1. YAZARLAR

  2. EMRE ÜNAL

  3. Afrin-Halep-Tel Abyat Üçgeninde Savaşın Aktörleri ve Muhtemel Sonuçları
EMRE ÜNAL

EMRE ÜNAL

Yazarın Tüm Yazıları >

Afrin-Halep-Tel Abyat Üçgeninde Savaşın Aktörleri ve Muhtemel Sonuçları

25 Eylül 2015 Cuma 19:45A+A-

Özet

Suriye iç savaşının en önemli cephelerinden biri Halep'tir. Birçok aktörü içinde barındırması, en yoğun çatışmaların olduğu bölge olması ve stratejik konumundan dolayı, aktörler tarafından, diğer bölgelerden daha önemli kabul edilmektedir. Halep'te muhalif gruplarla ESED rejimi arasında ki çatışmalar, ayaklanmaların çıktığı ilk günlere kadar gitse de Halep savaşı devamlı ertelenmiştir. 2014 sonu itibariyle Nubul-Zehra, Şeyh Neccar, Raşidun, Halep cezaevi, Leyramon ve Handerat bölgelerinde çok şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir. 2015 başında Ahraruş-Şam'ın ve Nusret Cephesi'nin İdlib'te ki stratejik üsleri ele geçirmesiyle başlayan ilerleme Halep'e de yansımıştır. 2014 sonu itibariyle Halep'te savunma pozisyonunda kalan muhalifler, 2015 başından itibaren tekrardan ilerlemeye başlamışlardır. IŞİD, Irak ve Şam'ın birleştirmesi sürecinde bazı bölgelerden çekilmiş ve güçlerini Suriye'nin doğusuna kaydırmıştır. Bazı bölgelerden kendisi geri çekilirken, bazı bölgelerden ise muhalifler tarafından çıkartılmıştır. Ahraruş-Şam ve Şam Cephesi tarafından çıkartıldığı bölgelerden biri de Halep'e bağlı Azez kasabası ve civar köyleridir. Geri çekilen IŞİD güçleri Halep'in kuzeydoğusunda ki Cerablus, al Bab ve Menbic'e savunma hatlarını kurmuşlardır. 2015 haziranına kadar muhaliflerle IŞİD arasında ki çatışmalar devam etmiştir. Ancak IŞİD'in YPG karşısında stratejik geri çekilmesiyle dengeler değişmiş ve muhalif mevziler olan Azez, Mare, Savran ve Tel Rifat'a olan saldırıların dozu artmıştır. Diğer yandan Koalisyonun yardımıyla, YPG tarafından Ayn el Arap ve Tel Abyat ele geçirilmiştir. Tel Abyat'ın ele geçirilmesiyle yönünü batıya çeviren YPG, Afrin'e ilerlemek istemektedir. PYD'nin kuzey Halep'te ki varlığı Afrin bölgesi ve Halep'in bir mahallesi olan Şeyh Maksud'la sınırlıdır. YPG ise afrine kadar ilerleyerek bölgeleri birleştirmek istemektedir. PYD'nin ilerlemek istediği Afrin ile Kobani arasında kalan bölgede, hem IŞİD hem de muhalif mevziler yer almaktadır. Bu da bütün tarafları karşı karşıya getiren diğer bir sebeptir. Kuzey Halep savaşının çok taraflı bir hale gelmesi ise en çok ESED rejimine yarayacaktır. Sahilde kurmak istediği bir Nusayri devleti için savaşın çıkmaza girmesi ve Uluslararası toplumun desteğini alabilmesi, ESED için çok önemlidir. O meşruiyeti de IŞİD ve cihadi ideolojiye sahip örgütler üzerinden sağlamak istemektedir. Bunun için birçok cephede gerçekleştirdiği operasyonlarının IŞİD'e yol açtığı gözlemlenmektedir.

Anahtar kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti, Muhalifler, ESED, IŞİD, PYD

Giriş

2011 yılında Tunuslu bir seyyar satıcı olan, Tarık el Tayyib Muhammed Buazizi'nin kendisini yakması ile bir çok Arap ülkesinde devrim rüzgârları esmiştir. Bunların en şiddetli ve en karışık olanlarından biri Suriye sahasıdır. İçinde yerel, bölgesel ve küresel aktör barındırması açısından diğer devrimlerden farklılık göstermektedir. Bir tarafta Rusya, Çin ve ABD gibi uluslar arası aktörler diğer tarafta Türkiye, İran ve Katar gibi bölgesel devletler, diğer taraftan Nusayriler, Hizbullah, Iraklı Şii milisler gibi bölgesel aktörler Suriye sahasında aktif ya da dolaylı olarak yer almaktadır. ESED rejimini devirmeyi hedefleyen muhalif güçler, ülkenin hemen hemen her bölgesinde ESED rejimi ile savaşmaktadır. IŞİD'in ortaya çıkışıyla muhalif cephelerde sıkıntılar baş gösterse de, muhalifler rakka ve deyr ez-zor dışında sünni bölgelerde savaşın üstünlüğünü ele geçirmeye başlamıştır. 2015 temmuz-ağustos ayların da İdlib'in tamamen ele geçirilmesiyle savaşın ağırlığı Halep'e kaymıştır. Muhalifler, savaşı ESED'in güçlü olduğu Lazkiye ve Humus bölgesine kaydırmak istese de, IŞİD'in kuzey Halep'e saldırısı sonucunda, savaşın ağırlığı Halep'e kaymıştır. Savaşın en şiddetli cephesini oluşturan Halep'te, muhaliflerin ilerlemesi Halep askeri akademisinin de içinde olduğu Raşidun mahallesiyle devam etmektedir.1 Muhaliflerin savaş stratejilerinin ana hedefini ESED rejimi oluştursa da, IŞİD ile şiddetli çatışmalar da yaşanmaktadır. Halep'in batı bölgelerinden 2013 yılında geri çekilmek zorunda kalan IŞİD, bu bölgeleri tekrardan ele geçirmek istemektedir. Koalisyon saldırıları ve Burkanul fırat yapıları ile olan savaştan yıpranan IŞİD, Halep'te ki muhalif mevzileri daha kolay alınabilir görmektedir. Ancak IŞİD'in Halep saldırısını sadece bir bölge kazanma olarak görmemek lazım ki, bu bir çok denge açısından önemlidir. Gerek muhaliflerin güçlenmesi ve IŞİD'e alternatif oluşturması, gerekse de YPG karşısında ki geri çekilişini kapatmak istemesi ve makalemizde inceleyeceğimiz daha başka sebeplerden ötürü önem teşkil etmektedir. 2011'de Suriye'de halk ayaklanması başladığında, kuzeyde bir Kürt otonom bölgesi oluşturmayı planlayan PYD hareketinin varlığı, bugün için Suriye sahasında daha fazla hissedilmektedir. PYD hareketi, IŞİD'in Kobaniyi kuşatması sırasında yok olma mücadelesi verirken, koalisyon yardımlarıyla bügün çok daha güçlü bir hale gelmiştir. PYD, hem askeri hem de siyasi olarak meşruiyetini sağlarken, IŞİD karşısında ki kazanımlarıyla da, Suriye içinde ki güçlü aktörler arasına katılmıştır. Kobani kuşatması sırasında koalisyon uçaklarının yardımlarıyla rahatlayan PKK'nın Suriye uzantısı PYD, Tel Abyat'ın köyleriyle alan genişlemesini Tel İsa ile sürdürüp Rakka'ya kadar ilerlemek istemektedir. Diğer taraftan da Afrin ile Kobani arasında ki kara bağlantısını sağlamaya çalışmaktadır. YPG Tel Abyat'ı haziran ayının ortalarına doğru ele geçirmiştir.2 Rakka kırsalında ise, savaş devam etmektedir. Savaşta alan daralması yaşanmış ve savaş tüm aktörleriyle birlikte şu anda Halep'in kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. PYD, muhalifler, ESED ve IŞİD saldırılarının Halep'in kuzeyine yoğunlaşması, Ortadoğu'nun geleceğinin Halep'te şekilleneceğini bize göstermektedir. Makalemizde önce savaşan aktörleri ve son durumlarını, daha sonra aktörlerin stratejilerini inceleyeceğiz ve son olarak savaşın muhtemel sonuçlarını ortaya koymaya çalışacağız.

2015 Haziran İtibariyle Suriye Sahasında Ki Son Durum

emre_unal1.jpg 3

Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye Cumhuriyeti’nin son dönem davranışlarını incelersek, YPG'nin Tel Abyat'ı alması ve Rakka yolu üzerinde genişlemeyle, Ankara'da hakim olan sessizliğin bozulduğunu görmekteyiz. YPG'nin genişlemesine kadar, sadece insani merkezli ilerleyen Türkiye'nin Suriye politikası, PYD'nin egemenlik alanını arttırmasıyla değişmek zorunda kalmıştır. Kuzey Halep savaşıyla, pasiften aktif bir dış politikaya adım atacağının sinyalini veren hükümet4 ve Cumhurbaşkanı5 savaşın gidişatına göre her türlü taktiği uygulamaya koyacaktır. Bu durumda Türkiye için alınacak temel baz, muhaliflerdir. Çünkü muhaliflerle Türkiye'nin çıkarları birebir örtüşmektedir. Öyle ki muhaliflerin kaybettiği her bir bölge, Türkiye'nin aleyhine olacaktır. Muhaliflerin hangi aktöre karşı olursa olsun kazanımları, Türkiye'nin lehine olacaktır. Türkiye'nin, muhalifler dışında ki aktörlerin kazanımlarından rahatsız olacağı da kesindir. ESED, PYD ve IŞİD arasında tercih yapabilecek durumda da değildir.

Ancak HDP'li vekillerin Türkiye, IŞİD'i destekliyor açıklamaları sonrası ve batı medyasından Türkiye aleyhine savaşçı akışlarını kontrol edememe şikâyeti üzerine, Türkiye adeta ne yapsa problem haline gelmektedir. Özellikle 6-7-8 Ekim olaylarında6 toplumsal olarak kargaşaya yol açan HDP vekillerinin sözleri7 sonrası dış politika, iç politikaya kurban gitmektedir. Önce koalisyon devletlerinin YPG'ye olan hava desteği, daha sonra ise ABD silahlarının YPG tarafından kullanılması, dış politika tercihlerini zor duruma sokmaktadır.

Ortadoğu’da Davutoğlu'nun Dış politika ilkeleri çerçevesinde merkez ülke, lider ülke konumunda olması gerektiğini düşünen hükümet, diğer tarafta muhalif hareketlerin eğitilmesini/donatılmasını bile tek başına üslenmek istememektedir. ABD ile birlikte gerçekleştirilmeye çalışınılan eğit/donat projesi de, ilk günden bu yana muallak bir şekilde devam etmektedir. Eğitilen muhaliflerin sayısı, Suriye sahasında ki örgütlerin militan sayılarıyla birlikte düşülünce, projenin asıl mahiyeti de ortaya çıkmaktadır. 6.000 olarak açıklanan eğit/donat programı sonrasında, ancak 60 kişi eğitilebilmiştir. Nedeni ise, ABD'nin bölgeye kendi Truva atını sokmak istemesi ve muhalif grupların buna pek yanaşmak istememesidir. Suriye iç savaşıyla ortaya çıkan örgütlerin tamamına yakını, ESED'in gitmesi konusunda hem fikirdir. ABD ise bu konuda net değildir. Türkiye tarafından açıklanan boyutuyla eğitilen muhalifler ESED rejimine karşı, ABD tarafından ise IŞİD'e karşı kullanılmak istenmektedir. Türkiye ile ABD'nin, eğit/donat projesinin mahiyeti konusunda, aynı fikirde olmadıkları ortadadır.  Özellikle Kerry'nin ESED hakkındaki ılımlı açıklamaları8 ve batıdan yavaş yavaş ESED lehine gelen açıklamalar9 sonrası, ABD'nin ESED rejimini devirmek konusunda ki samimiyeti de sorgulanmalıdır.

Türkiye ile ABD'nin, Suriye sahasında ki fikir ayrılıklarından biri de, hangi örgütlerin desteklenip, hangilerinin desteklenmeyeceği konusundadır. Türkiye'nin Ahraruş-Şam, Liva et-Tevhid ve Ceyşul İslam (Şam Cephesi) ile Türkiye'de yaptığı toplantılar kamuoyu tarafından bilinmektedir. Türkiye, Suriye'de ki muhalif hareketlerin desteklenmesini bu örgütler üzerinden sağlamak istemektedir. ABD ise koalisyon hava saldırılarıyla, Halep ve İdlib bölgesinde, bu örgütlerin makarlarını bombalamıştır.10 ABD, Cemal maruf ve Hazm hareketlerini kullanarak, küresel sisteme karşı gelen marjinal örgütleri frenleme çabasındadır. Suriye içinde ki muhalif unsurları birbirine vurdurarak güç kaybetmeleri, ABD açısından daha önemlidir. Suriye'de ki örgütlerin, ABD tarafından desteklenmesini bu şekilde okumak daha doğrudur. ABD için asıl mesele, ESED rejiminin devrilmesinden ziyade, cihadçı grupların güçlenmesini önleyebilmektir. Tüm bu farklı düşüncelerden sonra, eğitilen muhaliflerin hangi devletin çıkarı için hareket edeceği ise belli değildir.

Muhaliflere verilen otomatik silahlar ile savaş kazanılmayacağını, muhaliflerin zafer kazanması için ESED rejiminin uçaklarını durdurmanın bir gereklilik olduğu bugün daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır. IŞİD, ESED rejimi ve PYD'nin saf dışı kalabilmesi için yapılacak en önemli şey muhaliflere verilen desteğin önemli ölçüde arttırılmasıdır. Bu desteğin mahiyetini sadece askeri anlamda düşünmemek gerekmektedir. Savaş ortamında silahın dışında daha başka ihtiyaçlarda hissedilmektedir. Bunlardan biri de elektrik enerjisidir. Suriye’de, muhalif bölgelerde elektriğin büyük kısmı mazottan elde edilmekte, su kuyuları, hastaneler, ekmek fırınları ve diğer stratejik tesisler bu elektrikle çalışmaktadır. IŞİD'in haziran ayında, muhalif bölgelere mazot akışını kesmesiyle birlikte, Halep ve İdlib'te ki bütün hastaneler durma noktasına gelmiştir11. Muhaliflerin büyük zorluklarla ele geçirdiği yerler sırf mazot eksikliğinden dolayı bile kaybedilebilir. Türkiye'nin bu noktada vereceği destek,  sınırları üzerinden mazot akışını sağlamaktır. Ancak bu hamle Türkiye tarafından gerçekleştirilememiştir. Dış politika karar vericilerin, bürokrasinin ağına takılmadan, sıcağı sıcağına tepki verebilmeleri gerekmektedir. Kürt belediyelerin Kobani'ye yardımları düşünülürse12, en azından Türkiye'nin sınırları içindeki belediyelerinden daha fazla sorumluluk alması gerekmektedir.

2014 sonbaharında IŞİD'e karşı bir koalisyon teklifi NATO gündemine sokulmuştu. Ortadoğu da IŞİD gibi bir örgütün durdurulması için batı tarafından bir hava operasyonu yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak koalisyon saldırıları safiyane haliyle IŞİD'i durdurmak yerine, politize edildi. İlk hava saldırısı Suriye'de ki muhaliflerin mühimmat depolarıydı.13 Nusret Cephesi ve Ahraruş-Şam'ın Atme ve safirada ki bir çok kampı bombalandı. Koalisyon hava saldırılarının bir diğer sonucu da, kuzey Suriye'de PYD'nin siyasi egemenliğini arttırmasıdır. Koalisyon hava saldırılarının bir sonucu olarak, IŞİD'den boşalan bölgelere YPG güçleri yerleşmiştir. YPG'nin ABD kara kuvvetleri gibi hareket ettiği Suriye'de, Türkiye devlet olarak aktif bir dış politika yerine, insani yaklaşım ve bekle gör siyaseti izlemiştir. Önce YPG'ye silah verilmemesi gerektiği çıkışında bulunmuş14, istediğini çıkartamayınca da razı gelmek zorunda kalmıştır. Daha sonra ise ABD tarafından korunan ve ABD silahlarıyla donatılan15 PKK/PYD hareketi kuzey Suriye'de toprak egemenliğini genişletmiştir.  Bu aynı zamanda Türkiye'nin, koalisyon kurulurken ifade ettiği çekincelerinin gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir.

İç politikada en fazla konuşulan meselelerden biri de mülteci sorunudur. Halep'te yoğunlaşan savaşla birlikte mülteci sorunu artarak devam etmektedir. Son dönemde Tel Abyat'ın IŞİD'ten alınmasıyla kovulan Arap ve Türkmenler, sınır komşusu Türkiye'ye sığınmışlardır.16 Muhalefet partilerinin eleştirilerine ve siyasi malzeme olarak kullanmalarına rağmen,17 hükümetin tavrı bu noktada değişmemektedir. Bunu politika olarak değil insani bir görev olarak kabul eden AKP hükümeti, gerek BM gibi kurumlar18 gerekse de Uluslararası toplum tarafından tebrik edilmektedir.19 Hükümet sadece Suriye için değil, diğer ülkelerde ki krizlerden etkilenen insanlar içinde bu politikasını devam ettirmektedir. Suriyeli Arap ve Türkmenlere uygulanan insani yardım, aynı zamanda Suriyeli Kürt vatandaşlar içinde uygulanmaktadır.20 Irak'ta ki Ezidi'lerden21 Çin’de ki Doğu Türkistanlılara22 kadar mülteci sorunu çözülmeye çalışılmaktadır. Dış politika düzeyi savaştan ziyade Türkiye için insani merkezli ilerlemektedir.

Muhtemel sonuçlara değinecek olursak, öncelikle Halep'te başlayan savaşın en fazla Türkiye'yi  etkileyeceğini belirtmek gerekir. Kuzey Halep'te ki savaşın boyutu ne olursa olsun, Türkiye'yi es geçmesi mümkün değildir. Bu yüzden Türkiye'nin bölgede yapacağı hamleler önemlidir. Suriye iç savaşının başladığı ilk günlerden bu yana, Türkiye'nin dile getirdiği güvenli bölge, bugün daha bir ön plana çıkmaya başlamıştır. 2015 haziran itibariyle, PYD'nin artan etkinliği ve IŞİD'in Halep operasyonunu birlikte düşününce, Türkiye'nin savunma mekanizmasının devreye girmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Türkiye'nin güdeceği taktikler ise Kuzey Suriye bölgesinde oluşturacağı güvenli bölge ve muhaliflerin desteklenmesidir. Eğer ki Türkiye'nin güvenli bölge planı işleyebilirse, muhaliflerin Halep'te ki kazanımları artacaktır. Halep'in kuzeyinde IŞİD ile merkezinde de ESED rejimi ile savaşan muhalifler,  güvenli bölge ile cephe sayısını teke indirmiş olacaklardır. Kuzeyde ki güvenli bölgeye yaslanan muhaliflerin, Halep'i almasının önünde ki engellerde kalkmış olacaklardır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Türkiye'nin yapacağı hamlelerin Suriye içinde muhalif kazanımlara dönüşmesi gerektiğidir. IŞİD'e karşı yapılan Koalisyon hava saldırıları, PYD'nin lehine olacak gelişmelere neden olmuştur, IŞİD'den boşalan bölgelere YPG yerleşmiş ve PYD egemenlik alanını arttırmıştır.  Türkiye tarafından oluşturulacak güvenli bölgenin ve IŞİD'e karşı yapılan operasyonların da muhalifler lehine olması gerekmektedir.  Tel Abyat düştükten sonra 15 Muhalif grubun PKK aleyhine yayınladığı beyanat23 ve Ahraruş Şam'ın Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunacağı açıklamalarından24 da anlaşılacağı gibi, Türkiye ile Muhaliflerin çıkarları bir gözükmektedir. Türkiye askeri olarak birçok müdahale planları içinde olsa da25 bunların hiç birini denemeden muhaliflerin yeterli bir şekilde desteklenmesiyle tüm problemler Türkiye lehine halledilebilir.

2015 Haziran İtibariyle Kuzey Halep Cephe Haritası

emre_unal2.jpg26

Muhalifler

2011 yılının mart ayında, Deraa'da çocukların duvarlara rejim aleyhine yazı yazmaları ile başlayan Suriye iç savaşı, 2015 yazında bütün şiddetiyle devam etmektedir. Savaşın iki ana tarafını oluşturan ESED rejimi ile muhalifler, büyük oranda ülkenin kuzeyi ve güneyinde karşı karşıya gelmektedir. Kuzeyde Halep ve İdlib bölgesinde, güneyde ise Şam, Deraa ve Kuneytra bölgelerinde savaş sürmektedir. Güneyde ki savaşa Hizbullah ve IŞİD dahil olurken, kuzeyde ki savaşa da IŞİD ve PYD dahil olmaktadır. Her iki cephede de savaşın şiddeti artsa da, bu makalemizde, Halep'in kuzeyinde meydana gelen çatışmaları incelemeye çalışacağız.

Suriye muhalefetinin ana omurgasını oluşturan muhalif grupların bir kısmı başka bir makalede ele alınmıştır.27 Halep ve kuzey cephesi üzerindeki etkin olan muhalif gruplar ise Nusret cephesi, Ahraruş-Şam, Liva et-Tevhid, Ensarud-Din (Ceyşul Muhacirun vel-Ensar),  Sultan Murat Tugayları, Ceyşul Mucahidun, Nurettin Zengi, Türkistan İslami Cemaati, Ecnaduş-Şam, ÖSO ve diğer örgütlerdir. Makalemizde Halep'in kuzeyinde ki muhalif unsurlardan bahsederken kapsayıcı olup hepsinin ortak görüşü olan bildirileri kaynak kabul etmeye çalışacağız.

Muhalifler, 2015 yılında İdlib, Cisr el-Sugur ve Eriha'nın fethinden sonra iki tercih arasında kalmışlardı. Ya Gap ovası ve Fureyka'yı fethedip Lazkiye'ye ulaşıp oradan Esed'in memleketi olan Kardaha'ya girecek ve savaşı Nusayrilerin topraklarına taşımış olacak28 ya da İdlib-Halep sınırındaki Ebu Zuhur havaalanını fethedip Safira'ya kadar ilerleyip ikmal yollarını keserek Nubul-Zehra üzerinden Halep'e, ESED rejiminin mevzilerine büyük bir baskın gerçekleştirecekti. Muhalif kaynakların belirttiğine göre29 Halep için büyük bir güç hazırlanmış ve harekete geçirilecekken IŞİD, Mare ve Savran hattına saldırı başlatmış hem İdlib-Fureykada ki muhalif güçler hem de ESED rejimi için hazırlanan ekipmanlar Halep'e kaydırılmak zorunda kalınmıştır.

Muhalifler ile IŞİD arasında ki çatışmalara geçmeden önce, iki taraf arasında ki ilişkileri incelemek gerekmektedir. IŞİD'in ilk ortaya çıktığı dönemde, muhaliflerin IŞİD'e bakışı, IŞİD'i kabul etmemekle birlikte nasihat tarzında ilerlemekteydi. Ancak 2014 Rakka ve Deyr ez-Zor da ki çatışmalardan sonra, bu ilişki nasihatten şiddete dönmüştür. IŞİD'in Halep, Kuneytra, Şam ve Humus çöllerinde ESED rejiminin ablukasında bulunan muhaliflere saldırması sonrası ise kin ve öfke halini almıştır.30 IŞİD devamlı surette muhalif gruplara saldırıyor ancak muhalif gruplardan çıkan farklı seslerden dolayı, IŞİD'e karşı ortak bir tavır belirlenemiyordu. Cisr el-Sugur'un fethinden sonra, Suriye içindeki grupların büyük bir kısmından Fetih Ordusuna tebrik mesajları gelirken, IŞİD'in bölgeye canlı bomba eylemcisi göndermesi31 muhalif grupların IŞİD'e bakışını netleştirmiştir. Muhaliflere göre IŞİD harici bir zihniyettedir ve savaşılması gerekmektedir. Bu düşüncenin oluşmasında, cihad âlimleri diye tabir edilen ve Irak el-Kaidesinin de hocası konumunda olan şahısların, IŞİD ile savaşılması için fetva vermesi32de etkili olmuştur.

Muhalifler ile IŞİD arasında ki savaş, Halep, Deraa, Humus ve Şam'da devam etmektedir. Makalemizin konusunu oluşturan kısmı ise Halep savaşıdır. 2014 yılında Irak sınırına çekilen IŞİD, Halep'te ki bölgelerinden de çekilmek zorunda kalmıştır. Geri çekilmek zorunda kaldığı bölgelerden biri olan ve bir çok ihtilaflı meselenin de yaşandığı Azez kasabası, hem muhalifler hem de IŞİD için önemlidir. IŞİD'in bu bölgeye operasyon hazırlığı içinde olduğu kendi medya organları tarafından devamlı dile getirilmekteydi. Ancak İdlib'in alınması ve ESED rejiminin Halep'te zor durumda kaldığı bir dönemde, ESED rejimini kurtarırcasına, IŞİD'in muhaliflere ani saldırılar gerçekleştirmesi akıllara bir çok soru işaretini getirmektedir. Bununla birlikte IŞİD'in Savran-Mare hattına gerçekleştirdiği saldırı sonrası, muhalifler ESED rejimine karşı yapması gereken operasyonları durdurmak zorunda kalmıştırlar.

Kuzey Suriye'de meydana gelen çatışma şekillerinin bir benzeri de, güney cephesinde karşımıza çıkmaktadır. Muhaliflerin, Deraa'da hem Hizbullah hem de ESED rejimine karşı gerçekleştirdiği operasyonlar sırasında, IŞİD'in arkadan saldırmasıyla, muhalifler birçok operasyonu yarım bırakmak zorunda kalmışlardır. Humus çölünü ESED rejiminin imkân vermesiyle geçen IŞİD, gerek Yermük şehitleri ve Cihad ordusu eliyle gerekse de kendi operasyon gücüyle Deraa ve Kuneytra'da muhaliflere saldırılar gerçekleştirmektedir. Bu sayede hem ESED rejimine zaman kazandırmakta, hem de muhaliflerin güç kaybetmesine neden olmaktadır. Haziran ayı içinde The Arap Source tarafından hazırlanan haritada okla gösterdiğimiz şekilde, IŞİD'in Deyr ez-Zor ve Haseke'de ESED rejimi mevzilerine saldırmak yerine, muhaliflerin etkin olduğu bölgelere saldırmaktadır. Bu da IŞİD'in dini terimleri çokça kullanmasına rağmen savaşının din değil siyaset olduğunun bir göstergesidir.

IŞİD'in Muhalif Bölgelere Saldırı Haritası

emre_unal3.jpg33

Kuzey Suriye'de ki aktörlerden biri de PYD'dir. Suriye iç savaşının oluşturduğu güç boşluğunu doldurarak sahneye çıkan PYD örgütü, IŞİD ile olan savaşı da kullanarak meşruluğunu sağlamıştır. Kuzey Suriye'de etkinliğini arttıran PYD hareketi ile muhaliflerin ilişkileri ise zaman zaman çatışmacı bir hal alırken zaman zaman da bekleme pozisyonunda kalmaktadır. ESED rejimi ile olan savaşta bütün dikkatini rejime vermek isteyen muhalifler, PYD ile çatışmacı bir ortama girme niyetinde değillerdir. ESED rejiminin güç kaybetmesinden sonra muhaliflerin, PYD ile savaşacaklarını tahmin etsek de en azından şimdilik bir başka cephe açmak niyetinde gözükmemektedirler. Ama PYD'nin Müslüman kimliğine karşı olan saldırılarında muhalifler sert açıklamalar yapmaktan geri durmadılar ve zaman zaman da çatışmalara girerek niyetlerini gösterdiler. Mayıs ayının başında Halep Şeyh Maksud'da Müslüman bir kadının YPG tarafından tacize uğraması34 üzerine muhaliflerin birleşmesi gibi.35 Muhalifler bu gibi durumlarda hemen ittifaklar kurup bildiriler yayınlar ve PYD'nin savunma yapmasını beklemektedirler. Özellikle Kuran-i Kerime karşı gerçekleştirilen eylemlere36 Müslüman Arap ve Kürt kimliğinden sert tepkiler gelmektedir. Tel Abyat'ın alınmasından sonra Araplara karşı etnik temizlik yapıldığı iddiası sonrası ise birçok muhalif grup birleşmiş ve kınama yayınlamışlardır. Devam etmesi halinde PYD ile çatışmaların başlayacağını bildirmişlerdir.

emre_unal4.jpg37

Halep'in kuzeyinde meydana gelen savaşta, bir yandan IŞİD saldırılarını durdurmakla uğraşacak olan muhalifler, diğer yandan da kazanımlarını korumaya çalışacaklardır. Birçok cephede savaşmanın zorluğunu çeken muhalifler için, Halep'in kuzeyinde ki kazanımları korumak hayati önem taşımaktadır. Bu kazanımların en önemlisi sınır kapılarıdır. Halep'in kuzeyi muhaliflerin lojistik koridorudur. IŞİD saldırıları altında olan Azez'in düşmesiyle, Babus-Selame(Öncü Pınar) sınır kapısı kaybedilmiş ve muhaliflerin kontrolünde sadece Babul Hava(Cilve Gözü) sınır kapısı kalmış olacaktır. Sınır kapılarının kaybedilmesi muhalifler için oluşabilecek en olumsuz durumlardan biridir.

IŞİD'in kuzey Halep'e saldırması sadece sınır kapıları için değildir. Bu aynı zamanda muhaliflerin kuşatılması anlamına da gelmektedir. Kuzeyden IŞİD, güneyden ESED rejiminin saldırılarına maruz kalacak olan muhalif gruplar için, Halep'in kuzeyinde bir sıkışma meydana gelecektir. Muhaliflerin Halep'i ele geçirmesi sonrası prestij kaybına uğrayacak olan IŞİD, ESED rejiminin saldırıları doğrultusunda operasyonlar düzenlemektedir. Muhalifler Kuzey Halep'i kaybederse, IŞİD ve ESED rejimi arasında sıkışmış olacaktır.

Muhalifler için muhtemel sonuçlar, Türkiye'nin bölgede atacağı adımlarla yakından ilgilidir. Özellikle Türkiye-Suriye sınırında, Türkiye'nin Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge planları, muhalifler için önemlidir. Türkiye bu hamleleri gerçekleştirebilirse, muhalifler Halep'in kuzeyinde rahatlayacaklardır. Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge planlarıyla güvende kalacak olan muhalifler, daha etkili operasyonlar gerçekleştirebileceklerdir. Türkiye'den bağımsız bir şekilde hamle yapılması gerektiğinde ise, muhaliflerin Halep operasyonlarını, Hama ve Lazkiye operasyonlarıyla birlikte düşünmek gerekir. Bütün dikkatini Halep'e veremeyecek olan muhalifler, Hama ve Lazkiye'de de savaşı yürütmek zorundadırlar. Muhalifler Halep'i almak için operasyon odaları kursa da, ESED rejimi hala Halep'te güçlü konumdadır. Halep'in dış  mahallelerinden itibaren bir savunma hattı kuran ESED rejimi, bölge dinamiklerini de kullanarak en az çatışmayla bölgeyi elinde tutmak isteyecektir. Irak, Lübnan, İran ve Afgan Hazara Şİİ milisleriyle ESED rejiminin Halep'te savunma hatları yenilenmektedir. Bu durum Halep'te ki savaşı daha uzun ömürlü kılmaktadır. Hem IŞİD hem de ESED rejimi ile Halep'te savaşacak olan muhalifler için, savaşın gidişatı Türkiye'nin yapacağı hamlelerle doğru orantılıdır.

IŞİD

2014 Haziranında Musul'u ele geçiren IŞİD, hem Irak'ta hem de Suriye'de hızlı bir ilerleme göstermiştir. Kısa sürede muhalif güçlerden Deyr ez-Zor’u alan IŞİD, aynı zamanda Haseke ve Humus'ta da etkin pozisyonda bulunmaktaydı. Hem kuzeyde hem de Humus çöllerinde uzun bir coğrafi alana hakim olan IŞİD, otorite boşluğunu değerlendirerek tek egemen güç haline gelmiştir. Egemenlik alanını artırabilmesi için PYD'nin denetimindeki Kobani ve Haseke'ye saldırmış, muhaliflerin elindeki Halep'in kuzeyi ve Kuneytra bölgelerine yönelmiş ve ESED rejiminin kontrolündeki bölgelerden de Deyr ez-Zor'un merkezi, Tedmur, Suhkna ve Humus çölündeki doğalgaz sahaları üzerine yürümüştür. IŞİD'in Suriye'de nasıl kurulduğundan ve bu güne kadar gerçekleştirdiği saldırılardan ziyade, Haseke ve Kobani saldırılarından başlayarak en son Halep'in kuzeyinde ki muhalif bölgelere gerçekleştirdiği  saldırılara kadar olan zaman aralığını inceleyeceğiz.

Irak ve Şam'ın kuruluşunu ilan eden IŞİD, kısa bir süre sonra, rejimin ve PYD'nin beraber yönettiği Haseke'ye saldırı başlatmıştır. Haseke'nin güneyinde ki köy ve kasabaları alsa da, ilerlemeleri bir süre sonra durmuştur. IŞİD saldırılarının belli bir coğrafi alandan sonra başarısız olmasının sebeplerinden biri, bölgenin etnik yapısıdır. Şehrin merkezinde ve güneyinde Arap nüfus ağırlıkta iken kuzey bölgelerinde Kürt nüfus ağırlıktadır. Diğer önemli sebep, rejim ve YPG güçlerinin şehri birlikte savunmasıdır. Şehrin etnik yapısından ve IŞİD'in asimetrik savaş teknikleri nedeniyle, bölgeler devamlı el değiştirmektedir. Çatışmalar devam etmesine rağmen Tel Temir ve Tel Hamis hattında yapay bir sınır çizilmiştir.

Haseke saldırısı başarısız olan IŞİD, bu sefer Haseke bölgesine göre daha zayıf pozisyonda bulunan Ayn el-Arap(Kobani) üzerine yönelmiştir. Tel Abyat ve Ayn el-İsa'yı üs olarak kullanan IŞİD, şehir merkezini ele geçirip YPG kuvvetlerini sıkıştırmış olsa da, saldırı başarıya ulaşamamıştır. Bu saldırının başarısız olmasının sebebi ise ABD öncülüğünde kurulan koalisyondur. IŞİD, Kobani'nin merkezine kadar ilerlemiş olsa da, koalisyonun yoğun hava saldırısına dayanamamıştır. ABD silahlarıyla donatılmış YPG/Burkanul Fırat kara gücüne, Peşmerge lojistiğine ve koalisyon uçaklarının bombardımanına dayanamayan IŞİD Kobani üzerinden çekilmiştir.

IŞİD'in Kobani saldırısında başarısız olmasında ki bir diğer sebep ise, aşırı IŞİD karşıtı olan, Liva Suvar Rakka ve diğer küçük ÖSO gruplarının, YPG ile birlikte IŞİD'e karşı savaşmasıdır. Burkanul Fırat yapısı içinde YPG ile ortak hareket eden Liva Suvar Rakka grubu, IŞİD'in Rakka'yı ele geçirmesiyle Rakka'dan kovulmuş olan bir gruptur. Savaşçılarının büyük çoğunluğu Arap olan ve ESED rejimini karşı kurulan bu hareket, zamanla ESED rejiminden ziyade, önceliğini IŞİD'e vermiştir. Rakka'nın muhalifler tarafından ESED rejiminden ele geçirilmesinden sonra, Nusret Cephesi bünyesinde hareket eden grup, IŞİD'e karşı YPG ile çalışınca Nusret Cephesi bünyesinden de çıkartılmıştır. IŞİD'e karşı saldırılarını arttıran Liva Suvar Rakka grubu, Kobani kuşatması sırasında YPG güçleri ile birlikte IŞİD'e karşı savaşmıştır.

Kobani'den çıkartılan IŞİD, Ayn el-İsa, Cerablus ve Tel Abyat üçgeninde Kobani kırsalını kuşatmaya devam etmiştir. Canlı bomba eylemleriyle, YPG'nin kendisini toparlamaya çalışmasını engelleyen IŞİD, aynı zamanda koalisyon saldırılarının da hedefi oluyordu. Yoğun çatışmalardan sonra, Kobani kırsalı da koalisyon hava desteği sayesinde, PYD egemenliğine girmiştir. Ayn el-İsa bölgesine kadar geri çekilen IŞİD, kısa bir süre sonra bu bölgeyi de Burkanul Fırat gruplarına kaybedecekti. YPG ve Burkanul Fırat grupları, kısa aralıklarla Kobani, Kobani kırsalı ve Ayn el-İsa'yı ele geçirmişlerdi. Bundan sonra ki hedef ise, Tel Abyat'ı ele geçirerek, PYD egemenliğinde ki kantonların birleştirilmesiydi.

Tel Abyat muhaliflerin ESED rejiminden ele geçirdiği ilk bölgelerden biridir. Kobani ve Cezire kantonlarının tam ortasında olmasından ve Arap nüfusunun fazlalığından dolayı önem teşkil etmektedir. YPG güçleri her fırsatta Tel Abyat'ı alıp, Kobani ve Cezire kantonları birleştireceklerini söyleseler de, aslında bunun çok da kolay olmayacağının farkındaydılar. Çünkü Tel Abyat'da ki Arap nüfusun fazlalığı ve PYD'nin milliyetçi yaklaşımları, YPG'nin bu bölgede ilerlemesini zorlaştırıyordu. Milliyetçi yaklaşımlara örnek olarak, PYD'nin uyguladığı Arap kemeri nedeniyle, Arap olan bölge halkının kendi köylerinden sürülecekleri kaygısı bölgeyi daha dirençli kılmaktadır. Nitekim Liva Suvar Rakka güçleri de Tel Abyat'ı aylar süren savaştan sonra ele geçirmeyi hedeflediklerini söylemişlerdi.

29 Mayıs'ta Burkanul Fırat yapıları Tel Abyat savaşını başlattıklarını duyurmuşlardır.38 Saldırı haberleri medyaya düşer düşmez Suriye ile ilgilenen Uzmanlar stratejik öneminden dolayı Tel Abyat’da uzun cephe savaşları olmasını bekliyordu. Ancak Burkanul Fırat yapıları, çok kısa bir süre de Tel Abyat'ı ele geçirdiklerini açıklamışlardır. IŞİD, bölgeyi günlerce savunabilecekken, beklenmedik bir şekilde bölgeden çekilmiştir. IŞİD'in en önemsiz bölgeleri dahi savunmada çok inatçı davrandığı bilinirken, Tel Abyat savaşında tam tersi bir davranış sergilemesi bizlere ne anlatması gerekiyordu? Peki IŞİD'in bu bölgeyi kısa süre de kaybetmesinin altında yatan sebepleri nelerdir?

Devle Cemaatinin(IŞİD) Tel Abyat bölgesini kısa sürede vermesinin altında yatan muhtemel sebepler;

a. Suriye'nin Kuzeyini PYD'ye vererek Türkiye'yi kaygılandırmak ve koalisyona karşı tepki vermesini sağlamak

Gerek Suriye'de gerekse de Irak'ta verdikleri savaşta etkin bir mücadele yürüten IŞİD, Kobani'de koalisyon uçaklarının saldırılarına maruz kalıncaya kadar hep hücum eden, saldıran taraf olmuştur. IŞİD'in Irak ve Şam'ı birleştirmesinden ve ortaya çıkan anlaşmazlıklardan kaynaklı geri çekilmeleri (Lazkiye, İdlib, Halep) bir kenara bırakırsak, IŞİD mevzilerine çok fazla saldırı olmamıştır. Muhalifler, savaşın ESED rejimi ile olması gerektiğini düşündüğünden ve fitneye mahal vermek istememesinden dolayı uzunca bir müddet savunma pozisyonunda kalmışlardır. Halep ve Kuneytra bölgelerinde sadece savunma savaşı veren muhalifler, IŞİD'in hakim olduğu bölgelere saldırmayı planlamamaktaydılar. PYD ise IŞİD'e saldırmaktan ziyade meşruluğunu sağlamak ve hayatta kalmakla uğraşıyordu. PYD için ellerindeki bölgeleri tutmak zafer sayılabilecek bir konumdu. IŞİD'in Kobani'ye saldırmasıyla Batı'yı çok iyi bir şekilde kullanan PYD, kendisine gerekli desteği sağlamış ve koalisyonun hava saldırılarıyla rahatlar konuma gelmiştir. Bu andan sonra ise IŞİD savunmaya geçmiş ve yenilmezlik miti sönmeye başlamıştır.

Musul'dan ele geçirdiği ağır silahlarla ve bitmek bilmeyen yabancı savaşçılarıyla güçlü bir konumda bulunan IŞİD için problemlerin başında, koalisyon saldırıları gelmektedir. Ebubekir Bağdadi'nin emirliği döneminde, şura heyetinin içinde çok sayıda Saddam'dan kalma Baas'çı bulunduğu tahmin edilmektedir. IŞİD'in hilafeti ve siyaseti bu kadar iyi kullanmasının sebebi de budur. Eski Baasçı'ların savaş stratejileri ve yıllarca Irak'ta ABD'ye karşı verilen mücadelede edindikleri tecrübeler Suriye sahasında bir bir ortaya çıkmaktadır. Baas'çıların akıl hocalığını yapan bir kadro, Tel Abyat'ın kaybedilmesinin bölgede bir çok dengeyi değiştireceğinin farkındaydı. Koalisyonun devre dışı bırakılmasını IŞİD sağlayamıyorsa başka bir şekilde bunun sağlanması gerekiyordu.

Türkiye'nin bölgede en fazla çekindiği mesele, güney sınırında PKK tarafından yönetilen defacto bir bölge oluşmasıdır. IŞİD ise son dönemde koalisyon saldırılarından kurtulmanın derdindedir. Bunun çözümü olarak ta bölgeyi PYD'ye bırakarak Türkiye'yi de aktif olarak savaşın içine çekmeye çalışmaktadır ve asimetrik savaş taktikleriyle geniş bir alana yayılan YPG’yi yıpratmayı denemektir. Diğer taraftan Hava saldırılarının en çok YPG lehine olduğunun farkına varan Türkiye, Tel Abyat'ın YPG'nin eline geçmesiyle aktif olarak Suriye sahasına müdahale sinyalleri vermektedir.39 Koalisyon saldırılarının pasivize edilmesi noktasında ise, Tel Abyat'ı YPG'ye bırakan IŞİD, Türkiye'yi kaygılandırmayı haziran sonu itibariyle başarmıştır.

b. PYD'nin milliyetçi uygulamalarını kullanarak Arap halklarının desteğini almak ve meşruiyetini tekrardan tesis etmek

IŞİD'in bu kadar güçlenmesi şüphesiz ABD zulmünün bir sonucuydu.40 ABD'nin 2003 Irak işgaliyle birlikte uyguladığı şiddet politikası, Ebu Gureyp ve Taci hapishanelerindeki işkenceleri, Sünni Araplar üzerindeki baskısı, IŞİD gibi bir yapının ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Irak El Kaidesi de bunu gerektiği şekilde kullanmış  ve mazlum halkın koruyucu vazifesini üslenmiştir. Meşhur Felluce savaşıyla ABD işgaline karşı çıkış, Zerkavi ile de Şii yayılmacılığına bir başkaldırış hareketi haline gelmiştir. Irak'ta kendine alternatif başka bir silahlı Sünni hareket bırakmayan IŞİD, Ensar-ul İslam'ın da çokça şikayet ettiği gibi tek örgüt haline gelmiştir.41 Yanlışlarıyla birlikte Sünni Arap aşiretler tarafından Şiilere karşı bir kalkan olarak kabul edilmiştir. Irak merkezli Nakşibendi ordusu ve Ceyşul Mucahidun'un da açıkladığı gibi42 Şii zulmüne karşı IŞİD ile beraber savaşmak zorunda kalmışlardır. PYD'nin Kürt milliyetçiğiyle Arap ve Türkmen gruplar üzerinde baskı uygulayacağını bilen IŞİD, muhalifler tarafından bozulan meşruiyetini YPG ile savaşarak Arap halklarının gözünde tekrar kazanmanın derdindedir. Kobani ve Cezire kantonlarının birleşmesi demek, Arapların bölgeden sürülmek istenmesi demektir. Nitekim Tel Abyat’daki Arap ve Türkmenlerin YPG tarafından sürüldüğüne ve geri dönmelerine izin verilmediğine ve yerlerine Kürt nüfusun yerleştirileceğine dair çok sayıda delil ve iddia ortaya çıkmıştı.43 Bu minvalde PYD/YPG çevreleri tarafından Arap Kemeri denilen uygulama ile bölgenin Araplaştırılması tekrar gündeme getirilmiş ve etnik temizlik uygulanılarak bölgenin Kürtleştirilmesinin zihinsel zemini hazırlanmıştır.44 PYD tarafından kovulan/sürgün edilen Araplar için IŞİD tekrardan bir meşruluk kaynağı olacaktır.

c. Muhaliflerin kendisine alternatif olmaması için PYD'yi denkleme katmak

IŞİD Irak'ta güçlü ve tek alternatif hareket olma özelliğini korusa da, bu Suriye sahasında uzun vadede zor gözükmektedir. Özellikle küresel cihad alimlerinden gelen savaş fetvası sonrası prestij kaybına uğrayan IŞİD, bunun çözümünü YPG ile savaşarak giderme niyetindedir. Irak ve Şam'ın birleştirilmesinden sonra Rakka ve Deyr ez-Zor'u da kaybeden muhaliflerin, Halep'te de kıskaca alınması sonucu IŞİD, Suriye'de de en büyük güç olarak Sünni Arapların karşısına çıkmıştır. Muhaliflerin İdlib, Cisr el-sugur ve Eriha'nın fethiyle güçlü konuma gelmesi, bu bölgeleri çok kısa sürelerde ele geçirmesi, IŞİD'in Suriye sahasında meşruiyetine zarar vermekteydi. Ya savaş Lazkiye'ye uzanacak ya da Halep'e yönelecekti. Her iki durumda da ESED rejimi zarar görecek o boşluğu muhalifler dolduracaktı. Halep'in alınmasından sonra is,e IŞİD kontrolündeki Dabık, El Bab ve Münbic gibi önemli beldelere muhalif saldırısının önü açılacak, Fırat'ın batısında IŞİD hâkimiyeti son bulmuş olacaktı.

Eğer ki muhalifler, IŞİD ve YPG ile savaşta tercih durumunda kalırlarsa, bir kısım muhalifler IŞİD ile olan savaş yerine kuzey Halep'te YPG ile savaşacaklardır. Olası bir savaş tercihinde harici Müslümanların yerine Marxist bir örgüt olan YPG ile savaşmayı tercih edecekleri düşünülmektedir. Bunu bilen IŞİD, Tel Abyat'ı PYD'ye vererek yeni bir güç denklemi oluşturmuş, Lazkiye operasyonunun şiddeti azalmış, PYD sahneye sürülmüş ve muhaliflerin güçlü bir alternatif haline gelmesine engel olmuştur. 

d. Uzun bir sınır oluşturarak YPG'yi her noktada açık hedef haline getirmek

Tel Abyat'ın deyim yerindeyse tek lokmada verilmesiyle, Cerablus'tan Irak'a kadar bütün kuzey Suriye sınırı PYD hâkimiyetine girmiştir. Kürt Bölgesel Yönetimi'nin(KBY), ESED rejiminin, muhaliflerin ve hatta Irak ordusunun bile kolay kolay diş geçiremediği IŞİD'e karşı YPG'nin bu kadar kolay galip gelmesi anlaşılabilir bir durum değildir. Bu durumun makul bir izahı, IŞİD’in uzun bir sınırı YPG'ye teslim ederek YPG'yi her an savunma pozisyonunda bırakmak istemesidir. Amerikan hava saldırıları sebebiyle cephe savaşlarında YPG karşısında çok kayıp veren IŞİD, asimetrik savaş taktikleri uygulayarak YPG'yi açık hedef haline getirmektedir. İstediği zaman saldırabilecek istediği zaman kontrol edebilecek bir Kürt yapısı çıkarma niyetindedir. PYD'yi denklemin içine katan IŞİD, hem kontrolü altında tutup hem de rakiplerine karşı kullanmak istemektedir. Tıpkı ESED rejiminin IŞİD'i, muhaliflere karşı kullanmak istemesi gibi.

PYD

Suriye devriminin başlamasıyla ESED rejimi, Kürt bölgelerden silahlarını geride bırakarak kademeli bir şekilde geri çekilme uygulamıştır. Kürt yoğunluklu bölgeler olan Afrin, Ayn el-Arap, Kamışlı ve Haseke tek bir kurşun dahi atılmadan PYD'nin kontrolü altına girmiştir. ESED rejimi kuzeyde bir güç daha oluşturarak yeni bir aktör ortaya çıkarmış ve muhaliflerle PYD hareketi arasında çatışma ortamı oluşturmaya çalışmıştır. Savaş olmaksızın Afrin ve Kobani'ye yerleşen, Haseke'de ESED rejimi ile birlikte şehrin bir kısmını yöneten PYD, Öcalan'ın siyaseti gereği aktif olarak Suriye sahasında kendine yer bulmuştur.

Bölgenin yönetilmesi noktasında halk komiteleri kurduğunu ilan eden Kürt partiler45 bir süre sonra saf dışı kalacaklardır.46 IŞİD'in tek alternatif olma planları Kürtler içinde ise PYD nazarında oluşturulmaya çalışılmaktadır. Baskıcı bir sistem oluşturmayı güneydoğuda tecrübe eden PKK/PYD zihniyeti, Kürt bölgelerinde başta Amude katliamı47 gibi bir çok baskıcı eylemi gerçekleştirmiştir. Bir süre sonra bu konuda başarıya ulaşan PYD, Kürtlerin koruyucusu olduğunu ilan edecekti. Kürt kantonlarında güç böylece PYD/YPG hâkimiyetine geçecektir.

Savaş düzeni olmayan Kürt bölgelerindeki en önemli problem, temsil sorunu ve yetişmiş asker problemiydi. Temsil sorununu, muhalefet partilerinin saf dışı bırakılmasıyla halletmeye çalışan PYD, asker sorununu da PKK'lı milislerin bir kısmını Suriye'ye geçirerek ilk etapta çözmeye çalışmıştır. Kontrolündeki bölgelerde zorunlu askerlik uygulaması başlatmış ve Suriye'ye geçen Türkiyeli Kürtlerle asker ihtiyacını karşılamıştır. Daha sonrasında ise Avrupa'dan yabancı savaşçılarında katılımları olmuştur. Uzun vadede ise bir kısım Suriyeli Kürtler Barzani yönetimindeki Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimine eğitilmek üzere gönderilmişlerdir.48

Yabancı savaşçılar genellikle cihadçılar akla gelse de YPG'ye katılanların hepsi de Uluslararası  hukuka göre yabancı savaşçıdır. Bölgeye muhalif saflara katılmak için gelenleri terörist olarak nitelendiren HDP zihniyeti, Suriye dışından YPG'ye katılanları ise direnişçi olarak adlandırmaktadır. Türkiye Kürtleri bir yana Avrupa'dan diğer ırklardan YPG safında savaşmaya gelenler49 dahi bir kısım medya tarafından parlatılarak topluma kahraman olarak sunulmuştur. 11 Eylül sonrası oluşturulan terörist yaftası maalesef belli odaklar tarafından bilinçli olarak saptırılmaya hala devam edilmektedir.

2014 Sonu İtibariyle Ayn el-Arap Ve Kürt Bölgeleri

emre_unal5.jpg 50

2015 Haziran İtibariyle Kuzey Suriye'de Kürt Bölgelerinin Durumu

emre_unal6.jpg  51

Suriye'de Arap Baharının etkileri gözlemlenmeye başladığında ESED rejimi ile PYD arasında anlaşmalar sağlanmaya başlamıştı. Karşılıklı kazan - kazan ilişkisine dayanan bu anlaşmalar, Suriye devriminin başında ESED rejimi ile PYD arasında yapılan görüşmelerde Suriye sahasında birlikte hareket edilmesi noktasına dayanmaktadır. Halep'te Kürt'ler tarafından yapılan ESED rejimine destek eylemleri, Nubul-Zehra da ESED rejimine sağlanan koruma, ESED rejimine karşı eylem yapan Suriye'li gençlerin YPG tarafından tutuklanması ve fiziki işkenceye maruz bırakılması yapılan anlaşmaların bir sonucudur. Muhaberat'ın ve PKK üst kadrosunun yönettiği bu anlaşma gereği, ESED rejimi de, PYD hareketine (Öcalan'ın deyimiyle) baskı uygulamayacak ve örgütlenmesine imkan sağlayacaktı.

''Öcalan 6 Nisan 2011'de avukatı ile yaptığı görüşmede PKK/PYD militanlarına ve Esed'e şu mesajları iletiyordu: 'Esed Kürt yapılanmalarla görüşmeli. Orada PYD var ve eğer Esed Suriyesi demokratik reformları hayata geçirirse onu destekleriz. Kültürel reformlar ve kendi kendini yönetme hakkı bu reformlara dahildir. Örneğin, yerel yönetim teşkilatları bağımsız bir şekilde çalışmalı. Kürtlere kendi işlerini kendileri idare etme hakkı verilmeli ve kimlikleri tanınmalı. Eğer Esed rejimi bunları yaparsa onu destekleriz... Zaten Esed ailesi olaya yaklaşımımı biliyor' ''52

PYD hareketinin güçlenmesinden sonra ise ilişkiler biraz daha karmaşık bir hale gelmiştir. Başta PYD ESED rejimini rahatsız etmemek için bölgeye “Suriye Kürdistan”ı demek yerine “Batı Kürdistan” anlamına gelen ve rejim açısından rahatsız edici ifade içermeyen “Rojova” deme yoluna gitmiştir.53 Ancak daha sonra ise rejim ile YPG arasında çatışmalar meydana gelmeye başlamıştır. En yakın tarih olarak 15-17 Haziran arasında Haseke'de ESED Şebbihaları ile YPG hareketi arasında çatışmalar yaşanmıştır.54 Hatta PKK, Kamışlıda rejimin Şebbiha(NDF) güçlerinin komutanını dahi tutuklamıştır.55 PYD hareketinin rejim tarafından kontrol altında tutulmak istememesinden kaynaklı bu çatışmalar her iki taraf içinde yeni dengelere gebedir. PYD güçleniyor, güçlendikçe daha fazla talebi oluyor, rejim ise PYD'yi hep bir noktada tutmak istiyor. Afrin ve Kobani'de tam işbirliği olmasına rağmen karmaşık ilişki, Haseke'de biraz daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. PYD Haseke şehir merkezini tam anlamıyla kontrol etmek istemesine rağmen ESED rejimi bölgeden çıkma niyetinde değildir. Özellikle Haseke'de ki Arap aşiretlerin varlığı, ESED rejimi için burada kalma nedenlerinden biridir. Olası bir Arap Kürt savaşında aşiretlerin IŞİD saflarına katılma olasılığı mevcuttur. Buda uzun vadede ESED rejimi için tehlike anlamına gelmektedir. Bu konu da PYD ve rejim bir süre daha birbirlerine muhtaç gözükmektedir.

PYD'nin Muhaliflerle ilişkisi ne tam anlamıyla çatışma, ne de tam anlamıyla bir barış ortamıdır. Savaşın başından beri Afrin bölgesiyle Halep arasında kalan Nusayri Nubul ve Zehra bölgeleri çevresinde muhalifler ile rejim arasında çatışmalar yaşanmaktadır. ESED rejimi ile PYD'nin işbirliği, PYD ile muhalifleri karşı karşıya getirmektedir. Rejime gerektiği zaman ikmal sağlayan YPG, deyim yerindeyse zor anlarda rejime nefes aldırmaktadır. Afrin’deki PKK Minnig havaalani saldırısından kaçan rejim askerlerine sığınma sağlamış ve Nubul-Zehra kuşatmasında rejim güçlerine destek vermiştir. Muhaliflerde buna karşılık YPG ile zaman zaman çatışmıştır. Bu durumu da kendi lehlerine çevirmeye çalışan HDP, medya organlarını kullanarak cihadçıların Kürt bölgelerinde katliam yaptıklarını iddia etmişlerdir.56

PYD'nin temel hedefinin kantonları birleştirmek olduğunu üs bölümlerde aktarmıştık. Bunun önündeki engel ise PYD için ilk olarak IŞİD gözükmektedir. Muhalifler ile savaşmayı şimdilik göze alamayan PYD, Batı’da kendisine meşruiyet sağlayacağı için IŞİD ile savaşı tercih etmektedir. (YPG) Burkanul Fırat yapıları Tel Abyat savaşını başlatana kadar, devamlı IŞİD'e karşı savunma pozisyonunda kalmıştır. YPG hem Kobani'de hem de Haseke'de IŞİD'in saldırıları karşısında elindeki bölgeleri kaybetmeme stratejisi izlemiştir. Kobani'den IŞİD geri çekilmek zorunda kaldıktan sonra ise YPG, ABD silahlarıyla ve koalisyon hava desteğiyle Rakka kırsalında ilerlemeye başlayabilmiştir. Ancak IŞİD’in asimetrik savaş taktikleri sebebiyle sürekli canlı bomba eylemlerine hedef olmaktadır. Rakka kırsalında savaşlar devam etse de, Kobani ve Haseke'de ki PYD hakimiyetindeki bölgelere, IŞİD eliyle canlı bomba eylemleri ve baskınlar devam etmektedir.57

PYD için muhtemel sonuçlara gelecek olursak, öncelikle kuzey Halep'te savaşın yoğunlaşma sebeplerinden biri, güçlenen bir PYD gücüdür. Eğer 3 kantonu da birleştirmeyi başarır ve bu başarıyı uzun bir müddet sağlayabilirse Suriye'nin kuzeyinde yeni bir defacto bölgesi oluşmuş olacaktır. Ancak bu haliyle iki kanton arasında hem muhalifler hem de IŞİD olduğu düşünülünce kantonların birleşmesi pek kolay gözükmemektedir. IŞİD'in Azez'e saldırması sonucunda zayıflayan muhalif mevziler uzak ihtimal olmakla birlikte delinebilir. IŞİD'in Afrin'e ulaşması sonrasında koalisyon hava desteğiyle birlikte Burkanul Fırat içindeki Arap savaşçıların da desteğiyle bu bölgeleri ele geçirmesi mümkündür. Ancak daha sonra ise Liva Suvar Rakka'nın Kobani'den kovulması sürecine benzer bir süreç oluşabilir.58 Sonuç olarak PYD kuzey Halep savaşında hedefi 3 kantonu birleştirmek ibarettir. Bunun sonucu olarak ta tüm gücüyle sahada yer almaktadır.

ESED Rejimi

2011 Mart ayında Deraa'da çocuklara işkence yapmasıyla başlayan Nusayri rejimine karşı olan devrim, 2015 yaz ayları itibariyle devam etmektedir. Önce tamamen isyanları bastırmayı deneyen ESED rejimi, bunun mümkün olmadığını anlayınca sahil bölgesinde Nusayri bir devlet kurmanın planlarını yapmaktadır.59 ESED rejiminin sahilde bir devlet inşa etmesi için, savaşın daha da uzaması, savaşın çıkmaza girmesi gerekmektedir.  

Muhaliflere karşı olan savaşında meşruiyet sıkıntısını cihadçılar ve IŞİD ile halletmeye çalışan rejim, savaşlarının masum insanlara karşı değil teröristlere karşı olduğunu ileri sürmektedir.60 Uzun bir süre uluslararası topluma karşı aklanamayacağının farkına varan rejim, cihadçı ve terörist terimlerini çokça kullanarak en azından kötünün iyisi olduğunu kabul ettirmeye çalışmaktadır. ABD Dışişleri Bakanı Kerry'in yaptığı açıklamalardan da anlaşılacağı gibi rejim ile uzlaşmak için zemin oluşturma faaliyetleri IŞİD'le birlikte daha da artmıştır.

ESED rejiminin muhalifler karşısındaki pozisyonunun, IŞİD'in ortaya çıkması ile bir rahatlama içine girdiğini biliyoruz. Bir yandan muhaliflerin bölünmesi diğer yandan IŞİD'in muhaliflere, özellikle Cephetun Nusra, Ahrar ve Ceyşul İslam'a karşı yaptığı saldırılar, ESED rejiminin elini daha da güçlendirmiş bulunmaktaydı. Rakka ve Deyr ez-Zor'dan muhaliflerin kovulması ve Halep'te rejim tarafından sıkıştırılması ESED rejimi için tam bir ümit olmuştu. Muhaliflerin saf dışı bırakılmasını eğer ki başarabilirse, zaten uluslararası toplumla birlikte IŞİD'e karşı savaşacak, en azından savaşını meşru bir hale getirecekti. 2014'un son aylarına kadar bu umutla devam eden savaş 2015'te hiçte Nusayrilerin umduğu gibi olmayacaktır. Muhalifler, IŞİD'in saldırılarını engelleyecek, kendini toparlayacak ve mevzilerini tekrardan kuracaklardır. Rakka'dan çıkan muhalifler Halep ve İdlib'e, Deyr ez-Zor'dan çıkan muhaliflerde Deraa ve Kuneytra'ya geçeceklerdi. İdlib'te önce Vadi ed-Deyf ve Hamidiye üsleri en sonda Eriha'nın alınmasına kadar olan süreçte muhalifler, kaybettikleri kazanımları tekrardan elde edeceklerdi.  Rejimin 2015'in ilk 5 ayında kaybettiği şehirler şunlardır: Şeyh Miskin, Busra Şam, İdlib, Cisr'el sugur, Tedmur, Eriha.

Rejimin muhalifler karşısındaki ilk 5 aydaki geri çekilmelerini düşünürsek, rejimin kuzey Halep savaşından beklentisi sahilde kurulabilecek Nusayri devleti için savaşların uzunca bir müddet daha bu karmaşıklığıyla devam etmesidir. Zira kuzeyi PYD'nin eline bırakma sebebi de budur. IŞİD'in Humus çölünden Kalamun'a ve Şam kırsalına geçişine müdahale etmemesi, varil bombalarından IŞİD'in nasibini almaması, savaşı uzatmak için ortaya konulan taktiklerin bir kısmıdır. Kuzey Halep savaşı ne kadar çıkmaza girerse ESED rejimi için o kadar iyi olacaktır.

Sahilde kurulmak istenen bir Nusayri devletinin sınırları

emre_unal7.jpg61

Sonuç

2011'te başlayan Suriye iç savaşı 2015 Haziran itibariyle farklı bir evreye girmektedir. Taraflar farklı farklı bölgelerde birbirleri ile savaşı sürdürse de haziran itibariyle Halep bölgesinde bütün taraflar karşı karşıya gelmektedir. Halep'in büyüklüğü ve her aktörün Halep'te egemenlik alanının olması tarafları karşı karşıya getirmektedir. Suriye iç savaşının başından beri aktif olarak saha da olan hareketler kazanımlarını kaybetmek istememektedirler. Birbirleriyle olan savaşı çok iyi takip eden aktörler diğer bölgelere nazaran burada daha dikkatli olmak istemektedirler. Savaştan galip çıkan taraflar Suriye içinde daha güçlü konuma gelecek ve hedefledikleri şeye bir adım yaklaşacaktır. Kimsenin acele etmediği ve hata yapmaktan çekindiği bir sahada her aktörün kazancı diğer aktörün lehine ya da aleyhine olacaktır. Suriye içinde ki aktörler kadar, Suriye dışında ki devletlerde bu savaşta rol oynamaktadırlar. İran'ın ESED rejimine karşı sağladığı hem siyasi hem de askeri yardımları, ESED rejiminin ömrünü uzatmaktadır. Körfez ülkeleri ve Türkiye'nin Suriyeli muhalif gruplara sağladıkları lojistik destek ise savaşın ömrünü uzatmaktadır. Suriye içinde ki ve Suriye dışında ki aktörleri karşı karşıya getiren bu savaş, Kuzey Halep savaşıyla daha da şiddetlenmektedir. IŞİD'in Halep'e saldırmasıyla çok boyutlu ve çok taraflı bir savaşa dönen Kuzey Halep savaşı, sonuçları itibariyle de Suriye'nin geleceği için önemlidir Makalemizde aktörlerin son durumlarını, savaştığı cepheleri ve savaşın muhtemel sonuçlarını aktardık. Kuzey Halep Bölgesindeki savaş günden güne şiddetlenmektedir. Burada elde edilen kazanımların etkisi diğer bölgelere nazaran daha fazla olacaktır..  Her aktörün Halep'e yönelmesi Suriye'nin geleceğinin Halep'te şekilleneceği anlamına gelmektedir.

 

Dipnotlar:

1- ''Suriye'de muhalifler ilerliyor'', Incanews, 04 July 2015.

2- ''Amerikan destekli PYD, Tel Abyad'ı aldı'', Timeturk, 15 Haziran 2015.

3- Al-Mastar News, TheArabSource. ( 2015, 01 Şubat). ''Battle Map – Syrian Civil War'' – Jul ... ( Tweet).  http://www.almasdarnews.com/article/battle-map-syrian-civil-war-july-2015/.

4- ''Davutoğlu'ndan kritik Suriye açıklaması'', Takvim, 03 Temmuz 2015.

5- ''Bedeli ne olursa olsun engel olacağız'', Hurriyet, 27 Haziran 2015.

6- ''6-7 Ekim’in acı bilançosu 50 ölü'', Hürriyet, 06 kasım 2014.

7- ''HDP'den 'sokağa çıkın' çağrısı'', Sabah, 10 Ekim 2014.

8- ''ABD: Suriye savaşını bitirmek için Esad'la konuşmak zorundayız'', BBC, 15 Mart 2015.

9- "Batı, Esad güçlerine katılmaya hazır", Cumhuriyet, 23 Ağustos 2014.

10- ''Koalisyon Nusra’yı vurdu'', Aljazeera, 06 Kasım 2014.

11- ''Suriye'de mazot krizi büyüyor'', Timetürk, 17 Haziran 2015.

12- ''Mardin Kobani'ye Mardin'den 25 Tır Yardım'', Aktifhaber, 26 Mart 2015.

13- ''Koalisyon Nusra’yı vurdu'', Aljazeera, 06 Kasım 2014.

14- ''Silahlar PYD'ye değil peşmergeye verilsin'', Sabah, 26 Ekim 2014.

15- ''ABD'den PYD'ye silah'', Milliyet, 20 Ekim 2014.

16- ''PYD'den kaçan Türkmenler Türkiye'ye sığındı'', Dunyabülteni, 24 Haziran 2015.

17- ''Kılıçdaroğlu'ndan Suriyelileri gönderme vaadi'', Sabah, 23 Nisan 2015

18- ''BM Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres Gaziantep'te'', Haberturk, 21 Haziran 2015.

19- ''Almanlar'dan Türkiye'ye Mülteci Övgüsü'', Haberler, 18 Haziran 2015.

20- '' Son Bir Haftada Türkiye'ye Sığınan Suriyelilerin Sayısı 13 Bini Aştı'', Onedio, 11 Haziran 2015.

21- ''IŞİD'den kaçan Ezidiler Türkiye'de'', Hurriyet, 06 Ağustos 2014.

22- ''Çin zulmünden kaçan Uygur Türkleri Kayseri’de'', Yenişafak, 15 Ocak 2015.

23- ''Suriyeli muhaliflerden PYD isyanı: Etnik temizligi durdurun'', Star, 16 Haziran 2015.

24- ''Ahraruş Şam Lideri Ebu Cabir İle Röportaj'', Haksöz, 20 Mart 2015.

25- ''Harekat planı hazır'', Yenişafak, 28 Haziran 2015.

26- ''Halep operasyonu başladı'', Aljazeeraturk, 03 Temmuz 2015.

27- ÜNAL E., ''İslamcı muhalefetin Cemal maruf ve Hazm hareketiyle savaşı ne anlam ifade ediyor?'', Incanews, 15 May 2015.

28- ''Nusret Cephesi Lideri Şeyh Cevlani’nin Al Jazeera İle Röportajının Tam Metni'', Ummetislam, 28 May 2015.

29- ''Son beş yılın en büyük savaşı Halep'te yaşanacak'', Kurdnewshaber, 01 Haziran 2015.

30- ''IŞİD Filistin mülteci kampına saldırdı'', Islahhaber, 01 Nisan 2015.

31-  ''İdlib'i özgürleştiren muhaliflere IŞİD'den saldırı'', Pressmedya, 08 Nisan 2015

32- ''Cihad Alimlerinden Ortak IŞİD Fetvası'', Incanews, 07 June 2015.

33- Al-Mastar News, TheArabSource. ( 2015, 01 Şubat). Battle Map – Syrian Civil War – Jul ... ( Tweet).  http://www.almasdarnews.com/article/battle-map-syrian-civil-war-july-2015/.

34- Mayıs 2015 Halep Şeyh Maksud bölgesinde, YPG'li milisler tarafından Müslüman bir bayanın zorla çarşafı çıkartılmak istenmiş ve bundan dolayı arbede meydana gelmiştir. Halktan kişilerin müdahale etmesiyle olay büyümüş, YPG tarafından olaya karışanlar tutuklanmıştır. Muhalif gruplarda bu olaya çok sert tepki göstermiş ve bildiri yayınlayarak olayı kınamışlardır. Birleşen  Muhalif gruplar olayın tekrarlanması halinde PYD'ye saldıracaklarını belirtmişlerdir.

35- ''PKK'ya Halep'te beklenmedik tepki'', Milliyet, 04 Mayıs 2015.

36- ''Kobani'de YPG Kur'an-ı Kerim'i Ayaklar Altına Aldı'', Incanews, 26 June 2015.

37- Ekrem. [ekremuk].  (15 Haziran 2015). PKK'nin Suriye'de yaptigi etnik temizlige karsi yayinlanan beyanata 14 muhalif grup imza atti [Tweet]. https://twitter.com/ekremuk/status/610404485760974849.

38- ''Tel Abyat savaşı - Çatışmalar şiddetlendi!'', Rudaw, 05 Haziran 2015.

39- ''Harekat planı hazır'', Yenişafak, 28 Haziran 2015.

40- ''IŞİD nasıl ortaya çıktı?'', Incanews, 26 Mayıs 2015.

41- ''Irak'ta IŞİD’in zulmüne maruz kalan Ensarul İslam!'', Islahhaber, 05 Nisan 2015.

42- ''Ceyşul Mücahidin Şeri Heyetinden IŞİD ile ilgili açıklama'', Islahhaber, 22 Haziran 2014.

43- ''Thousands of Arabs driven out by Kurds’ ethnic cleansing'', Thetimes, 01 June 2015.

44- ''Amaç Akdeniz'e inen Kürdistan'ı dizayn etmek'', Star, 18 Haziran 2015.

45- ''Kürtler Kobani'de yönetime el koydu'', Etha, 19 Temmuz 2012.

46- ''El Kürdi: PYD Kürtleri katlediyor'', Yeniakit, 02 Temmuz 2015.

47- ''Amude'de yapılan katliam, PKK ve PYD'nin ortak organizasyonudur'', Zaman, 08 Temmuz 2013.

48- ''Suriyeli Kürtleri eğitiyoruz'', Ntv, 24 Temmuz 2012.

49- ''Rapor: Suriye’de PKK saflarında 400 Batılı savaşçı var'', İnfocenter, 12 Haziran 2015.

50- ''Mapping out the tapestry of Syria’s civil war of attrition'', Dailystar, 12 December 2014.

51- ''YPG, IŞİD'ten Ayn İsa'yı geri aldı'', Aljazeera, 08 Temmuz 2015.

52- ''PKK'nın Suriye hamlesi nasıl okunmalı?'', Timeturk, 06 Temmuz 2015.

53- ''PKK'nın Suriye hamlesi nasıl okunmalı?'', Timeturk, 06 Temmuz 2015.

54- ''Esed Güçleri ile PYD Arasında Çatışma'', Haberler, 17 Haziran 2015.

55- ''KAMIŞLO – PYD ile rejim arasında çatışma'', Rudaw, 16 Haziran 2015.

56- ''HDP: El Kaide, IŞİD, El Nursa ve Destekçileri Yargılanmalı'', Canlıhaber, 27 Haziran 2015.

57- ''IŞİD Kobani’ye Geri Döndü!'', Furkanhaber, 25 Haziran 2015.

58- ''Burken el-Fırat Tel Abyad'ı terk etti'', Yeniakit, 16 Haziran 2015.

59- "Esad Nusayri devleti kurmak istiyor", Pressmedya, 16 Şubat 2012.

60- ''Esad Halka Seslendi: 'Teröristlerle Savaşıyoruz' '', Telgrafhane, 06 Ocak 2013.

61- ''Şam rejiminin 'kırmızı çizgiler'i'', Aljazeera, 25 Mayıs 2015.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum