahsedilebilir: Kur'an-ı Kerim'de cevabını bilmedikleri soruları ortaya atanların akademik titrleri olmadığı gibi böyle bir gaye de taşımıyorlardı. Günümüzdekiler profesör, doçent, Dr. öğretim görevlisi, araştırmacı unvanı taşıyorlar. Anlaşılıyor ki bilimde birçok şey incelenmiş, araştırılmış (bilimsel) 'tarihin sonu'na gelinmiş!
HABERE YORUM KAT