1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Afganistan fiyaskosunun bileşenleri
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Afganistan fiyaskosunun bileşenleri

03 Eylül 2021 Cuma 10:05A+A-

Afganistan’da zelil bir biçimde mağlup olan Amerikan ordusundan ibaret değil elbette. Evet, Amerika işgal ve katliamın öncüsüydü, NATO ordularını bu ağır suça ortak olmak üzere teşvik edip organize eden ve BM’den ilgili kararları kolayca çıkarttıran devletti. Ancak 20 yıllık işgal ve katliam sürecinde ne NATO bileşenleri ne de diğer devletler ciddi bir itiraz yükseltip Afganistan halkının özgür iradesine yönelik bir vurgu yaptılar. Üstelik bu işgal sürecinden Rusya ve İran da azami düzeyde istifade edebilmek üzere konumlanırken Çin meseleye iki düşman unsurun birbirini olabildiğince yıprattığı keyif verici bir manzara olarak seyretmekle yetindi. NATO ordularının güle oynaya gelip yakıp yıktıkları Afganistan coğrafyasında inşa etmeye yöneldikleri modern ulus devlet, Batıcı-seküler toplum ve Amerika hesabına bölgede ileri karakol şeklinde tasarlanan ordu modeli büsbütün ve hızla çöküp buharlaştı.

Kaçak Mareşal, Firari Cumhurbaşkanı

Batan gemiyi önce fareler terk eder” sözünü teyid edercesine kendisine büyük ümitler bağlanan Amerika ve NATO işbirlikçisi asker-sivil aktörler Taliban’ın ilerleyişini durduramadıkları gibi ülke dışına sıvışıp kaçtılar. Cumhurbaşkanı Eşref Abdülgani emrine tahsis edilen milyarlarca dolar ve bürokratik kadroları, Mareşal Raşit Dostum gibi savaş ağalarıysa kendi halkına namlu doğrultmak üzere eğitilip donatılan ordu birliklerini geride bırakıp kaçtılar. Arkalarında büyük bir utanç, ağır cezalık binlerce suçtan başka efendilerini de muazzam bir şaşkınlığa sürükleyen hayret duyguları bıraktılar sadece. Onlar Amerika ve NATO ordularına, Amerika ve NATO ise kiralık siyasetçilere ve bölgede savaş ağası olarak tanınan lejyoner birliklerine güvenmenin bedelini ödüyorlar. Afganistan tablosuna bakarken 20 uzun ve zorlu işgal sürecinin oluşturduğu enkazda yerli-yabancı demeden kimin ne kadar payı olduğunu tespit ve ifşa etmek gibi bir sorumluluğumuz da var. Ancak resmi manada hiç özür dilemeden, emperyalist işgal ve yıkıma dair ödenecek tazminata değinmeden, katlettikleri ve sakat bıraktıkları insanlara dair bahis açmadan yine pişkince ve arsızca Afganistan’ın iç işlerine ve bölgeyle ilişkilerine nizamat vermeye kalkışıyorlar.

Amerika’nın işkence üssü ve toplama kampı olarak işlettiği ve Afganistan başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafından kaçırılıp getirildikleri Guantanamo’da hayatları karartılan Müslümanları konuşmaya neden fırsat bulamıyoruz? Neden Cenk Kalesi ve Şibirgan’da delik deşik edilen bedenleri, düğün konvoylarında veya cenaze-taziye evlerinde başlarına bomba yağdırılıp paramparça edilen Müslümanların hakkını-hukukunu konuşamıyoruz? Çünkü BBCVOAEuronews gibi yayın kuruluşlarından servis edilen kimi seküler-Batıcı kadınların, kapatılan güzellik salonları çalışanlarının, ekranlarda magazin programı yapan gazetecilerin korku dolu beyanlarını dinlemekten bütün dünya helak oluyor. Servis edilen üzüntünün önceliği ve büyüklüğü hüzünlü bir ses tonu ve gözyaşları eşliğinde ekranlara “Taliban bizi öldürmek için peşimize düştü. Afganistan’da artık yaşamamız mümkün değil!” türü mesajlar geçen kadınların videoları bize kimler için ve ne derece üzülüp endişelenmemiz hususunda kriterler sunuyor.

Sürekli Suçlayıp Alay Ederlerken Hiç Tanıyamadılar

Taliban’ı gericilikle, terörle, katliamla, ülkeyi cehenneme çevirmekle suçlama yarışı öyle bir hal alıyor ki insan ister istemez Amerika ve NATO orduları keşke hiç çıkmasa Afganistan’dan diyesiniz geliyor. Türkiye’de siyasetin ve kamuoyunun bir kısmı da bu çizgide seyrediyor hala. Kemalistler, sol-sosyalistler, milliyetçilerin yanında bir kısım muhafazakar-dindar çevreyi de görebiliyoruz maalesef. İki-üç banka ATM’sini tahrip edip, birkaç halk otobüsünü molotoflayarak emperyalizme karşı devrimci duruşlarını ispatlayan örgütler Taliban’ın Amerika ve NATO’ya karşı zaferle sonuçlanan 20 yıllık savaşına burun kıvırıyor, çamur atıyor. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir tarafında sivil halka karşı bombalı araçlarla terör saldırısı yapan, kah Amerika’nın kah Rusya’nın eğitip donattığı PKK-PYD’yi halkların kardeşliği için savaşan devrimci örgüt ilan edip goygoyculuğunu üstlenen sol-sosyalist çevreler tabiatları gereği en akıldışı komplo teorilerine sarılıyorlar. Taliban Amerika ve NATO ile savaşmamış, savaşamazmış çünkü Taliban’ı CIA kurmuş, İslami direnişi Yeşil Kuşak projesi kapsamında Pentagon örgütlemiş!! Zaten uydurdukları masala inanacak olursak emperyalizme karşı savaşı her zaman için sol ve ulusalcı örgütler üstlenirler, İslami hiçbir örgütün böyle bir mücadele içinde yeri olamaz. İşin tuhaf ve acı tarafı bu şapşalca ajitasyon ve propagandaların Müslüman mahalleler de bile müşteri bulabilmesidir.

300 bin kişilik bir ordunun yanı sıra binlerce polis, milis ve istihbarat mensubundan oluşan Amerika-NATO işbirlikçisinin nasıl paramparça edilip sahadan silindiğine henüz hiç kimse ciddiyetle kafa yormuyor. Dahası Amerika-NATO envanterine ait uçak, helikopter, zırhlı personel taşıyıcı, uçaksavar, makineli tüfek, termal kamera, gece görüş dürbünü ve mühimmatı Taliban ganimet olarak ele geçirmesiyle askeri gücünü nasıl katladığı üzerinde henüz gerçekçi hesaplar yapılabilmiş değil. Bu kapsamda silah ve mühimmatı işbirlikçi ordusuna bırakan Amerika-NATO çekildikten sonra geride belki de bir yirmi yıl daha sürecek çok kanlı bir iç savaş hesabı yapıyordu. Çatışma ve kaos üzerine yapılan yatırım işbirlikçi ordunun çöküşüyle birlikte Batı’ya büyük bir rezalet ve kayıp olarak geri dönmüştü. İç savaşa yapılan yatırım, kronik kaos ve bitimsiz çatışma üzerine yapılan hesaplar iflas etti. Ancak hala Amerika-Taliban arasında çok gizli anlaşmaların varlığına atıf yapanlar, Amerika’nın çok çok daha büyük işgal planları ve stratejik yatırımlar yapmak üzere taktik bir geri çekilme görüntüsü verdiği iddia edecek kadar vesvese ve vehimlerle hareket edenler çıkıyor.

Amerikalı yetkililerin “Geride kalan o silah teknolojisini asla kullanamazlar” dedikleri vakitlerde Taliban Kabil havaalanı üstünde Black Hawk helikopterlerini uçurup halkı selamlıyor, C130 Hercules uçağıyla deneme uçuşları yapıyor, Kabil Uçuş Kulesi’nden poz veriyordu. Afganistan’ın da Taliban’ın da eksiği gediği çoktur ama bu eksik gedikleri aşmaya matuf şerefli bir iradeyi, izzetli ve iffetli bir direnişi temsil ettiğini unutmayalım. Sovyetler Birliği’nin ardından Amerika ve NATO’yu da Tora Bora dağlarına gömen, Kandehar’dan Mezar-ı Şerif ve Herat’a kadar ülkenin her köşesini işgalcilere ve işbirlikçilerine dar eden Taliban’ı tahfif eden, alay konusu yapanlar büyük bir yanılgıya düştüler. Umarız bu büyük yanılgıda inat edilmez.

 

YeniAkit
 
 
 
 

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum