Ah şu bizim planet!
Biz uzaylıların işi zor. Biliyorsunuz biz, uzayın derinliklerine hapsolmuş küçük bir gezegende yaşayan adına “insan” denilen uzaylılarız.. Burada birbirimizi yiyip duruyoruz.. Birilerinin rengi, doğduğu ana baba, doğduğu toprak, doğduğu zamana bağlı tasnifler yapılıyor.
Kadın-erkek, sağcı-solcu.. Hani beynindeki kıvrımların arasındaki düşünce kırıntılarından dolayı insanlar birbirini doğruyor.. Birileri gezegenin üzerine çizgiler çizmişler ve o çizgiler arasında kalanlar kendilerini farklı görüyorlar. Farklı kalmakla görseler iyi, ötekileri düşman görüyorlar.. Saçma sapan işler.. Üstelik bu saçmalık onlar için kutsanmış vaziyette..
Haberiniz vardır, 2. Dünya savaşından sonra tek bir operasyonda en çok sayıda insanı öldürme “başarısı” İsrail’e ait. Bu bir dünya rekoru..
Filistinliler onları tehdit ediyormuş, sanki kendileri Filistinlileri tehdit etmiyor.. Herkes tehdidi yok etmek için karşısındakine her şeyi yapabileceğini zannediyorsa, rüzgar ekenler fırtına biçerler..
Aslında biz bu dünyada tıkış tıkış yaşıyoruz planetin başka sakinleri ile. Melekler, cinler, şeytanlar, hayvanlar, bitkiler diğer canlılar..
Hani insan denen bu canavar kendi soyuna, fıtratına ihanet etmenin ötesine geçip, “ekinleri talan ediyor, hayvanları öldürüyor, havayı suyu, toprağı kirletiyor.” İşte kafirlere nisbet edilen pislik böyle bir şey olsa gerek.. Sonunda kendi ürettiğimiz kanda, gözyaşında, çöplükte boğuluyoruz..
Oysa Allah bize kitap göndererek, elçiler göndererek nasıl yaşamamız gerektiğini, yaratılış gayesini öğretmedi mi? Ama biz kitabı değiştirdik, lafzını koruduğumuzda da anlamını değiştirdik. Yasaklara ve emirlere uymadık ve olan oldu.
Sonuçta biz zalimlerden olduk.. Yanlış yaptık ve biz bu yanlışı düzeltmeden de kurtuluşa erenlerden olmayacağız..
Yanlış sadece kötülerden değil, iyilerin yeteri kadar akıllı, dürüst ve cesur olmamalarından kaynaklanıyor.. O zaman kötülere gün doğuyor. Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlar değil mi?. Kötülerin hakimiyeti iyilerin günahlarının toplamı kadardır..
Hep denizin üstündeki çalkantılara, dalgalara, med ve cezire bakıyoruz. Aslında denizlerin dibinde dinginlik var..
Bütün bu olanlar “dünya hayatı”nın gerçekleri.. Zulüm olmasa nasıl zalimler olabilirdi ki!..
Zalimler olmasa idi, onlara karşı direnenler nasıl olurdu?..
Ben nasıl olurdum? Cennete nasıl gidebilirdik ki, onlarla cihad etmeden.
“Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın..” Ölümün olması için doğumun olması gerek. Doğum ölüm varsa bir değer ifade eder.. Her şey zıddı ile kaim değil mi?
O zaman hayat devam ediyor. Olması gereken oluyor. Akacak kan damarda durmuyor..
Ve herkes bu oluş içinde demetleniyor ve sonuçta üslendiği rolle cenneti ya da cehennemi hakediyor..
Herkes Allah’ın indindeki yerini merak ediyorsa, Allah’ın kendini neyle meşgul ettiğine baksın..
Bu hayat serüveninin sahnesi Allah’ın.. Biz de Allah’ınız.. Buradaki oyunları insanlar kendi iradeleri ile seçiyorlar.. Ve oyun devam ediyor.. Oyun bittiğinde herkes hakettiğini buluyor..
Övünme ve sevinmenin ya da hüznün, bizi olgunlaştıran bir yanı yoksa anlamsız ve faydasız..
Allah (cc) bu işleri yapmak için bize muhtaç değil.. Kadere, rızga ve ecele hükmeden O.. O, kadiri mutlaktır.. Hayat inişlerle çıkışlarla böyle sürüp gidecek ve herkes layığını bulacak..
Biz sanıyoruz ki, şu gelirse, şu şöyle yaparsa bu böyle olur.
Yok canım. O işlerin öyle olacağını öncüllerinden anlayabilirsiniz, ama sonucu değiştiremezsiniz. Değiştirdiğinizi sandığınız şey aslında olacak olan, olması gerçekten mümkün olan tek sonuçtur.. Sonunda işler olacağına varır.. Akıl sahipleri olanlardan sadece ders alırlar..
Allah (cc) bir şeyi halketmek istiyorsa, onun esbabını da halkeder.. Dilerse başka bir kavme hidayet nasib eder, ya da zalimleri, kafirleri bile kendi murat ettiği sonuca vesile eder.. O, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır murat etmiş de olabilir. Kalpleri çeviren O’dur..
Bütün bu başımıza gelen şeyler. İktidar, cinayetler, felaketler, krizler, hepsi bir imtihanın gereğidir. Allah bizi mallarımızı, canlarımızı, sevdiklerimizi kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir..
İktidar sahiplerinin sizi Allah’ın elinden alıp, size rızık, güç ve servet vereceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz.. Kuşkusuz Allah bunu murat etmişse bir diyeceğim yok ama, Hz. Ali olsanız ne yazar, aksi takdirde.. Değil mi idi ki o ilmin kapısı, Allah’ın arslanı..
Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi mineallahu teala..
Her şey yolunda ilerliyor.. Hiçbir şey Allah’ın iradesi dışında değildir. Bize düşen, Allah’ın rızasını gözetmektir.. Akleden iman sahipleri için gelişen olaylar karşısında nefsi sorumluluğunu örgütlemesi gerekir..
Zalimlerin elinden kurtulmak istiyorsanız saflarınızı sıklaştırın.. Kendi aranızdaki haksızlıklardan vazgeçin ve zulmü bırakın.. Unutmayalım ki, “Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez” ve yine unutmayalım ki, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister.. Hani “Mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle Allah yolunda mücahede edip etmediğimizden hesaba çekilmeyecek” mi idik! Küçük iktidar hesapları, dünyevi metalarımız, evlad-ü iyal, sahip olduğumuz makamlar bizi Allah yolunda mücadele etmekten alı koymadı mı? Başka ne bekliyordunuz ki. Hem Allah (cc) buyurmadı mı: Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez diye! Başımıza gelen felaketleri, hep düşmanın hileleri ile açıklamak yerine biraz da kendimizi hesaba çekmemiz gerekmiyor mu?
Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez.. De ki: Hak geldi batıl zail oldu!
Derim ki: Karanlık aydınlığın yokluğudur ve aydınlık gelince karanlık yok olur ve karanlık yok olmaya mahkûmdur..
Karanlığın en koyu anı, aydınlığın en yakın olduğu zamandır..
Unutmayalım: Zulüm tek bir millettir.. Zalimlerden kurtulmak için önce birbirimizin elimizden, dilimizden ve iffetimizden emin olmamız gerekir.. Biz bu konuda kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah (cc) bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir..
Sakın başımıza gelenler, tefrika içinde oluşumuzun, kendi günahlarımızın, dağınıklığımızın önümüze koydu bir fatura olmasın!
Selâm ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT