Akabe Vakfı'ndan Açıklama
Mustafa İslamoğlu’na yönelik hiçbir ilmi ve ahlaki ölçü gözetmeksizin karalama mantığıyla yapılan saldırılara Akabe Vakfından tepki.
Akabe Vakfı kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca adıyla tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün Mustafa İslamoğlu hakkında sarfettiği ölçüsüz ve mesnetsiz ithamlara ilişkin bir açıklama yayınladı. Akabe Vakfı’nın bildirisinde Cübbeli Ahmet’in Mustafa İslamoğlu’na yönelik haksız suçlamaları ile birlikte Samanyolu tv kanalının konuya ilişkin fırsatçı ve saldırgan tutumuna da dikkat çekilmekte.
***
KAMUOYUNA DUYURULUR
Kamuoyunda ‘Cübbeli’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Lalegül Tv’de 20 Ekim’de yayınlanan programında, Mustafa İslamoğlu’nun Gerekçeli Meal kitabını eline alarak Mustafa İslamoğlu’na “Peygamberimize ‘Kibirli adam’ dedi” iftirasında bulunmuş, “durdurun bu adamı” hezeyanlarıyla müritlerine Mustafa İslamoğlu’nu ve takipçilerini hedef göstermiştir. Bunu yaparken de konuştuğu tv ekranından İslamoğlu’nun HAYAT KİTABI KUR’AN/GEREKÇELİ MEAL’inden Abese suresinin 1. Ayetinin “O (KİBİRLİ ADAM) SURAT ASTI VE SIRTINI DÖNÜP UZAKLAŞTI” şeklindeki mealini okumuştur. Fakat bu ayette muhatap alınan kişinin PEYGAMBERİMİZ DEĞİL MÜŞRİK ELEBAŞI VELİD B. MUĞİRE OLDUĞU NOTUNU kasıtlı olarak gizlemiş ve paylaşmamıştır. Oysa mealde geçen “kibirli adam” ile müşrik Velid b. Muğire’nin kastedildiği meale düşülen dipnotta açık bir biçimde yer almaktadır. Ayrıca 1. ve 2. Ayette “o” zamiri ile muhatap alınan Velid Bin Muğire iken, 3. ve 4. Ayetten itibaren Rabbimiz, “SEN” zamiri ile direk Peygamberimizi muhatap almıştır. Bu açıklamalar mealin tüm baskılarında da böyledir.
‘Cübbeli’ namındaki kişi böyle yaparak hem Peygamberimize, hem Mustafa İslamoğlu’na büyük bir bühtanda bulunmuş, hem de kendisini dinleyenleri kasıtlı olarak aldatmıştır. Böylece sahip olduğu Tv kanalını çirkin emellerine alet ettiği gibi, müslüman kitleler arasına kin ve nifak sokmak amacıyla Kur’an’ı ve mealini kullanabilmiştir.
Manidar olan bir başka husus da, Cübbeli’nin bu şen’i ve deni iftirasına Cemaat’in televizyonu olan Samanyolu’nun sahip çıkması ve ana haber bülteninde dakikalarca bu çirkin iftiraya yer vermesidir. Garip olan şey ise, Cemaat’ın liderliğini yapan Fetullah Gülen’in Abese 1’hakkındaki görüşünün İslamoğlu ile aynı doğrultuda olmasıdır. Bu, Gülen’in Sonsuz Nur adlı eserinde ve internete düşen makalelerinde açıkça yer almaktadır.
Dahası Fetullah Gülenin takdim yazısı yazdığı ve cemaatine tavsiye ettiği Ali Ünal’ın mealinde söz konusu ayetlere; “(Mağrur kafir) yüzünü ekşitti ve sırtını döndü” şeklinde anlam verilmiştir. Allah’tan korkmadan ve kuldan utanmadan Peygamberimize “kibirli adam” dedi iftirasına alet olan Samanyolu televizyonuna sesleniyoruz: Cemaatinizin hocası Ali Ünal, Sevgili Peygamberimize –haşa- “Mağrur kafir” mi dedi? Biri çıksa da, F. Gülen’in tavsiye ettiği cemaatin mealinde Hz. Peygambere “Mağrur kâfir” deniliyor dese, ne dersiniz? Böyle aşağılık bir iftiraya bir tv. Kanalı çanaklık yapsa, ona nasıl bakarsınız? Samanyolu Televizyonu bu iftiraya alet olmak istemiyorlarsa kendi haberlerini tekzip etmek durumundadır. Bu durum aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.
Ayrıca sosyal paylaşım ve internet ortamlarında iftiraların hakikatlerden daha hızlı yayılmasını ve daha popüler olmasını üzüntüyle karşılamaktayız ve bu durumun bütün müminlerin Yüreğini yaraladığını düşünüyoruz.
Mustafa İslamoğlu hocamız hayatını adadığı Kur’an ilmi ile bizlere şunları öğretti;
1- Akıl ile Kur’an arasındaki ve hayat ile vahiy arasındaki bağ asla koparılmamalıdır.
2- Aşırı yüceltmeci veya ara kablosuna indirgemeci yaklaşımlarla hayattan dışlanan bir peygamber algısı, yerini Kur’an’ın ‘arkadaşınız’ dediği örnek alabileceğimiz model bir insan peygamber anlayışına bırakmalıdır.
3- Hissiyyatın yerini ilmiyyat, hissî dindarlığın yerini ilmî dindarlık, pasif iyilerin yerini aktif iyiler almalıdır.
4- Geleneksel dinî birikimin tamamı ana kaynak olan Kur’an’a arz edilmeli, Kur’an’ın kabul ettiği alınmalı, etmediği alınmamalıdır.
5- İlahi olan ile beşeri olan, din ile gelenek, vahiy ile rivayet, ibadet ile âdet birbirine karıştırılmamalı, insanlığın son adası olan İslam’a bir kapalı havza toplumunun sürdürülemez ideolojisi muamelesi yapılmamalıdır.
6- Taklit, taassup ve tefrikadan şeytandan kaçar gibi kaçılmalı, onların yerini tahkik, denge ve vahdet almalıdır.
7- Mushaf’ı Kur’an’ın, tecvidi tertilin, lafzı mananın, fıkhı tefakkuhun, mucizeyi sünnetullahın, kabuğu özün, nasıl’ı niçin’in, korkuyu sevginin, ölüyü dirinin önüne alan eski din dilinden vazgeçilmelidir. Onun yerine Kur’an’ı Mushaf’ın, tertili tecvidin, manayı lafzın, tefakkuhu fıkhın, sünnetullahı mucizenin, özü kabuğun, niçin’i nasıl’ın, sevgiyi korkunun, diriyi ölünün önüne alan bir din dili konulmalıdır.
8- Dünya ve ahirette maddi ve manevi rantçılığa ve kayırmacılığa dayalı, sorumsuz, çoğaltma tutkusuna kapılmış gösterişçi dindarlık, yerini alın teri ve emeğe dayalı samimi ve sorumluluk bilincini her şeyden önde tutan bir dindarlığa bırakmalıdır.
9- İslam bilgi sistemi, Kur’an tarafından iki ayak üzerine oturtulmuştur: Gayb ve şahadet. Buna zanna dayalı üçüncü bir sahte ayak eklenerek, Kur’an bilgi sisteminin yapısı bozulmamalıdır.
10- ‘İnsan devleti’ni hedefleyen bir siyasetin ilkeleri; hakikat, adalet, merhamet, ehliyet ve meşveret olmalı, en ölümsüz devletin yürek devleti, en kalıcı fethin de yürek fethi olduğu unutulmamalıdır.
11- Ümmet-i Muhammed, Yahudilerden çok Yahudileşmekten, Hıristiyanlardan çok Hıristiyanlaşmaktan korkmalıdır.
Mustafa İslamoğlu Hocamızın insanlığın ortak değerlerine yaptığı bu katkıyı desteklediğimizi ve bu değerlerin taşıyıcısı olduğumuzu kamuoyuna saygıyla bildiririz.
AKABE VAKFI
HABERE YORUM KAT