Adaleti Sağlamadan “Sosyal Adalet” Mümkün mü?
Ayağına basılan bağırıyor, ayağında nasır olan çığlık atıyor! Bu yönüyle kavram çoğu kimsenin zannettiği gibi talihsizlere yönelik masum bir iyi niyet ifadesi olmuyor. Haklı olmayan talepleri örten, dürüst olmayan bir kılıfa dönüşüyor
Sinan ÖN'ün yazısı:
Padişahın biri ülkesindeki miskinleri toplar, sarayındaki bir koğuşta beslemeye başlar. Bunu duyan diğer insanlar “ekmek elden su gölden” diyerek saraya gelip bu koğuşta yaşamaya başlarlar. Miskinler çok kalabalık olunca padişah gerçek miskinleri tespit etmek için koğuşta yangın çıkarır. Herkes kaçışırken iki kişi kalır koğuşta.
Bu iki kişiden birisi sigarasını yakmak için diğerinden ateş ister. Cevap; “boşveeer, zaten birazdan ateş yanımızda olacak onunla yakarsın” olur.
Şüphesiz İslam’da anne babaya, yakın akrabaya, yetime, yoksula, miskine, yolda kalmışa yardım etmek, onları aç açık bırakmamak en büyük sorumluluklardan. Bu doğrultuda devletin bu işi organize etmesi ve kurumsal bir hale getirmesi de arzu edilebilir. Modern devletin bu işi çözme şekli ise “sosyal adalet”, “sosyal yardım” vb. kavramlara yüklediği anlamlar ile karşılık buluyor.