1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Ağustos ayının boğucu gündemi
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Ağustos ayının boğucu gündemi

30 Ağustos 2008 Cumartesi 13:08A+A-

Hızla yaklaşan büyük çevre felaketinin sonuçlarından birisi olarak özellikle ağustos ayının ısı ve nem değerleri gerçekten dayanılmaz seviyelere ulaştı. Uzatmaya gerek yok; ağustos ayını nasıl geçirdiğimiz herkesin malumu.

Ağustos ayının -bu sefer tamamen ülkemize özgü- bir başka sıkıcı-bunaltıcı etkisi daha var.

Ağustos ayı, YAŞ toplantıları, terfiler, nöbet değişikleri, veda turları ve de bunlara eşlik eden konuşma-konferanslarla geçiyor.

Bu gelişmeleri ağustos sıcağından bunalmış bir halk olarak gazete ve televizyon kanallarından izlemekteyiz.

Medyanın bu takip-yansıtma-yorumlama işlevi terfilerin, nöbet değişikliklerinin ve emeklilik işlemlerinin görüşüldüğü YAŞ toplantılarının başlamasıyla start alıyor.

Kim (kimler) emekli oluyor, hangi kuvvet komutanı görevini kime teslim ediyor, ortaya çıkan tablo 5 yıl sonrasının genelkurmay başkanı olarak kimi işaret ediyor vesaire....

Adı geçen şahsiyetlerin ard arda yayımlanan biyografileri; "ideolojik" açıdan eğilimleri, "sert" ya da "ılımlı" oldukları, kendilerinden neler beklenmesi gerektiği vesaire...

Sonra sıra "veda turları"na geliyor. "Veda turları" deyip geçmeyin; bu turlar ağustos ayında "Türk medyası"nın habercilik faslının çok önemli bir bölümünü esir alıyor.

Nihayet sıra geliyor devir-teslim törenlerine. Ağustos ayının bu süreci çok önemli, çünkü gidenin ve gelenin konuşmalarında hangi konulara öncelik verileceğini büyük merak konusu. (Şöyle bir merak mesela: "Yeni komutan laiklik mevzuunu nasıl işleyecek acaba?")

Söz konusu törenler de -tabii olarak- önem sırasına göre bir hiyerarşiye tabi. Hiyerarşinin tepesinde -tabii olarak- genelkurmay başkanlığı devir-teslimi var. Bunu kara kuvvetleri komutanlığı devir-teslimi izliyor.

Bu devir-teslim törenlerinde yapılan konuşmalar -tam olarak ne zamandır böyle bilmiyorum- çok (hem de çok!) uzun tutuluyor. Eski ve yeni komutanların temas etmedikleri konu kalmıyor neredeyse.

Bilmiyorum doğrusu demokrasilerde bizim ağustos ayı benzeri bir ay var mı? Demokrasilerde medya var gücüyle neredeyse bir ay boyunca silahlı kuvvetlerinde yaşanan bu gelişmelere bizde olduğu gibi var gücüyle yer veriyor mu?

"Bilmiyorum" demem tabii ki lafın gelişi... Demokrasilerde böyle bir gündemin olmadığını adım gibi biliyorum. Bu âdet mutlaka "Türk Devleti"ne (böyle yazıyorum, çünkü bildiğiniz gibi anayasamız Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye Devleti diye yoluna devam ederken arada bir ayağı takılıp "Türk Devleti" de diyor) özgü bir "şey".

Ağustos ayı gündemi buraya kadar sıraladıklarımla da sınırlı değil. Çünkü henüz 30 Ağustos Zafer Bayramı Resepsiyonu'ndan söz etmedik.

Bu resepsiyonu tek başına bir "fenomen" olarak nitelemek yanlış olmasa gerek.

Bir kere her şeyden önce resepsiyonun ertesi gün medyaya düşmesi var. "Türk medyası"nın ellerine davetiye ulaşmış (ilk elemenin "akreditasyon" süreci olduğunu unutmuyorsunuz) şanslı evlatları görüntülerinin yer aldığı fotoğraf kareleri eşliğinde yeni komutanlardan aldıkları "ilk açıklamayı" okurları ve izleyicileri ile paylaşmak yarışına giriyorlar. Bu mutlu anlarda "laiklik", "üniter devlet", "ulus devlet" , "cemaatlar", "küreselleşme" gibi ağır ve soğuk konular konuşulduğu gibi, "Fenerbahçe'nin kupa şansı" gibi toplumu doğrudan ilgilendiren hafif ve sıcak konular da söz konusu ediliyor.

Resepsiyona "eşsiz çağrılan" Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafını uygun bir resimaltıyla yayımlamayı unutmayarak tabii...

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da yazdığı gibi "laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti" olup olmamasını bir kenara bırakıp, bir cumhuriyette, anayasasında "devletin başı" olarak tarif edilen Cumhurbaşkanı'nın 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Gazi Orduevi'nde verilen resepsiyona hâlâ ısrarla "eşsiz" davet edilmesi bir "cumhuriyet"e yakışıyor mu?

"Yakışıyor" derseniz -kırılmayın ama- siz "cumhuriyetçi" değilsiniz.

Devir-teslim törenlerinde yapılan konuşmaları gözden geçirmek için yer kalmadı, bu konuyu da yarın işleyelim.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum