‘Ahlakı dinden soyutlayanlar kendi ahlaksızlıklarını meşrulaştırıyorlar’
Özgür-Der Amasya Temsilciliği tarafından, Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer'in konuşmacı olarak katıldığı “İman ve Ahlak İlişkisi” konulu bir seminer düzenlendi.
Seminerin açılış konuşmasını Özgür-Der Amasya Temsilcisi Özgür Eryiğit yaptı. Eryiğit konuşmasında pandemi nedeniyle uzun bir süredir seminerler gerçekleştiremediklerini; yaşadığımız süreç içerisinde Müslümanlar olarak bu eksikliği bir nebze gidermek adına bu semineri gerçekleştirdiklerini, seminere katılan herkese teşekkür ettiğini belirtti.
AHLAK KONUSUNDA BİZE ÖRNEK ANCAK ALLAH RASULÜ’DÜR
Açılış konuşmasının ardından sözü alan Musa Üzer, konuşmasında iman ve ahlak arasındaki göz ardı edilmemesi gereken ilişki hakkında şu hususlara değindi:
“İnsanlık tarihi boyunca Allah, iman ve ahlak meselesi üzerine insanlar sürekli kafa yormuşlardır. Özellikle ahlak, sadece dinlerin ve felsefenin ilgilendiği bir konu olarak da kalmamıştır. Psikolojiden antropolojiye, çocuk gelişiminden biyolojiye kadar birçok başlık altında ahlak konusu işlenmiştir. Ahlakı ve kökenini ideolojiler, dinler, felsefeciler kendi zaviyelerinden yorumlamaya ve izah etmeye çalışmışlardır. Evrimci biyoloji anlayışını savunan kesimler ile karşıtları arasında Allah’ın varlığını ispat veya inkâr anlamında da ahlak, temel tartışma konularından birisi olmuştur/olmaktadır.
Ahlak kavramı tarihsel ve felsefi süreçte içi boşaltılmış bir duruma düşmüştür. Rabbimizin peygamberimizi ahlakıyla övmektedir. “Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.” Kalem Suresi 4. ayette Allah, Rasul’e (s) böyle seslenmektedir. Sahabeden bazı kimseler bu ayetten maksadın ne olduğunu Hz. Aişe validemize sorduklarında onlara şöyle cevap verir:"Siz hiç Kur'an okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur'an'dı!"
Yine Buhari ve Müslim’in sahihlerinde yer alan ve Hz. Ali’den rivayet edilen bir hadiste Hz. Muhammed’in şöyle söylediği rivayet edilir: “Beni Rabbim tedip edip eğitti ve edebimi, eğitimimi de güzel yaptı.”
Şüphesiz ki, biz mü’minler için Rasul en güzel örnektir. Rasul’ün ahlakını Kur’an belirlediğine göre bizim ahlakımızı tahkim edip yükseltecek, bizi özü sözü bir, emin, aldatmayan, zulmetmeyen “adam” kılacak şey Kur’an’dır ve vahyin inşa ettiği Rasul’dür.
İMAN AHLAKTAN, AHLAK İMANDAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR
Müslüman şahsiyetin, mevcudata şahitlik etme sorumluluğunu ancak ahlaki ile ortaya koyabilir. Müslümanların inandığı gibi yaşamama problemi iman ve ahlak arasındaki ilişkinin zedelendiğini ortaya koymaktadır. İman ahlaktan, ahlak imandan bağımsız değildir.
Ahlaki kaideleri ile yaşam tarzları arasında çelişkilerin sebebi içinde bulunduğumuz post-modernist; hegemonik, kuşatıcı dünya hayatı tasavvuru ve tarihsel süreci etkili olmaktadır.
Kendisi dışında bütün toplumları ve dinleri değiştirme, dönüştürme, kendi paradigma kodlarına uydurma iddiası taşıyan bir süreçteyiz. Batı gibi düşünme, inancını ve ahlakını onlar gibi kurma olgularının da beraberinde getiren bu hegemonik süreç; dünyayı teorize eden, örgütlendirilmiş bir yapıya sahiptir. Hayatın bütün alanları kurgulanmış, yapılandırılmış, sistematik bir felsefeye dayandırılmıştır. Maalesef ki Müslümanlar bu süreci çok hafife aldılar.
AHLAKIN BELİRLEYİCİSİ YALNIZCA ALLAH’TIR
Düşünce tarihine baktığımızda, Aydınlanma Dönemi ile ahlaka neyin temel teşkil ettiği tartışılmaya başlandı. İnsanlık tarihinin bütün tecrübesi, ahlak olgusunun hep din tarafından belirlendiği üzerineydi. Bu bakımdan İslam açısından da, diğer inançlarda olduğu gibi, ahlak verili bir olgu idi. Aydınlanma ile bu damarın kesilmek istendiğini gördük. Descartes ile başlayan süreçle, insanın metafizikle kurmuş olduğu ahlak perspektifini yıkan; temelini insan aklının oluşturduğu bir ahlak inşası ile karşı karşıya kalındı. Ahlakı dini öğelerden soyutlayarak insana dayandırma felsefesinin Kant döneminde doruğa ulaştığına şahit olduk.
İslam anlayışındaki ahlaki değerler, kaynağını toplumdan bulan toplumsal değerler niteliğinde değildir. Batı düşüncesinde olanın aksine İslam’daki ahlak olgusu, basit düzeye indirgenmiş birtakım toplumsal değerler kategorisini teşkil etmez. Bu değerlerin kaynağı toplum değildir, ahlakın kaynağı nakil ve nass ile verilidir. Dolayısıyla, sıklıkla ahlakın Türkçe karşılığı mahiyetinde kullandığımız etik kavramı; ahlak kavramı ile bu noktada ayrışır. Hayatın farklı kategorilerine bölünerek belirli meslek gruplarının aralarında kural olarak belirledikleri değerler olarak tanınabilecek etik kavramı, kaynağını vahyin oluşturduğu ve Müslümanların tabi olma sorumluluğu içeren ahlak kavramıyla ilişkili değildir.
Yaşadığımız dünyanın hâkim kodları, dindar ama ahlaksız-dinsiz ama ahlaklı ilişkisinin mümkünlüğü meselesi açısından yanılgıya düşmesi kolay olan bir perspektifi savunuyor. Post-modernist ahlakın “birtakım dünyevi eylemlerde bulunmanız sizi meşru kılar; bu meşruluktan önceki kimliğiniz, ateistliğiniz veya deistliğiniz, esas değildir” söylemi, hâkim dünya işleyişini devam ettirmenin; heva ve heves merkezli bir hayatı sürdürülebilir kılmanın teorizesidir. Ahlakın belirleyicisi yalnızca Allah’tır. Kitab-ı Kerim’deki bazı ayetlere dikkat ettiğimizde, iman-ahlak denkleminde böyle bir dengenin mümkün olmadığını; nass ile verili ahlakın dışında herhangi bir ahlak ölçütüyle bağlı olamayacağımızı görürüz.
VAHİYDEN KOPUK AKIL İNSANI AHLAKTAN UZAKLAŞTIRIR
Müslümanlar için bir diğer tehlike ise aklı kutsallaştırmasıdır. İmandan ve vahiyden kopuk akıl her şeyi kendilerinin çözebileceğini ortaya koyarak kendilerini dokunulmaz konuma yükseltiyorlar. Bizim aklımızı vahiy inşa etmelidir. Aklı kutsallaştırdığınız vakit önümüze tarihselcilik ön plana çıkıyor. Peygamberin konumu geçmişte yaşamış bir posta memuruna dönüşüyor. İmani hakikatler geçmişte yaşanmış bugün için değeri olmayan pozisyonuna indirgeniyor. Bu anlamda geleneği eleştirmek adına bu hataya düşmemek gerekir. Yaşadığımız toplumda gençlerin deist olmasının altında yatan husus da iman ahlak dengesinin bozulmasıdır.
Bilgisiz, amelsiz iman, imansız da ahlak olmaz. Bunu Rabbimiz kitabında bu şekilde anlatıyor. Ahlakı Kur’an olan Hz. Muhammed’in yolunda giden biz Müslümanların kendimizi vahiy ile inşa etmemiz gerekmektedir. İman, amel bütünlüğü bizi en güzel ahlaka sahip örnek bir insan, örnek bir Müslüman yapabilir. Söylediklerimizden ve söylemediklerimizden, yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğiz. Allah hepimizi Kur’an ahlakı ile inşa olmuş örnek ve öncü Müslümanlardan kılsın.”
Program, Musa Üzer’in konuşması sonrasında soru-cevap kısmının ardından sona erdi.
HABERE YORUM KAT