Afrin Operasyonuna Dair
1- Bir isen, beraber isen ve yüreğinde bir yerinin olup olmadığını bilmesini istiyorsan eğer karşındakinin, bunu kullandığın dil ile ancak kendisine söyleyebilirsin. Başka türlü kimse seni anlamaz. Anlarsa da yanlış anlar. Bir Kürt ya da bir Türk için de bu husus geçerlidir. Afrin operasyonunda kullanılan dil de yine her zamanki gibi... Özellikle yine çoğunlukla Kürtler için kalp kırıcı olmaktan kendini kurtaramıyor maalesef. Kuzey Irak'taki Kürdistan Bağımsızlık Referandumunda da, Kobané olaylarında da yine aynen böyle bir dil hakimdi. Ama bizim bu kez örneğimiz sözüm ona Kürtler adına konuşan bir twitter hesabından gelsin: "Allah bu Türklere yardım ediyorsa, ahirette o Allah'ın kafasına molotof atmak boynumuzun borcu olsun" yazabilecek kadar şirazeden çıkan faşist bir zihin dünyası... Eminim ki bu twiti okuyan herkes bu yazılandan tiksinmiştir. Irkçılık, ırkçı bir zihin dünyasının yansıması işte böyledir. İğrençtir. Ne dediğini bilmez haldedir.
Karşısındaki ise, PYD/PKK içinde Türk, Arap, Rus, Amerikan, Avrupalı, hatta Çinli dahi yokmuş gibi, salt Kürtlere yönelik hamaset dilini kullanabiliyor. Birbirini besleyen iki faşist dil ile karşı karşıyayız. Müslüman Kürtler ve Müslüman Türkler olarak bin yıllık beraberliği güçlendirecek dili, vahyin dilini, peygamberin dilini pekiştirmek zorundayız. Zalimler bugün nasıl kendilerine güvenenleri yarı yolda bırakıyorsa; yarın birleşip mazlumların umudu olan bizlere karşı durabilirler. Niyetleri de zaten bu değil mi? Bu yüzden ne zamanki ülke olarak böyle önemli olaylarla karşı karşıya kalsak, dediğimiz şu oluyor: Bu coğrafyanın halklarının birbirine ihtiyacı var. Zalimlere ve iş birlikçilerine karşı kullanılan dile bu yüzden dikkat. Lütfen dikkat. Misal; "bir yandan bu İlah'i ordu, Muhammed'in ordusu" deyip, diğer yandan da etnik bir dil kullanılması trajiktir. Kendi içinde tutarlı değildir.
2- Daha önce de birçok kere yazıldı, çizildi. Bugün sahada PKK/YPG/DAEŞ vb. örgütler yok. Halklar, özellikle de gençler her şeyin farkındalar. Coğrafyamızın zalim emperyalistler tarafından istila altında olduğunu onlar da söylüyorlar. Kullanılan bu isimlerin, işin sadece kılıfı olduğunu onlarda görüyorlar. İşgalcilerin minareyi çalabilmeleri için bu oyuna ihtiyaçları olduğunu onlar da biliyorlar. Bu istilaya karşı da durabilecek tek güç biziz; "Biz Birlikte Türkiye'yiz!" Mazlumların umudu, mağdurların ümidi olan biz. Bunu yurtdışına çıktığımızda çok daha iyi anlıyoruz. Lakin o bizin de kendisine, "İslam devleti, direniş ekseni, halk kahramanı" diyen bazı ülkelerin, grupların salt kendi çıkarlarını/ulusunu düşündüğü gibi bir mantaliteye sahip olmaması gerekir. İçerde de, dışarıda da adaleti, iyiliği, yakınları gözetmeyi, birliği, beraberliği, ümmetçi söylemi gerekli kılar. Irkçılık habistir. Pis bir şeydir. Şeytan işidir. İşin aslı şudur. Kim Allah'ı terk ederse, Allah'da onu terk eder. Bu duruma düşmemek için kullandığımız dil başta olmak üzere kendimize bir ders çıkarmamız gerekir. Hele ki milli ve yerli mesele olarak görülen hususlarda buna daha da dikkat edilmelidir.
3- Bir diğer husus ise böyle önemli bir meselenin magazinleştirilmesi. Koca koca adamların photoshoplar, showlar ile sahadaki mücadeleyi dizi havasında görmesi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı, gökyüzüne ay yıldız çizdirip, "Afrin'de askerimizi gökyüzü böyle karşıladı" diyebilecek kadar bulutlarda yürüyebiliyor. Kimisi Zeytindalı'na atıfla erik dalı şarkısını söylüyor. HDP ve türevlerinin çağrısına kulak verilmediği, sokağa çıkılmadığı için Reis-i Cumhur halkı takdir edip, halka teşekkür edeceğine sert bir dil kullanıyor. MHP Başkanı ise habis olanı depreştirecek tarzda " Ya Afrin yıkılsın, ya teröristler yakılsın" diyor. Bütün bunlara karşın olumlu ve ibretlik olanı ise sahadaki mücahid sürekli hamd ediyor, tekbir getiriyor!
4- Bu kez bu söyleyeceklerimizi kale alırlar mı bilemeyiz. Sanmıyoruz ama biz yine de şahitliğimizi yapalım. Bu coğrafyanın insanları, hele ki Kürtler YPG/PKK olarak sizin bir kahraman değil, bir kılıf olduğunun çoktandır farkında. Bu yüzden bir defa, tek bir defa olsun her neye inanıyorsanız onun hakkı için bir özeleştiri yapın. "Ya hu biz nerde hata yaptık, yapıyoruz" diye bir düşünün. Binlerce Kürt gencini olarak onun bunun uşaklığına kurban ettiğinizi de itiraf edin. Çözüm sürecini İran/Rusya'ya kurban ettiniz. Şimdi de o çok güvendiğiniz ABD/AB bakın ne yapıyor?! Yıllarca Suriyeli Kürtlere kimlik dahi vermeyen Esed'le bile beraber ortak hareket ettiniz, ediyorsunuz. Gece gündüz küfürler savurduğunuz Lübnan Hizbullahı'nın medyasına dahi konuştunuz. "DAEŞ ile savaşıyoruz" dediniz. DAEŞ'ten teslim aldığınız her yerde ve kamyonlar içinde DAEŞ'li militanları başka yerlere taşıdınız. Size hala inanan o birkaç insanın duygularıyla oynamaktan vazgeçin. Türkiye dışında herkesle oturup konuştunuz. Herkesin yanında durdunuz. Yeter artık! "...Bu ne beter çizgidir bu. Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız. Bir yanımız bahar bahçe..." ya da "Bu ne yaman çelişki anne!" Hadi bizi dinlemediniz, dinlemeyin de! Müthiş bir deha sahibi olduğundan da değil; herkesin bildiği, o gururunuzdan dolayı bir sizin görmezlikten, duymazlıktan geldiğiniz gerçeği Öcalan'da söylemişti. "Bu ABD'ye güvenmeyin" demişti. Onu da tınlamadınız. "Sêrok Öcalan hapiste bize akıl verecek durumda değil" diyerek devre dışı bıraktınız. Buyrun... Sonuç da işte ortada. Aklını başkalarına teslim edenler olarak çok yalnızsınız!
YAZIYA YORUM KAT