Ahmedinejad'ın ziyareti: Tarihte yeni bir sayfa
"İran, Türkiye, Suriye ve Irak'ın iktisattan kültüre, siyasetten güvenliğe kadar her alanda işbirliğine gitmeleri tabiidir. Zira bu ülkeler aynı kültür havzasına aittir."
"Türkiye'nin ilerlemesini kendi ilerlememiz gibi görüyoruz. Biz kardeşiz. Aynı dîne mensubuz. Halkı ve hükümetiyle Türkiye'yi seviyoruz. Çok seviyoruz."
"Türkiye ve İran, imkânlarını birleştirerek birbirini tamamlayabilir. İki ülke arasındaki işbirliği büyük bir güç oluşturabilir. Bu güç, bölge ve dünya barışının tesisinde kullanılabilir. İzzet yolunda beraber yürümeye azmedersek bunu gerçekleştirebiliriz. Ne mutlu bize ki bu irade bugün iki ülkede de mevcuttur."
"Biz Türkiye'yi içten seviyoruz. Türkiye ile daima beraber olacağız."
Türkiye'yi ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın dün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında verdiği bu beyanatlar, yepyeni bir 'İran-Türkiye Vizyonu'na işaret ediyor. Bu vizyon bir muhabbet vizyonudur. Bu vizyon bir stratejik ortaklık vizyonudur. Bu vizyon bir yoldaşlık vizyonudur. Bu vizyon bir ittifak ve hatta ittihad (birlik) vizyonudur…
İran'ın en yüksek tirajlı gazetesi olan Hemşehri'nin geçen Pazar günü neşrettiği bir makalede özetle şöyle deniliyordu: "Ortadoğu, tarihinin en zorlu günlerini yaşıyor; fakat İran-Türkiye-Suriye ittifakı ile bütün krizlerin üstesinden gelebiliriz. Amerika, bu üç ülkenin beraber hareket ettiği hiçbir yerde başarılı olamaz. Irak'ta olamadı işte. Suriye üzerindeki planları da, İran ve Türkiye'nin Suriye'ye sahip çıkması sayesinde suya düştü… Ahmedinejad'ın Türkiye ziyareti, bölgenin kurtuluşu için elzem olan ittihada doğru atılmış tarihî bir adım olacaktır."
Bu satırlar bana Şark'ul Avsat gazetesinde Suriye Başbakanı'nın Türkiye ziyareti münasebetiyle yayınlanan bir makaleyi hatırlattı. O makalenin özeti: "Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesine yönelik Amerikan planları, istişare ve diyalogun temel giriş kapısını oluşturmakta. Başbakan Miro'nun ziyareti bu sorunlar etrafında anlaşmanın temelini sağlamlaştırma noktasında başarılı olduğu takdirde, Cumhurbaşkanı Esed'in gelecek aylar için planlanan ziyareti Türkiye-Suriye ilişkilerinin stratejik ufkunun çizimi için bir ön hazırlık olacak. / Bölgenin yeni haritasının, Araplar, Türkiye ve İran'ı tek bir İslam medeniyetine ait güçler olarak buluşturacak biçimde çizimine yönelik böyle bir ziyaret, dünyayla açılımcı ve güçlü bir diyaloga geçecek medeniyet tablosunun çiziminde en sağlam doku olabilir."
Salı günü Tahran'da görüştüğüm İran Dışişleri Bakanı Muttaki'ye şöyle bir soru sordum: "Suriye ile stratejik ortaklık kuran, böyle bir ortaklığı Irak'la da kurmak isteyen, geçmişte büyük sorunlar yaşadığı Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile beraber hareket etmenin yollarını arayan, Türkiye ile karşılıklı bağımlılık ilişkisini geliştirmeye azmeden ve bu arada Mısır'la arasındaki buzları eritmeye dönük adımlar da atan İran'ın, bölge ülkeleri arasındaki karşılıklı güvensizliğe son vererek bölgesel bir entegrasyonun zeminini oluşturmaya çalıştığı söylenebilir mi?" Bu soruyu büyük bir memnuniyetle karşılayan Muttaki, tespitimin yerinde olduğunu belirtip, "karşılıklı ekonomik bağımlılık yoluyla tesis edilecek güven ortamının zamanla her alanda birlikte hareket etmeyi mümkün kılacağını" ifade etti.
Ahmedinejad'ın dünkü beyanatları, İran'ın böyle bir vizyona sahip olduğunu en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Türkiye'nin son yıllardaki Ortadoğu ve bilhassa Suriye-İran açılımları da böyle bir vizyona işaret ediyor. Türkiye ile İran arasında imzalanan –ve henüz imzalanamayan- işbirliği anlaşmalarını fevkalade önemli ve değerli kılan da, her şeyden evvel, böyle bir vizyonun mevcudiyetidir.
***
Cenab-ı Hakk'a ne kadar şükretsek az: İran'da Safevi iktidarının kurulduğu 1502 yılından itibaren karşılıklı düşmanlığı meslek edinmiş, birbirinin canına okumak için varını-yoğunu ortaya koymuş, korkunç savaşlara tutuşmuş, barış zamanlarında da birbirinin kuyusunu kazmış, yirminci yüzyılda Batılıların şemsiyesi altında ittifak kurarken de birbirine şüpheyle bakmış, İran İslam Devrimi'nden sonra da karşılıklı güvensizlikten kurtulamamış olan Türkiye ve İran, son yıllarda şeytanın bacağını kırıp güven bunalımını aşmaya ve menfaatlerini tevhit etmeye başladı. Bundan sonra yol birlik ve beraberlik yoludur. İkili ilişkilerde yaşanan ufak-tefek sıkıntılar bu gerçeği asla gölgeleyemez.
İran Cumhurbaşkanı, bir Osmanlı camiinde Sünni kardeşleriyle omuz omuza Cuma namazı kılarak, tarihte yeni bir sayfanın açıldığını müjdelemiştir. Onu sevinç gösterileri ve tekbir sesleri ile karşılayıp uğurlayan cemaat de tarihte yeni bir sayfanın açıldığını coşkuyla teyit etmiştir. Mübarek olsun.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT