Adını reyting koydum
Televizyonların yıllık reklam pasta miktarının 2,5 milyon dolar olduğu söyleniyor. Bu pastanın çok büyük kısmı yapılan reyting ölçümleriyle dağıtılıyor. 70 milyonluk bir ülkede toplam 2 bin 500 ölçüm cihazıyla yapılan ölçümleme ile neredeyse 5 trilyonluk bir pasta pay ediliyor. Her şey edebince, usulünce, etiğince olsa bile çok sağlıklı bir yapı değil bu şüphesiz.
Düşünsenize bir toplumun sadece neyi seyrettiği değil, yaşam tarzını, tercihlerini gösteren hepi topu 2 bin küsur aile...
Buna bir de, ayak oyunları, entrika, şike, teşvik gibi kirli işler eklerseniz ortadaki sağlıksız olan tablo çarpıklığa dönüşür elbette.
Bu nedenle TRT Genel Müdürü'nün söylediği çok doğru; oluşturulan tablo vatandaşın değil, ölçüm yapan şirketin ve bir zihniyetin eseridir.
Reyting meselesinin belki de en önemsenmemesi gereken kısmı maddî faslı olsa gerek. Zira bir toplumun tercihleri ve bu tercihlerin manipüle edilmesi söz konusu. Son derece mühim bir şey bu. Düşünsenize, bir toplumu tecavüzü, ensest ilişkiyi, aile içi şiddeti izlemekten hoşlanan bir toplum olarak gösteriyorsunuz. Ve halk arasında öyle bir kanaat oluşturuyorsunuz ki, 'bütün Türkiye bunu izliyor' diye düşünülüyor. Ve bir süre sonra gerçekten de öyle olmaya başlıyor.
Bunu bir kez yaparsanız, tek seferlik manipülasyon olarak görülebilir belki. Ama sistematik olarak yapıyorsanız ve birileri de maddî çıkar için buna göz yumuyorsa, işin içine başka şeyler giriyor. Çok ciddi bir yozlaştırma planı vardır, diye düşünenler çok da komplocu olmayacaktır.
Düşünün bir hepi topu 2 bin tane izleme aygıtıyla bir toplumun doku tipiyle oynuyorsunuz.
Sonra da, hep beraber kızıyoruz; bu millet Fatmagül'den, İffet'ten, Feriha'dan, yataktan çıkmayan Osmanlı hünkârından hoşlanan bir millet oluveriyor!
Meselenin bir de tercih yönü var. Sadece cihaz sayısı değil, cihazı koyduğunuz ailenin demografisi de önemli. Yaşadığı semt, hayat tarzı vs.. İleri sürülen iddiaların tamamı doğru olmasa bile, ortaya çıkan sonuç tamamen ölçüm yapan şirketin tercihleriyle ilgili bir şey. Cihazları yerleştireceğiniz aile yapısı, bugün ortaya çıkan tabloyu etkiler.
Son olarak medyada yer alan 'sürpriz operasyon' laflarının da son derece komik olduğunu ifade etmem lazım. Yıllardan beri hep konuşulan ama gerek sektörün bizzat kendisinin, gerekse TV patronlarının görmezden geldiği, hatta bir anlamda onay verdiği bir manzara bu. İşin tuhafı mevcut durumdan mağdur olanlar bile sesini çıkarmıyor, garip bir suskunluk içinde yıllardır.
Sektörün içinde olan bir dostumun söyledikleri beni dehşete düşürdü. Dönen dolapları bilmeyen yokmuş bu sektörde. Bu çarpık yapının düzelmesi yerine, sofradan bir pay da kendileri kapmak için yöntem arayışında olanları bildiğini söyledi. Pek inanmak istemiyorum ama yıllardır sürüp giden bu suskunluğun da bir anlamı olmalı.
Toplumun kültürel kodlarını tahrip eden bu çarpık yapının süpürüldüğü halının artık biriken kiri saklayacak durumu kalmadı sanırım. Şöyle ya da böyle, birileri bu sifonu çekmeli. Reyting önemli, sadece ekonomik anlamda değil. Toplumun yapısı hakkında sağlıklı veri toplama anlamında da önemli. İzleyenlere para pul ödeyerek bir toplumun tercihleri hakkında yıllardır sonuç aldıklarını düşünenlerin sektörden uzak tutulması şart.
Elbette şu anda her şey iddia aşamasında. Yargı süreci ve kararı ne olur kimse bilemez. Dediğim gibi, iddialar gerçek olmasa bile bu işten çıkar elde edenlerin dışında herkesin şikâyetçi olduğu bu yapının, daha modern, daha insaflı ve adil bir yapıya dönüştürülmesi şart.
Fatmagül'ün suçu yok belki ama birileri bu sorunlu tablodan sorumlu...
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT