Ak Parti'yi Tenkit
Cevabını yazacağım iki sorudan birincisi şu idi:
“Bu sonucun oluşmasında AK Parti'nin bir sorumluluğu, hatası ve kusuru yok mudur?”
Cevabımın özetini peşin yazıp sonra bazı detaylara gireceğim: Bu sonuç AK Parti'nin elbette var olan hataları yüzünden olmadı, bu hataların belli bir ölçüde payı olsa bile asıl amil, farklı kesimlerin farklı sebeplerle karşı olduğu AK Parti iktidarına son vermek üzere birleşip meşru ve gayr-i meşru her şeyi yapmış olmalarıdır.
Meşhur hikâyeyi bilirsiniz: Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş, konu komşu Hoca'nın başına toplanmış başlamışlar Hoca'yı tenkit etmeye, hırsızın işini kolaylaştıran ihmal ve kusurlarını sayıp dökmeye. Hoca bunalmış ve şu cevabı vermiş: “Yahu insaf edin, hep beni kusurlu buluyorsunuz, hırsızın hiç suçu yok mu?”
Bu hikâyeden yine bir köşe çıkarıp “yazar, oy veren halkı hırsıza benzetti” diye yaygara koparacak olanlar için açıklayalım: Bu olayda hırsıza benzetilenler, oy veren halk değil, oyu yönlendirmek için meşru olmayan yolları kullanan bazı millet ve memleket düşmanlarıdır.
Seçimlerden sonra yar ve ağyar başladılar AK Parti'yi tenkit etmeye, suçlamaya, dövmeye; bunlara karşı benim de söyleyeceklerim var:
1. Kimse kendisine vahiy gelmiş gibi konuşmasın, herkes biraz mütevazı olsun, tek hakikat mercii gibi konuşup yazmak yerine “ben böyle düşünüyorum, başka türlü düşünme, görme ve değerlendirme hakkını da tanıyorum” desin. Meşhur sözdür: “Vur, fakat dinle” derler. Suriye meselesinden Kürt meselesine, yolsuzluklardan yanlış adaylara kadar birçok tenkit konusunda bir de itham edilenleri dinlemek, meselelere bir de onların cephesinden bakmak gerekmez mi? “Onları haklı bulmak” demiyorum, “Bir de onları dinlemek ve onların cephesinden bakmak”tan söz ediyorum.
2. AK Parti'nin çeşitli konulardaki hatalarından söz ediliyor ve sonuç bunlara bağlanıyor. Peki bu partinin bütün işleri hatadan, kusurdan, günahtan mı ibaret; hiç mi iyi işleri, hizmetleri, insaf sahibi yerli ve yabancı herkesin takdir ettiği tasarruf ve eserleri yok! Peki bu durumda karnenin iyi notlarını görmeyip kötü notlarını esas alarak, öne çıkararak oy verenlerin bu tercihleri –tercih haklarının varlığına itirazım yok da- insaf, adalet, dava… açısından tenkit ve değerlendirmeye tabi tutulmayacak mı?
“Bir milli irade” şarkısı tutturulmuş gidiyor; gerçekte bütüncül bir milli irade mi var, yoksa sayılmayacak kadar çok ve farklı iradelerden ortaya çıkmış ve bu parça iradelerle uyuşmayan bir tabloya başkaları “milli irade” diyerek onu belirleyici bir unsur, âdeta kutsal bir emir olarak mı değerlendiriyorlar? Bu konuda da diyeceklerim var ama sonraya bırakıyorum.
Tercihin tenkidine bir örnek olarak “Dindar Kürtlerin niçin AK Parti'den başkasına kaydıkları” konusundaki tenkitleri ele almak isterim.
Kayanlar “dindar Kürtler” olduğuna göre kaydıran sebebin de din ve dînî olması gerekmez mi?
Bakıyorsunuz ileri sürülen sebeplerin toplamı, AK Parti'nin İslamlaşma, Müslümanların gasp edilen hak ve hürriyetlerini kurtarıp tanıma, İslâmî kurum, kuruluş ve faaliyetleri destekleme gibi alanlarda hata etmesi, eksik yapması değil, peki nedir? Hataların toplamı ve ağırlıklı noktası Kürt grupların bir kısmının muhatap alınmaması, “Kürt meselesi yoktur”, “Kobani düşmek üzere” gibi farklı anlaşılması da mümkün olan bazı problemli ifadeler, Uludere'de yapılan vahim ve affedilemez hatanın üzerine yeterince gidilememesi, aday tespitinde bazı hatalar gibi -Uludere konusu hariç- daha ziyade kavmiyetçilik, Kürtlük, bölgecilik ile ilgili konular.
Şimdi insan şunları düşünmeden, hatırlamadan edemiyor: Bu iktidar İslam'a ve dindara hizmet, Kürtlerin inkar edilen haklarını önemli ölçüde iade, Kürtlere yapılan ve asla tasvip edilemez zulümlere son verme gibi önemli ve öncelenmesi gereken hizmetleri yapmadı mı? Yaptı ise dindar insan niçin oy verirken bunlara öncelik tanımadı?! Hem dindarlık, hem de kavmiyetçilik, bölgecilik, grupçuluk bir arada olur mu?!
3. Bir de zamanlama meselesi var: AK Parti'nin hatalarını, kusurlarını onlar iktidarda iken uygun şekil ve sınır içinde söylemek faydalı idi, bunu yapanlardan Allah razı olsun. Şimdi ise seçim sonuçlarını değerlendirirken meseleye orta yerden bakmak daha faydalıdır.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT