1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi
Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi

Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi

Akademi Beyoğlu'nda Özgür-Der Üniversite Gençliğinin düzenlemiş olduğu atölye çalışmalarından ilki film atölyesi kapsamında film gösteriminin ardından yönetmen Kevser Çakır Demir ile birlikte söyleşi gerçekleştirildi.

05 Kasım 2024 Salı 00:18A+A-

Nurcan Bulut / Haksöz Haber

Özgür-Der Üniversite gençliği, Kasım ayı itibariyle ilk atölye çalışması kapsamında, film gösterimi gerçekleştirdi. Bununla birlikte Kevser Çakır Demir ile birlikte "Barbie" filmi üzerinden Haz, Beden ve Tüketim ilişkisi üzerine bir söyleşi yapıldı. Söyleşi üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Demir günümüzde insanların kimlikleriyle, kişilikleriyle değil, bedenleriyle bir şekilde var olmaya çalıştıkları gerçeğini vurgulayarak konuşmasına başladı. Bugün çirkin olmanın toplumsal bir ihlal gibi göründüğünü bu yüzden kişinin kendi bedenini bir an önce yeniden tasarlaması, kendi bedenine yatırım yapması hususunda bir algının hakimiyetine dikkat çekti. Geçmişten günümüze hem ulusal hem de evrensel perspektifte "beden" algısının zihinlerdeki anlamında değişimine ve bu değişimin insan yaşamına yansımasına tarihsel olgular üzerinden değindi.

Demir, yapılan bir araştırmaya değinerek günümüzdeki genç kızların annelerine göre çok daha fazla beden imajlarına maruz kaldığını, bütün bu imgelerin müthiş bir saldırı altında olduğumuzun bir göstergesi olduğuna vurgu yaptı. Bunun en ciddi yansımalarının sinema üzerinden ilerletildiğini belirtti.

Yine güzel beden dayatmasının altında  güzelliğin, zayıf olmanın veya kilolu olmamanın özdisiplinle ve iradeyle bağdaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.

Bedene yönelik inşa edilmeye çalışan bu algıların tüketim kültürüyle olan derin bağlantısına değindi. İslami bakış açısındaki emanet beden yaklaşımının, bugün "tasarımlanan bedenlere" dönüşmesinde bu kuşatmanın etkisi olduğunu dile getirdi. Demir, Beden ve Tüketim ilişkisinden sonra Hollywood sinemasına değinerek sinemanın bedene bakışını ifşa ederek, kurulduğu yıllardan bugüne değişmeyen sinema yaklaşımını, her daim bir hegemonya olarak "yumuşak güç" niteliğinde kullanıldığını ifade etti. Hollywood sinemasındaki beden tasavvurlarının kodlarını açığa çıkardığı konuşmasında Demir, sözlerine filmde dikkat çeken unsurların üzerinden 3.dalga feminizmin üzerinden LGBT gibi yaklaşımların normalleştirmeye çalışılmasının üzerinde durdu. Filmde dikkat çeken detaylar arasında erkek sesli Barbie karakterinin çok itidalli yansıtılması, tuhaf Barbie'nin lgbt çağrışımları barındırmasını, oyuncular arasında geçmişte pedofiliyi savunan birinin olmasını işaret ederek, tüm bunların  bir imaj çalışmasının göstergesi olduğuna ve planlı bir şekilde işlendiğine dikkat çekti. Demir, filmin tıpkı postmodernizm algısındaki gibi pek çok şeyi gösterdiğini, fakat bu çoğulculuğun kendisinin de en nihayetinde bir dayatmaya dönüştüğünü ifade etti. Filmin yönetmeni hakkında bilgi sunan Demir filmin seyircisiyle buluşmasının ardından hızlı bir tüketim ayağı oluşturulduğunu ve Barbie'nin şirketi olan Mattel'in son 20 yılda yapamadığı kadar hasılat yaptığını, bunun yalnızca bir film değil tükettiren bir reklam çalışması olduğunun altını çizdi. Bunun yanında Demir, filmde bir mağara alegorisi ve  Truman Show dünyasındaki gibi bir gerçek dünya ve bir de hayali/ kurmaca dünya imajı kurulduğunu, kurmaca dünyanın dışına çıkan ilk kişilerin beyaz  kadın, beyaz erkek; mükemmel bedendeki kadın, mükemmel bedendeki erkek olmasının dikkat çekilmesi gereken bir husus olduğunu belirtti.

Kevser Çakır Demir film için son olarak şu sözleri kullandı: "Barbie son kertede bir atribü hikâyesidir yani ideal tipin hikayesidir. Yine beyaz kadın, beyaz erkek aydınlanması merkezdedir. Tüm diğer barbieler onun türevleridir. Başrolde yine klasik olan vardır. Bu da batı düşüncesinin temel yaklaşımını temsil etmektedir. Bunun yanında müzikle, bedenle, hızla satılan şeyin bir oyuncak değil bir ideoloji olduğunu ve hazzın satış stratejisi olarak filmin merkezinde yer aldığını ifade etmek gerekir".

Söyleşi katılımcılardan gelen sorular üzerine cevaplarla sona erdi.

HABERE YORUM KAT