Ah paşa ah!
“Paşa” diyorum. Hem de “paşa” demenin devrim yasalarına aykırı olduğunu bile bile..
Savcı bey-efendi, bana sorarsa niye “paşa” dediğimi, cevabım hazır. “Önce sen şapka giy sonra konuşalım..” Çünki şapka giymek de aynı devrim yasasının bir parçası..
Hem Savcıya da “bey-efendi” diyorum.. Biliyorsunuz, Bey, efendi, hacı, hoca, paşa demek yasak!
“Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen devrim yasaları”ndan bazıları da bu tür şeyler! Paşalarımız da bunun bekçisi. Bu hayatta karşılığı kalmayan kavram ve kurumların bekçiliğinden vazgeçmeden saygınlık kazanamazsınız!
Bu düzeni darbeciler kurdu.. Neyse ki artık yavaş yavaş bu korku tünelinden çıkıyoruz. Anayasa değişiyor. Kırmızı kitap değişti.. Daha da değişecekler.. Dünya alemin bildiği bir şeyi bizim paşalar bilmezden geliyor. “Yok” diyor.. JİTEM yokmuş.. Öyle diyorlar.. Mahkeme kararlarına, tanık ifadelerine, “ben kurdum” diyene rağmen.. Genelkurmay “JİTEM yok” demeye devam ediyor.. JİTEM gerçeğini kabul edene kadar bu tartışma bitmeyecek.
Bu tartışma sürdükçe ordu da yıpranmaya devam edecek.. Koman Paşa çıkıp “var” desin bitsin bu olay. İlk o “yok” dedi. Ben “Ya bilmiyor, ya yalan söylüyor dediğim” için tazminata mahkûm oldum. Sonra yarım ağız itiraf gibi JİT filan diye geçiştirmeye çalıştılar.. Kuran adam “ben kurdum” diyor, birlik içinde JİTEM tabelalarının resmi var, ama paşamız “yok” diyor.
“Var” dese bir bela, “yok” dese bir başka bela.. Var dese o cinayetler gündeme gelecek. “Var” dese “neden yok dedin” diyecekler. “Var” dese “onlar kim, hangi operasyonlara katıldılar” denecek. “Var” deseler, “bu işler nasıl başladı, nasıl devam etti, bu paralar nasıl harcandı, silahlar nereden, nasıl temin edildi” denilecek. Siville ilişkiler, bu işin DIŞ BAĞLANTILARı ortaya çıkacak, Faili Meçhuller gündeme gelecek. O zaman bir anda işin ucu MOSSAD’a kadar gidebilir! Bu belgeler şimdi nerede diye sorulacak. İşin ucu Kozmik odaya kadar uzanacak. Onun için “YOK” diyorlar. Bir gerçeği gizledikleri için aslında hem suç işliyorlar hem de bu kişilere ve yapıya yardım ve yataklık etmiş oluyorlar..
TSK’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor.. bir yandan eşi başörtülü diye ordudan ihraç edilenler, öte yandan eşi istedi diye yoğurt almak için 1000 km yol katedenler..
Bir yanda sınır çizgisinde görev yapan Mehmetçiğe karakol yapmaya para bulamayanlar, öte yandan çoluk çocuk Scorpio ile pikniğe gidenler..
Vatani görev diye 10.000’lerce Mehmetçiği özel hizmetlerinde ahçı, çocuk bakıcısı, köpek bakıcısı olarak istihdam edenler..
Asker mıntıka temizliği yapacak! Bunun başka yolu yok. Kozmik odadan lojmanlara, ordu evlerine kadar.. Bitti artık! Eşi başörtülü olduğu için ya da namaz kıldığı tesbit edildiği için içki içmeye, dans etmeye zorlananlar.. “Eşini de al gel” diye ordu evinde, kışlada moral gecesi diye eğlence tertip edenler.. Evine gelip gözlem yapanlar, eşine çağırım baskı yapanlar..
Bu adamların anne-babası, eşi, çocuğu yok mu, bu işlere nasıl ses çıkarmadan katlandılar yıllarca? Nasıl bir korku ve terör havası hakimdi ki, insanlar yıllarca sustular.. Bunları ordudan atmadan, bu işi yapanları soruşturup bunlar cezalandırılmadan ordu toplumsal vicdanda beklenen-umulan yerine oturmayacak demektir.
O, ağzını açınca Allah’a-Kitab’a küfreden, dayak atan. Kamu kaynaklarını hoyratça kullanan, dayak atmayı bırakın, askerinin eline pimi çekilmiş el bombasını tutuşturan, askerinin kafasına elma koyup onu canlı hedef tahtası haline getiren adamları ordudan temizlemeden olmaz..
Eser Karakaş kalkmış NATO’nun Stratejik belgesinin hazırlandığı, Türkiye için büyük önem taşıyan Füze Kalkanı projesinin görüşüldüğü toplantıya Genelkurmay Başkanı’nın niye katılmadığını soruyor.. Çünki katılsa MSB’nin önünde durması gerekecek. Bu da ayıp! Onun için MSB’nin katıldığı toplantıya GKB katılmıyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Bu ayıp Genelkurmay Başkanı’nın değil, onun da koruyucusu olduğu rejimin ayıbı ve bu ayıbtan ülkeyi kurtarmanın bir tek yolu var, GKB’nin protokol sırasını müsteşarlar seviyesine çekmek. Aynı şekilde il ve ilçelerdeki protokolü yeniden düzenlemek.. Bu ayıp, TSK’yı hem içeride hem de dışarıda işlevsiz ve zor durumda bırakıyor.. Taş yerinde ağırdır.. Türkiye’nin bu ayıplı görünümden kurtarılması gerek. Bu görev de Başbakan’a düşüyor..
Artık “irtica” tehdit değil ama, asıl irtica burada gizli.. Haydi paşa bunu sen iste hükümetten. İnan o zaman sen de başında bulunduğun TSK da daha çok saygınlık kazanır.. Haydi CHP, toplum nezdinde saygınlık kazanmak istiyorsan, bu yanlışın düzeltilmesi için ilk adımı sen at. Haydi MHP! Haydi HAS Parti, Kongrende bunu sen dillendir.. Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT