AİHM’e var da, Türk mahkemesine niye yok?
Daha düne kadar Anayasa Mahkemesi, kanunlarda olmayan başörtü yasağını ihdas edebilecek kadar yetkili idi.
Daha düne kadar Anayasa Mahkemesi, seçimlerde en fazla oy alan partiyi kapatma yetkisine bile sahipti.
Daha düne kadar Anayasa Mahkemesi, Başbakanlık yapmış bir siyasi parti genel başkanını, 5 yıl TBMM’den yasaklama hakkına sahipti.
Daha düne kadar Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’ın uygulamakta olduğu kanunları, bir çırpıda iptal etme yetkisine sahipti. Böylece Yargıtay’ın/Danıştay’ın verdiği birçok karar, Anayasa Mahkemesi’nin bir kanunu iptal etmesi ile boşa çıkıyor.. Hemen ardından; Yargıtay ve Danıştay kararlarının, tam tersi sonuca bağlanması gerekebiliyordu.
Daha düne kadar, Yargıtay ve Danıştay, Anayasa’ya aykırı gördükleri kanunları bile uygulamak zorunda olup, sadece Anayasa Mahkemesi’ne dava açma yetkisini ellerinde bulunduruyor, müracaatları reddedildiğinde de, beğenmedikleri kanunla karar vermek zorunda kalabiliyorlardı.
Dolayısı ile, Anayasa Mahkemesi, çok açık bir şekilde, Danıştay’ın da, Yargıtay’ın da tepesindeki bir mahkeme idi..
Ama ne olduysa oldu, şimdi Yargıtay da, Danıştay da, Anayasa Mahkemesi’ne efelenmeye başladılar..
Anayasa Mahkemesi’ne daha önce verilen fiili üstünlük yetkileri, birkaç madde değişikliği ile işlevsel hale getirilmek istenince, Yargıtay ile Danıştay, şimdi isyanları oynuyorlar.
Oysa, ha Danıştay’ın verdiği kararı tekrar inceleyip, iptal edebilme yetkisine sahip olmuşsun.
Veyahut da, Danıştay’ın karar verirken uygulamak zorunda olduğu kanunu iptal yetkisine sahip olup, verilecek kararın yönünü değiştirme gücüne sahip olmuşsun!.
Arada ne fark var, söyler misiniz?
Kanunu iptal edebilen yüksek mahkemenin, Danıştay’ın kararını iptal yetkisinin olmadığını nasıl iddia edebilirsiniz?
Kanunu iptal eden, kanunu uygulayanların kararını haydi haydi iptal eder.
Ama, istemezükçüler yine meydana çıktılar.
“Anayasa Mahkemesi’ne ek yetkiler verilemez. Yargıtay’ın,Danıştay’ın kararlarını iptal etme yetkisi bu mahkemeye verilemez” diyorlar.
Oysa, birazcık uygulamaya baksalar, aynı yetkinin AİHM’e de verilmiş olduğunu görecekler.
Bu ülkenin dışındaki bir mahkemenin bile yetkisi içinde olan “Danıştay kararını fiilen iptal etme/Yargıtay kararını fiilen yok sayma” yetkilerine sahip AİHM orda dururken, bu “istemezükçülük” neden?
AİHM bir dosyada karar verdikten sonra, o kararda belirtilen ilkeleri, sonraki davalarda Danıştay da, Yargıtay da güle oynaya uygularken, aynı yetkiyi; bu ülkenin çocuklarından oluşan Anayasa Mahkemesi’ne niye çok görüyorlar?
Alın size somut örnekler: Eski bakanlardan EkremPakdemirli, cumhurbaşkanı olduğunda Süleyman Demirel’i eleştirmişti. Yerel mahkeme, Pakdemirli’yi tazminata mahkum etti. Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, bu tazminat kararını onadı. Pakdemirli o tazminatı Demirel’e ödedi.
Sonra Pakdemirli, AİHM’e gitti. AİHM, tazminat kararının yanlış olduğuna hükmetti ve devletin Pakdemirli’ye tazminat ödemesine karar verdi.
Böylece, yerel mahkemenin ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin kararı, fiilen ortadan kaldırılmış oldu. Yargıtay kararı ile Pakdemirli’nin ödemek zorunda kaldığı paranın çok üstünde bir tazminat, kendisine geri verildi.
Ne oldu şimdi?
Yargıtay’ın kararı, fiilen iptal edilmiş olmadı mı?
Bunun gibi daha binlerce örnek var.
O halde?
O halde, AİHM’in elinde tuttuğu bir yetkiyi, bu ülkenin bir mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi’ne versek, AİHM’e giden davalarımızın sayısı azalsa, ne olur?
Kıyamet mi kopar?
İlla yabancılar mı aleyhimize karar verecek?
Yabancılar mı karar verdiğinde, el üstünde tutulacak? Yabancılar mı karar verirse, yeni kararlarımızda “AİHM’in ... tarihli kararında da belirtildiği gibi ...” şeklinde atıflarla başka mahkemeler onore edilecek?
Anayasa Mahkemesi aynı kararı verse, size ne zararı olacak?
Ne dersiniz “istemezükçü”ler!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT