Ahmet Türk’ten çağrı: ‘Nerede o eski Baykal?’
Kürt sorunu ile, PKK ile yatıp kalktığımız günler... Evet öyle.
Türkiye’nin en yakıcı sorunu çünkü... Bu nedenle Kürt sorununu, şiddetle bağını kopartarak çözüm rayına oturtmak çok önemli.
Kamuoyunda iyimser bir hava uç vermiş durumda. Bir umut dalgası kabarıyor. Daha çok bardağın dolu tarafını gören pozitif bir eğilim ağır basıyor.
Tabii istisnaları da var.
Bunlardan biri Devlet Bahçeli.
MHP liderine ilişkin düşüncelerimi hafta başındaki bir yazımda söyledim. Ancak kendisini kaderiyle baş başa bırakmak da istemiyorum.
Umudum, MHP içinden Türkiye’nin kanlı geçmişini, darbe dönemlerini anımsayan sağduyu sahibi birilerinin çıkıp Bahçeli’yi uyarmalarıdır.
Türkiye’nin böylesine kritik bir kavşağında, kendi siyasi kaderiyle baş başa bırakılmak istenmeyen biri daha var:
Deniz Baykal...
Asker-sivil ilişkileri, demokrasi, Türkiye’nin AB yolu gibi konularda uzun zamandır sosyal demokratlıkla alakasız tavırlar aldığı için kendisini eleştirdim, eleştiriyorum.
Baykal hakkında şimdi bir eleştiri konusu daha var:
Kürt sorunu...
Hükümetin başlattığı ‘Kürt açılımı’ ve bu çerçevede Tayyip Erdoğan-Ahmet Türk görüşmesine dönük tutumunu aklımın almadığını söyleyebilirim.
Biliyorum, Baykal değişmedi.
Siyaseti hep negatif yaptı.
Bağırıp çağırarak yaptı.
Çözüm üretmedi.
Daha çok soruna taraf oldu.
Bunlar malum.
Ama yine de bugün geldiğimiz noktada Baykal’dan bir parça sağduyu bekliyor insan.
Herkes pozitif bir şeyler söyleme, üretme çabası içindeyken, Baykal’ın bu kadar negatif davranabilmesi, Türkiye’ye de, partisine de, kendisine hiçbir hayır getirmeyecek.
Değişebilir mi zaman içinde?..
Hiç olmazsa Kürt sorununda...
CHP lideri Baykal’a Ahmet Türk’ün yaptığı çağrı vardı dünkü Radikal’in manşetinde. DTP Genel Başkanı, Murat Yetkin’e şunları söylemiş:
“Cezaevinden yeni çıkmıştım. 1983 yılıydı. Baykal da siyasetten yasaklanmıştı. Mardin’e geldi. Yaz aylarıydı. Bizim Kasrı Kanco’nun üst katına çıktık. Döşekleri serdik. Üstümüzde yıldızlar. Rakılar açıldı. Çektiklerimizi konuştuk.
Söz Diyarbakır cezaevine geldi. Ben anlattım, o dinledi.
İkimiz de duygusallaştık. Ağlama noktasına geldik yani... 12 Eylül’de yaşadıklarımı anlatsam, siz de ağlarsınız.
Deniz Bey dinledi ve dedi ki, ‘Bir daha siyasete, Meclise girersek, bunların hesabını soracağım’. Ben işte şimdi o duyguları paylaştığımız, acıların, işkencelerin ne demek olduğunu anlayan, sorgulayan o Baykal’ı görmek istiyorum. “
Evet, nerede o Baykal?..
Rusya’yla derinleşen ilişkilerin önemi...
Türkiye’yle Rusya arasında iyice derinleşen ilişkiler... Nükleer dahil 12’si enerjiyle ilgili olmak üzere Erdoğan’la Putin’in Ankara’da altına imza koydukları 20 anlaşma...
Konu gerçekten önemli.
Hem iki ülkenin ortak çıkarlarını, hem bölgesel barış ve istikrarı, hem de ABD ile AB’yi de kapsayan küresel dengeleri ilgilendirdiği için öyle.
Türkiye eğer bıçak sırtındaki dengeleri iyi kollarsa, nerede duracağını iyi kestirirse, Rusya’yla ‘derinleşen ilişkiler’den birçok alanda kazançlı çıkar diye düşünüyorum.
Rusya’yla olsun, Arap ve İslam dünyasıyla olsun, Çin’le olsun Türkiye’nin ilişkilerini her alanda geliştirmesini, ABD ya da AB’ye alternatif olarak görmek de yanlıştır.
Bu ilişkilerin tümü birbirinin tamamlayıcısıdır. Türkiye’nin coğrafyası ve büyüklüğü, böylesine çok yanlı ilişki yapılarını mümkün kılabiliyor.
Bir başka deyişle:
Demin söylediğim gibi Türkiye eğer doğru yerde durmaya devam ederse, bir taraftaki ‘iyilikler’, öbür tarafta da ‘hayırlar’a vesile olabilir.
Rusya’yla derinleşen ilişkileri önemsiyorum.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT