AK Parti seçim sonuçlarından gereken dersi çıkartabildi mi?
Aydın Ünal, yaklaşan kongre öncesi AK Parti genel seçimlerden gerekli dersleri çıkartıp çıkarmadığını analiz ediyor.
Aydın Ünal / Yeni Şafak
AK Parti kongresi: Lider ve parti
AK Parti, 4. Olağanüstü Büyük Kongresi’ni önümüzdeki hafta sonu, 7 Ekim Cumartesi günü Ankara’da yapıyor.
CHP içerden kaynarken, İYİ Parti masayla oyalanırken, HDP alfabenin harfleriyle oynarken AK Parti, erkene aldığı olağanüstü kongre ile Genel Merkez kadrolarını şekillendirip önümüzdeki hafta başından itibaren tüm mesaisini ve enerjisini yerel seçimlere odaklamaya hazırlanıyor.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs seçimleriyle TBMM’deki AK Parti Grubu’nu şekillendirdi. 28 Mayıs seçimleri sonrasında da hızla kabineyi oluşturdu. Bürokrasideki atamalar yapıldı. Her 3 kadroda da köklü değişiklikler yapıldı. Şimdi sırada parti var. AK Parti kadroları da şekillenince gündem sadece yerel seçim olacak. Aday adayları, adaylar belirlenecek, kampanya başlayacak.
AK Parti’nin başarısı işte bu planlama, koordinasyon ve disiplinden kaynaklanıyor. Siyasetin yanında hükümeti de idare eden kadrolar, yorgunluk bir yana, rakiplerinin fersah fersah ötesinde koşuyorlar. Örneğin ekim ve kasım ayları da CHP için “Kim genel başkan olacak” tartışmalarıyla geçerken, AK Parti, marttaki yerel seçimi, Anayasa değişikliğini, hatta 2028’deki seçimleri konuşuyor, planlıyor olacak.
AK Parti 2001’de kuruldu, 2002 Kasım ayında iktidara geldi. O günden beri iktidarda ve girdiği her seçimde birinci parti oldu. Bu büyük ve rekor başarıda çok sayıda etken var: Mahalle temsilcilerinden sandık müşahitlerine, belde teşkilatlarından milletvekillerine, bakanlara kadar on binlerce isim bu kutlu yürüyüşe az ya da çok katkı sağladı. Ancak şunu görmek zorundayız: Lider, yani Recep Tayyip Erdoğan, her zaman başarıda en büyük paya sahip oldu. Liderin güvenilir, güven veren, tutarlı, heyecanlı, cesur ve dinamik kişiliği, diğer tüm etkenlerin önüne geçti.
2002’de girdiği ilk seçimden bu yana, oyların, AK Parti’den ziyade Erdoğan’a verildiğini kabul edelim.
Kuşkusuz bu, AK Parti’nin ya da büyük teşkilatın işlevsiz olduğu manasına gelmiyor ama Lider, partinin ve teşkilatın sadece önünde değil, her zaman üzerinde de oldu.
2017’deki Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı’na parti genel başkanı olma yolunu da açtı. Böylece Erdoğan, 2018 seçimlerine hem AK Parti Genel Başkanı, hem de Cumhurbaşkanı adayı olarak girmiş oldu. Partinin ve Cumhurbaşkanı’nın aldığı oylar böylece ayrışmış oldu. Parti ile Lider ayrımını en net şekilde 14 Mayıs seçimlerinde gördük. Cumhurbaşkanı (14 Mayıs’ta) yüzde 49,5 oranında oy alırken, AK Parti yüzde 36 oy aldı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde elde edilen başarının gölgesinde AK Parti’nin oy oranı çok konuşulmadı, tartışılmadı. 3 Kasım 2002’deki yüzde 34 oy oranından sonra AK Parti’nin, her ne kadar yine de birinci olsa da, aldığı en düşük oy, 14 Mayıs seçimlerinde oldu. Seçmen, bariz şekilde, AK Parti’yi ayrı, Cumhurbaşkanı’nı ayrı değerlendirdi.
Cumartesi günü yapılacak Olağanüstü Kongre’de, AK Parti’nin yeni kadrolarının ve misyonunun bu ayrışmanın verdiği mesaj ile şekillenmesi gerektiği açıktır.
Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan, ya da siyaset ile iktidarın alanlarının farklılaşmaya başladığı bir dönemde, AK Parti, yeni döneme uygun bir kadro, siyaset ve söylemle devam etmek zorundadır.
Kadroların, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süredir başlattığı köklü değişiklik dinamizmiyle şekilleneceğini, tecrübeli isimler ile yeni isimlerden oluşacağını tahmin etmek güç değil. Ama görünen o ki bu, tek başına yeterli olmayacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne denk düşen yeni bir siyaset ve söylem anlayışı, özellikle yerel seçimlerde kendisini hissettirecek.
Örneğin, AK Parti’nin, siyasi parti olmak yanında, bir sivil toplum örgütü olma vasfının önümüzdeki süreçte daha çok öne çıkarılması elzem görünüyor. Bu da, mahalle temsilcilerinden MYK yönetimine kadar tüm kadroların, “kuruluş felsefesine” sahip isimlerden oluşmasını gerektiriyor.
Ne Erdoğan’ın ne de AK Parti’nin milletten başkasına borcu var. Artık hiç kimsenin de makamını kaybettiği için arıza çıkarma potansiyeli bulunmuyor. Kaybedenleri ödüllendirmek ya da hiçbir marifetine şahit olunmayanların koltuk işgaline göz yummak zorunluluğu yok. Erdoğan’ın eli hiç olmadığı kadar rahat.
AK Parti, cumartesi günü, yüzde 36 mesajını almış bir yenilenmeyle kongresini tamamlayabilir. Türkiye’nin AK Parti’ye ihtiyacı var. Değişim ile tecrübenin uygun harmanlanması bu ihtiyacı daha uzun süreler karşılayabilir.
HABERE YORUM KAT