1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Ahmet Davutoğlu’ndan Hakkındaki Suçlama ve İthamlara Cevap
Ahmet Davutoğlu’ndan Hakkındaki Suçlama ve İthamlara Cevap

Ahmet Davutoğlu’ndan Hakkındaki Suçlama ve İthamlara Cevap

Başbakanlıktan istifasıyla ilgili yaşananlar hakkında ilk kez konuşan Ahmet Davutoğlu çarpıcı açıklamalar yaptı.

18 Temmuz 2019 Perşembe 12:14A+A-

MKYK'da muhtıravari bir tavır yaşadığını belirten Davutoğlu "Bu Pelikan çetesi… Bu bildirinin arkasındaki isimleri, kimlerden talimat aldıklarını biliyorum. Beraber ateş çemberinden geçtiğimiz insanlar beni istifaya zorladılar, Alman ajanı ilan ettiler" dedi. "Ben hiçbir zaman Erdoğan'sız bir AK Parti senaryosu içinde olmadım" diyen Davutoğlu, yeni sistem tartışmaları için de "Çarpık bir sisteme geçtik, daha net tavır almalıydık. Herkes bilmeli ki sistemin oylaması 15 Temmuz'dan 6 ay sonra yapıldı" ifadelerini kullandı.

Yeni parti kurulacağı konuşulan Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, katıldığı radyo programında gazetecilerin sorularını cevapladı..

Başbakanlık'tan istifasıyla ilgili yaşananlar hakkında ilk kez konuşan Ahmet Davutoğlu çarpıcı açıklamalar yaptı.  Davutoğlu "2017 referandumu öncesi TV'lere çıkarılmadım. Kendi partisi iktidarda olan bir eski başbakanken televizyon kanallarına başvuruda bulundum hiçbiri yanıt vermedi" dedi. MKYK'da muhtıra vari bir tavır yaşadığını belirten Davutoğlu "Bu Pelikan çetesi… Bu bildirinin arkasındaki isimleri, kimlerden talimat aldıklarını biliyorum. Beraber ateş çemberinden geçtiğimiz insanlar beni istifaya zorladılar, Alman ajanı ilan ettiler." ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun açıklamaları kısaca şöyle:

"Katar’da bir kongreye katılmıştım. En temel problem ne diye sorulmuştu. Düşünce özgürlüğü demiştim. Düşünce özgürlüğü olmayan yerde o toplumu harkete geçirmek mümkün değildir. İnsanlar kendilereni kontrol etmekten topluma zaman ayıramazlar.

İnsanlar toplantılarda başka, kapılar ardında başka konuşmaya başladılar. Bir Fetö var bir de Fetöcük var. Mesela referandum öncesinde 2017 Nisan öncesinde yeni anayasa ile ilgili kaygılarımı televizyonlarda ifade etmek istedim hiçbiri buna cevap veremedi. Ben de bir gazete ile mülakat yaptım. En azından kaygılarım kayda geçsin istedim. "Durumu biliyorsunuz bizi mazur görün" dediler. Devlet adamı olarak değil, bu ülkede yaşayan biri olarak hicap duyduğum bir konu.

Olmayan şey geçmez. Size hiç öfkelenmedim. Ben kitaplar yazayım ama hiç eleştrilmesin demek hiçbir fikri hayata geçirmemiştir. Siyasete atılayım da kimse eleştirmesin demek olmaz. Esas olan eleştiriye karşı ilkesel tutumunuz. Ben akademisyenlik yaparken öğrencilerime önce beni eleştrin dedim. Siyasete giren de eleştriye açık olacak. Hamama giren terler. Hakaret tehdit ayrı şeyler. Bunlar düşünce özgürlüğüne girmez. Çok daha ağır yazılar yazan gazeteciler de oldu, mümkün olsa da bir araya gelsek diye düşündüm. Öfke duyarsam kendime öfke duymam lazım. Bir devlet adamına yakışmayan en kötü özellik nezaketsizliktir. Nezaket ve nezahat asıl olması gerekendir.

"MUHTIRAVARİ BİR TAVIR YAŞADIM"

Ben de düşünüyorum neden engelleniyorum diye. Bu Pelikan çetesi… Bu bildirinin arkasındaki isimleri, kimlerden talimat aldıklarını biliyorum. O gün ben ne yaptım dedim. Ne yaptım bu insanlara. Beraber ateş çemberinden geçtiğimiz bu insanlar beni istifaya zorladılar, Alman ajanı ilan ettiler. Ben ne yaptım dedim. 8-9 yaşından beri o günden bügüne hayatımın en temel özelliği insan yetiştirmekti. Türkiye aleyhine bir etkinliğe katıldığıma kimse şahit olmamıştır. MKYK'dan söz ediyorum…. Bana hiç gelmeyen muhtıravari bir tavır. Bir organize var. Sordum kendime ne hata yapmış olabilirim. Şu olmuş olabilir, bu olmuş olabilir. Ama niye bu şekilde hedef alındım. 3 yıl sustum ilk defa konuşuyorum. Cumhurbaşkanımıza, partimizdeki arkadaşlarıma açıklamalar yaptım. Hep düzelir umudu ile bekledim… Ama bugün bana şiddetle saldıranlara bakın. Eski Türkiye savunucuları düşünce özgürlüğünün savunucularının bile hedefindeyim. Dış politikada aldığım posizyonlar nedeniyle dış politikanın da hedefindeyim. İç politikada onları engellerim diye engelleniyorum bunu da anlarım…

MHP ile ittifak oy kaybettirir dedim. Bahçeli’nin öfkelenmesini de anlarım ama omuz omuza yürüdüğüm insanlar, her türlü fedakarlığı gösterdiğim insanların hedefinde olmayı da anlarım ama eşimin tıp konferansının iptal edilmesini anlayamam.

"'SİZİN KATILMANIZ UYGUN GÖRÜLMEDİ' DENİLDİ"

Ben yapılanları 5 dakika sonra unuturum. Hiç. Benimle birlikte çalışan 16 tanesi, aralarında profesör bir hanımefendi var başdanışmanların yerine bir gün bile danışmanlık yapmamış inanların getirtilmesini anlayamam. Bu memurlar neden hedef alındı. Sadece Davutoğlu döneminde görev aldı diye görevden alındılar. Beni görevden alın ama onları neden aldınız?

Bosna'da Alaca Camii'nin inşaatı tamamlandı. Sizin adınıza yapıldı dediler. Aynı kişi bu kez aradı, "Sizin hükümetiniz tarafından sizin katılmanız uygun görülmedi" diyerek ağladı. Bana ödül verilirken benim uğruna çalıştıklarım salonu terk ettiler. Bana saldırıları anlarım ama masum insanların özlük haklarını almayın. 15 Temmuz’da canını ortaya koyanları almayın. Pelikan Çetesi çıktığında ben önce bu grubun bir şahsiyet katliamı olduğunu düşünmüştüm.

Yol ayrımında olduğumuzu hissettiğimiz için de Başbakanlık makamını terk ettim. Ama o zamandan farklı kanaatteyim. Benim muhteris bir grubun çıkarları için yayınladığını düşündüğüm o paçavra…

Türkiye’nin istikrarına, ekonominin genişlemesine, zemin hazırladı. 2 Kasım sabahı millet seçimsiz 4 yıl düşüncesine inanmıştı. 3 ay içinde bütün sözlerimizi yerine getirmişiz. Asgari ücrete zam yapmışız. Bütçe açığını düzenlemişiz. Üfe 3.2’ydi. Böyle bir ortamdaki Türkiye’nin yaşamasını istemeyenler, bir senaryo çıkardılar. Düzenin bozulması için benim devre dışı olmam gerekiyordu.

CUMHURBAŞKANI İLE İHTİLAF ELBETTE VARDIR

AK Parti’de bir hizib… Haya ederim… Bir an bile gelse aklımdan atarım. Başbakan’ken de olmadı. Cumhurbaşkanı ‘MKYK’da şunlardan oluşsun’ dediğinde bile kabul ettim. Çünkü onlar benim arkadaşlarım. Şu anda da bir hizibin lideri gibi görünmekten de haya ederim. Manifesto yayınladığımda da, onlara seslendim. Ben onlarla iki seçim geçirdim. Sadece Van’a ve Gaziantep’e 9-10 kere gittim. 15 Temmuz’da inenler onlar. Dolayısıyla asla hizip duymadım.

Cumhurbaşkanlığı ile ihtilaf konusuna gelince elbette vardır. Siyasiler arasında farklılıklar elbette vardır. 12 Eylül Anayasası… İkiz kardeşlerden birini başkabakan diğerini bile cumhurbaşkanı yapsanız bir süre sonra ihtilaf çıkar.

Kamuoyuna ilk defa açıkladığım bir mesele bu; 2015’te 5 veya 6 Temmuz. Cumhurbaşkanımıza sürekli insanlar gidip fitne koyuyor. Ben de gidip Erdoğan’a akademik hayatımda kalmak istediğim halde siz beni siyasete aldınız. Ben de size dedim ki mezara kadar, hapise kadar sizinleyim. Ama ben bu işin hakkını vermeliyim. Dolayısıyla gelin ben Bahçeli ile Kılıçdaroğlu ile konuşayım. O sırada koalisyon görüşmeleri başlayacak ve onları zaten istedikleri parlamenter sisteme ikna edeyim. Bir ay içinde cumhuriyet tarihinin en kapsamlı anayasal reformı yapıp bütün yetkileri başbakanda toplayalım.

Sonra Kongere'ye gidelim. Bana verdiğiniz bütün yetkileri size vereyim genel başkan olun. Sonra başbakan olarak bütün yetki sizde olsun. İsterseniz ben de akademik kariyerime geri dönerim. Dolayısıyla bunu yapalım dedim. O reform bir ay içinde referanduma gitmeden olurdu. Yanıtı bekledim, sonra Sayın Cumhurbaşkanı “Böyle devam edelim” dedi.

"BENİ KILIÇDAROĞLU İLE İŞBİRLİĞİ YAPMAKLA SUÇLADILAR"

Pelikan Çetesi daha sonra beni Kılıçdaroğlu ile iş birliği yapmakla suçladı. Ben MKYK’da oturdum saatlerce dedim “Biz niye oy kaybettk, bundan sonra neler yapmalıyız…” Bu heyet neye karar verirse ben onu yaparım dedim. Yolsuzluk boyutu öne çıkıyordu. Yolsuzlukla mücadele edelim dedim.

7 Haziran akşamı AK Parti ilk defa oy kaybına uğradı. O gece bir partili “Herhalde balkon konuşması yapmazsınız” dedi. “Hayır dedim bugün konuşma yapma günüdür”. O gün balkonda “Ülkeyi bir gün dahi hükümetsiz ve istikrarsız bırakmayacağız” dedim. Ama bir travma vardı AK Parti iktidarında. Cumhurbaşkanı ile en başından beri koordineliydik. Bahçeli, Cumhurbaşkanımıza ağır eleştiriler yaptığında da koalisyon için gittiğimde ‘Ben buraya hükümet kurmaya geldim’ dedim.

Sayın Cumhurbaşkanımız tarafsız ama AK Parti’nin lideri sonuçta. Onu gözardı ederek davranmamız mümkün değil. Eylül kongresine giderken şehitlerimiz var. Iğdır’da, van’da, ekonomik durum, seçim, kongrede yenilenme isteği içerisindeyiz. Alternatif MKYK listesi yayınlandığında Cumhurbaşkanımıza dedim ki ülke bunlarla uğraşırken ben burasa liste mücadelesi yapmam. Dedim ki hepsi benim arkadaşımdır. Sonradan anladım arkadaşımmış ama refik değilmiş. Benim tek hedefim var AK Parti’yi kurumsallaştırmak. Allah’ta şahit ben hiçbir zaman cumhurbaşkanının yetkisini elinden almak, Erdoğan’sız bir Türkiye düşüncesi içinde olmazdım. llah şahit ben hiçbir zaman Cumhurbaşkanının yetkisini elinden almak, Erdoğan’sız bir Türkiye düşüncesi içinde olmadım.

BENDEN DÜŞÜK PROFİL OLMAZ

2 Mayıs’ı 3 Mayıs’a bağlayan gece, uyuyamadım. Bu gördüğüm muameleyi ne kalbim, ne aklım, ne vicdanım aldı. Hep soruyordum ne yaptım diye. Maddi durumum bile daha iyiydi siyasete girmeden önce. Hiçbir beklentim olmadı. 3 gün üst üste aynı yatakta yatmadım. Ne yaptım ben? Allah’ım beni izzetle girdiğim yerden izzetle çıkar dedim. Bana şu deniyordu. sen Başbakan gibi görün ama başbakan olma. Başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma. Kendi il başkanını bile atayamama.

Sayın Cumhurbaşkanı ve MKYK’ya imza atanlar. Keşke bana söyleydi Cumhurbaşkanımız… Ben çekilirdim. Bir hırsım olmadı ki benim. Ben kendimi bilirim, benden her şey olur ama düşük profilli olmam… Hayır daha sonra da o makama gelenler olduğu için öyle demem… “Düşük profil”i de o gün öyle dendiği için söyledim. Eğer bunları yapmayacaksam mücadele etmeliydim. “Ben kongreye gidiyorum. Arkamdan imza atanlarla bu yolda yürümem” diyebilirdim… O zaman da AK Parti bölünebilirdi.

Benim verdiğim mücadeleyi halkımın bilmesi lazım. Ben o yüzde 49 buçuğun hukukunu korumak için çok mücadele verdim. Ama asla günlük siyasetin bir parçası haline getirmedim. Devam etseydim Yüzde 49 buçuğun içindeki bir grup “Oy verdik ama bu başbakan hakkını veremiyor” diyeceklerdi.

O gece bunları düşündüm ve istifa ettim.

Keşke diyorum "1 ay daha sabretseydim ve haziran ayında Vize muafiyetini alıp öyle ayrılsaydım" çünkü ben ayrıldığım gün, Avrupa Komisyonu Avrupa Parlamentosu’na Türkiye ile vizeyi kaldıracağız şeyini gönderdi. Sayın Merkel, Tusk, Junker Gaziantep’e geldiklerinde 23 Nisan’da, haziran ayında bu sürecin tamamlanacağını söylediler. Ona bir şey diyemem ama benim için sadece Türkiye siyasetinin temiz olması anlamlı artık. Eğer bunu yapamayacaksak hiçbir yere gelmemin anlamı yok.

"ÇARPIK BİR SİSTEME GEÇTİK"

Çarpık bir sisteme geçtik, daha net tavır almalıydık. Herkes bilmeli ki sistemin oylaması 15 Temmuz'dan 6 ay sonra yapıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı mutlaka seçimle gelmeli, bakanlar Meclis'ten onay almalı.

Sayın Gül ile 1 yıldır görüşmedik. Babacan ile aramızdaki hukukun ölçüsü yoktur. Derin bir hukukumuz var. Manifestodan sonra görüştük, bir de Babacan hakkında açılan soruşturma sonrası telefonda konuştuk. Görüşmede artık konuşmamız gerektiğini söyledim. (Karar)

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

4 Yorum