AK Parti kararında sorular!..
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti hakkında verdiği kararı herkes kendi açısından farklı okuyor. Söylemlere bakıldığında ülke rahatlamıştı, herkes derin bir "Oh!.." çekmişti.
Borsa tabii ki coştu. Her zamanki gibi "komşuda pişti" ama ezilen yoksul kesimlere, emeklilere, çalışanlara, köylüye bir şey düşmedi. İki günde yüzde 12,5 ve bir ayda 25 borsa kazancı hiç fena değil. Allah doyursun!
Fakat AK Parti çevrelerinde coşkulu bir sevinç yoktu. Başbakan "AK Parti, laikliğe aykırı suç işlemedi" diyor, ama Mahkeme, 1'e karşı oyla 10 oyla AK Parti'nin "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olduğuna hükmetti. Odak suçunun eylem ve söylemleri belli: "Başörtüsüne özgürlük" talebi, Başbakan'ın "Velev ki siyasi simge olsa" söylemi. Dikkat edin, Başbakan hipotetik/farazi bir cümle kullanıyor: "Siyasi simge değil" diyor, "Ama varsayalım, farz edelim ki" diyor ve arkasını "özgürlük talebi"yle bağlıyor. Başsavcı "Al sana kapı gibi suç delili" diyor. Mahkeme "Haklısın" diyor. Dahası, Başbakan "İslam dininde başörtüsü dinî vecibe değildir, açabilirsiniz" diyen, Luther olma aşkıyla yanıp tutuşan bir kısım cahil ve art niyetli ilahiyatçıların insanların kafasını karıştırmak niyetiyle yaptıkları abuk sabuk konuşmalara karşı "Bu işi ulemaya (yani devletin resmi din kurumu olan Diyanet'e veya İlahiyat hocalarına) soralım" diyor. Diyanet ve İlahiyat yasadışı örgütler mi? Bu da bir suç delili sayılıyor.
Neticede AYM'nin 6 üyesi kapatılsın diyor, "Çünkü odak olmuş bu parti", 4'ü "Tamam, odak olmuş, ama kapatılmayı müstahak olacak kadar değil, para cezası verelim" hükmüne varıyor. (NOT: Vuzuha muhtaç bir istifham var: Başörtüsüne özgürlük getiren anayasa düzenlemesini iptal eden kararda, daha öncesinde RP ve FP kararlarında Sacit Adalı özgürlük lehine oy kullanmış iken, nasıl oldu da aleyhte oy kullandı? Mahkeme'ye Askerî Yargıtay'dan seçilen Serdar Özgüldür de, tam aksi yönde tercih kullanıp AK Parti'nin kapatılmaması yönünde oy kullandı. Bu bilmeceyi çözebilecek birileri var mı?)
Demek ki, suç teşkil eden eylemler, mesela tümüyle usulüne uygun anayasal düzenleme, en önemli eylem. Düzenlemeye MHP ve DTP de destek verdi, 411 milletvekili eşit ağırlıkta suçlu olmaları gerekirken, yargıçlar, demek ki niyetleri, duruşları ve tipleri dolayısıyla sadece AK Partilileri potansiyel suçlu gördü. Niyet çok önemli. Niyete dayalı hüküm bina ediliyor.
Burada hepimizi ilgilendiren ciddi bir sorun ortaya çıkıyor: Bizler, düşüncelerimizi açıklamamak suretiyle suçlu olmaktan kurtulabiliriz, pekiyi niyetlerimizi nasıl gizleyebileceğiz? Hiç niyetimiz öyle değilken, bize isnad edilen ve üstüne hüküm bina edilecek niyetlerle uzaktan yakından ilgimiz olmadığını nasıl kanıtlayabileceğiz? Bunun somut, anlaşılır bir yolu yöntemi var mı?
Bir soru daha var: Vatan'dan Bilal Çetin, Mahkeme'nin vereceği kararı milimi milimine doğru yazmış. Kararın açıklanacağı gün (30 Temmuz 2008), gazetenin manşeti "6'ya 5 beklentisi" şeklinde idi. Çetin'in dediği şuydu: "Önceki gün Anayasa Mahkemesi'nin toplantıya başladığı saatlerde, çok güvendiğim, bugüne kadar kritik gelişmeler konusunda önceden verdiği hemen her bilgi doğru çıkan bir haber kaynağım telefon etti. "Duyum değil, kesin bilgi. Ama yazabilir misin bilmem" diye söze girdi: "Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesi AKP'nin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelip gelmediği yönünde uzun tartışmalar yapacak. Ve sonuçta kapatma eğilimi ağır basacak ve oylamaya geçilecek. Oylama sonunda da karar, 6'ya 5 kapatma yönünde çıkacak. Ama tabii ki Anayasa gereği nitelikli çoğunluk olan 7 oy çıkmadığı için AKP kapatılmayacak. AKP kapatılmayacak ama ciddi bir imaj ve prestij kaybına uğratılacak. Toplum ve kamuoyu nazarında sicili zedelenmiş olacak. Çok ciddi bir uyarı almış olacak. Bundan sonraki süreçte iktidar partisi imajını düzeltebilmek, laikliğe duyarlı kesimlerin güvenini yeniden kazanabilmek için daha dikkatli hareket etmek, imajını düzeltmek zorunda kalacak..."
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT