Ahlaksızlığın deşifresi menfaatsiz “şantaj” olur mu!
Malum medya, MHP’deki ahlaksızlıkların deşifresini, “şantaj tanımı” içine oturttu..
Büyük bir ustalıkla sergilenen bu çarpıtma operasyonu, MHP Genel Başkanı’nın ağzından şu meydan okuma ile perçinleniyor: “Şantaja boyun eğmeyeceğim!”
Kavramlar nasıl altüst ediliyor, buyrun birlikte görelim..
Önce şantajın tanımına bakalım..
MehmetDoğan’a ait Büyük Türkçe Sözlük’te, ‘şantaj’ kelimesi şöyle tanımlanıyor: “Kötü bir halini açıklamak tehdidiyle, para sızdırmaya çalışma işi..”
Türk Dil Kurumu’na ait Büyük Sözlük’te ise, aynı kelimenin tanımı şöyle: “Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma veya açığa çıkarma tehdidiyle korkutma..”
Kelime olarak anlamını verdikten sonra, MHP üst düzey yöneticileri hakkındaki gizli çekimlerle elde edilen belgelerin deşifresini, şantaj olarak yorumlayabilir miyiz, birlikte değerlendirelim..
Öncelikle bu görüntüleri çekenlerle internete koyma ikazında bulunanların aynı kişiler olup olmadığını bilmiyoruz.
Dolayısı ile, ikazcıların planlı hareket ettiklerini söyleme imkanımız yok.
Bu hatırlatmayı yapıp, hemen “şantaj”ın en asli unsuru olan, “menfaat” unsuruna bakalım.
Görüntüleri yayınlama ikazı yapanların, bir menfaat talepleri var mı?
Örneğin şantajda sıkça karşılaştığımız üzere, “para” talepleri var mı, bu kişilerin?
Yok.
Bu yönde bir iddia bile yok.
MHPGenel Başkanı’nın da, hedefteki isimlerin de, herhangi birinin kendilerinden bir para talep ettiğine yönelik söylemleri olmadı.
O zaman, şantajın en önemli unsuru olan, “menfaat”in varlığını iddia etmek mümkün değil.
Denilebilir ki, “Menfaati illa para olarak almamak lazım. Bir makama gelmek de menfaattir. İkazcılar,MHP yönetimine gelmek istiyor olabilirler.. Bu da menfaat unsurunun gerçekleştiğini gösterir!”
İyi de, ikazcıların kim olduklarını, istifa edenlerin yerine gelebilecek konumda olup olmadıklarını bilmiyoruz ki.
Bilmediğimiz halde, onları “İstifacıların koltuklarına oturarak, menfaat temin edecekler” suçlamasına nasıl muhatap edebiliriz?
Kaldı ki, şantajın asli unsuru, “kişinin kötü hali, ayıplı hali, kusurlu hali”nin varlığıdır.
Kişinin kötü bir hali yoksa, olmadığı halde kendisine bir “kötü hal” yakıştırılmak isteniyorsa, bunun adı “şantaj” değil, “iftira”dır!
MHP’li yöneticiler, kendileri ile ilgili görüntüler konusunda “şantaj” tanımı yaptıklarına göre, öncelikle kendilerinin “kötü hal”lerini itiraf ediyorlar demektir.
Kötü hallerinin varlığını itiraf ediyorlarsa, niye o makamlarda oturmakta ısrar ediyorlar?
Olaya bir de şu gözle bakalım..
Diyelim ki, MHP’nin genel başkanlığına, x isimli birisi talip. Bu görüntüleri yayınlama ikazı yapan da o ve onun yanındakiler..
Aynı kişi, bu görüntüleri yayınlama ikazı yerine, genel başkanlığa aday olduğunu açıklayıp, genel başkan ve yanındakilerin o gizli kayıtlardaki ayıplarını tek tek anlatsa, kendisine kim itiraz edebilir?
Gizli kayıtları ortalığa dökene kadar, olsa olsa, “Yalan söylüyor. İftira ediyor” itirazı ile karşılaşabilir.
O zaman da, “Bana bir DVD içinde, bu görüntüler geldi. Buyrun izleyin. Söylediklerim doğru muymuş, yalan mı görün” dese, kimse bir şey diyemez..
Böyle bir deşifre sonrasında da, oluşan büyük rüzgar ile, genel başkanlık koltuğuna rahatlıkla oturabilir..
Bugünkü gibi, kapı ardından yapılan ve faydasını kimin toplayacağı belli olmayan deşifrelerle niye uğraşsın ki? Kimin dolduracağı meçhul bir süreçle, istifaları niye istesin ki? Kendisi organize eder olayı, kendisi toplar semeresini..
Bir ihtimal daha var.
“Rakip partiler bu işi organize ediyor” iddiası!
Bana göre, bunun da bir inanılırlığı yok.
Çünkü, rakip parti sözcüleri de, aynı iddiaları önce söylem şeklinde, ortalık kızıştıktan sonra da görüntüleri medyaya yollayarak istenilen faydayı sağlayabilirlerdi..
Şu anki metod, “MHP’yi bu işten en az zararla nasıl çıkarabilirim” kaygısı taşıyanların işi gibi görünüyor..
Ve görünen o ki, bu iyiniyet, “kötü hal” ile sabıkalı isimler tarafından istismar ediliyor..
Gayri ahlaki ilişkiler içinde olanlar, bu durumlarını itiraf ettikleri halde, kendilerine “şantaj yapıldığı” iddiası ile mağduriyet oluşturup, bu mağduriyeti de, “koltukta oturma hakkı”na dönüştürmeye çalışıyorlar!
Başarabilecekler mi, en geç 12 Haziran’da göreceğiz.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT