Ak Parti sendromu nelere kâdir!
Bölgemizde ve ülke içinde yaşanan yıkıcı olayların seyrine baktığımızda karşıt cephelerin Ak Parti hükümeti karşısında birleştiklerini görüyoruz.
MHP BDP’yi kapatmakla ilgili öneri hazırlıyor. Son kanlı olaylardan sonra öfkeli kalabalıkları arkasına almayı, Ak Parti’yi kendi tabanıyla karşı karşıya getirmeyi amaçlıyor. Bu taban hem Kürt hem Türk kökenli kesimlerden oluşmaktadır; Kürtler neden kapatılıyor diye, Türkler de neden kapatılmıyor diye hükümet aleyhine tahrik edilecek.
İşin garip tarafı BDP ve PKK da BDP’nin kapatılmasını istiyor; Kürt sorununun çözümünde siyasetin tükendiğini bütün dünyaya ilan etmek üzere.
Sonuç Ak Parti’yi yıpratmak ve kan üzerine kurulu fâsit dairenin çarklarını işletmek olacak. Ak Parti’yi hem Türk hem de Kürt halkıyla karşı karşıya getirmek bölgemiz ateş çemberinden geçerken kimin maslahatına acaba? Hem de Türkiye’nin Suriye ile bir savaşa sokulmak istendiği bir demde!
Yol taşları Türkiye’yi Suriye’yle sıcak bir savaşa götürmek üzere dizilmiş ve diziliyor. Türk keşif uçağının düşürülmesinden sonra Suriye’nin Türkiye’yi savaşa çekmek için olayı provokatif bir dille üstlenmesini hatırlayın.
Bunu, Suriye, savaşı bölgeye yaymak ve rahatlamak için isterken küresel sistem de çıkacak savaşta başta Türkiye olmak üzere bütün bölgenin maddi ve manevi potansyelini tüketmek üzere istiyor.
Türkiye Suriye’yle sıcak savaşı reddettikçe ve bu minvalde yapılan provokasyonlara karşı direndikçe terör olayları artmaktadır. Bunun böyle olacağını zaten başından beri tahmin ediyorduk. Çünkü bu pis oyun hep böyle oynandı bu coğrafyada.
Bu yüzden Gaziantep terör saldırısından sonra, “Kim yapmıştır” sorusu ikinci derecede önemliydi ve bunu tesbit etmek polisin işiydi. Asıl soruyu ise, bölge dengelerini aklı almayacak kandırılmış teröristlerin arkasında duran kuklacının pek de meçhul olmayan kimliği oluşturmaktadır.
PKK’nın siyasi sonuç almak üzere bütün şiddet kapılarının kendisiyle açıldığı bir terör maymuncuğuna dönüştüğü herkesin malûmu. Siyaset kanallarının açık olduğu bir ülkede, “Kürt Baharı” hayalleri kurmak sadece estirilen terörün tabana sunulan bahanesi. Arap Baharı siyasi katılımın önünün tamamen kapalı olduğu ülkelerde boşuna ortaya çıkmadı herhâlde.
PKK, İran, Irak, Suriye rejimi, Türkiye’deki ulusalcılar, kimi muhalif İslâmcılar, CHP, MHP, BDP ve diğerleri, tümü farklı gerekçelerle Ak Parti hükümetini düşürmeyi amaçlıyor. Bu irade içte Ergenekon dışta da İsrail ve bahusus küresel neoconlarla buluşuyor.
Peki neden?
10 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti, Türkiye’deki alışageldik trende ve iktidarın yıpratan özelliğine rağmen oy oranını sürekli artırmakta. Böyle giderse iyice gevşemiş, birçok mevziyi kaybetmiş eski statüko darmadağın olacak, sistem kökten değişecek ve en önemlisi; menfi ve müsbet yönleriyle yapacağı anayasa ile Ak Parti sistemin kendisi olacak.
Farklı kesimler tam da bu yüzden Ak Parti karşıtlığında birleşiyor. PKK’nın devlete değil Ak Parti’ye karşı muhalif bir dil kullanması boşuna değil.
Hem de Kürt halkının hakları Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir hükümet döneminde bu denli iyileştirilmemişken. Bu minvalde mutlaka yapılması gerekenler var, kaldı ki bunu Ak Partililer de söylüyor. Ama Ak Parti döneminde, çok kötüden iyiye gidiş sözkonusu, PKK ise sanki iyiden çok kötüye gidiş varmış gibi propaganda yapıyor.
Velhâsıl, yerel ve küresel Ak Parti karşıtları, hükümeti, çıkarlarına aykırı gördükleri için düşürmek üzere hareket ediyorlar, zira halkın bu partiyi yakın gelecekte iktidardan indirmeyeceğini biliyorlar.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT