1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Açlık ve hücre hapsi: İsrail hapishanesinde geçen 14 ay
Açlık ve hücre hapsi: İsrail hapishanesinde geçen 14 ay

Açlık ve hücre hapsi: İsrail hapishanesinde geçen 14 ay

“Çocuklarım bana baktılar, babaları olup olmadığımdan emin değillerdi. Ama onlara gülümsediğimde ve onları kucaklamak için koştuğumda şüpheleri kayboldu.”

03 Nisan 2025 Perşembe 21:38A+A-

Abdullah Yunus’un Electronic Intifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

 

Gazeteci AhmedŞakûra, İsrail hapishanelerinde yaklaşık 14 ay tutuklu kalırken yaklaşık 63 kilo verdiğini söyledi.

Ailesini, diğer arkadaşlarını ve beni şoka uğratan Şakûra, 8 Aralık 2023'te tutuklanmadan önce 145 kilo olan Şakûra, geçtiğimiz şubat ayında cezaevinde “bir kediyi ancak doyuracak kadar yiyecek” verdikleri için kemikleri neredeyse vücudundan çıkmış bir şekilde el-Rimal mahallesine döndü.

37 yaşındaki Şakûra'yı dört yıldır tanıyorum. Arkadaşlığımız 2021 yılında Gazze'de dijital medya üzerine aldığım bir kursta eğitmenlik yaptığı sırada gelişti. ‘Palestine Today’ haber ajansında çalışıyor, evli ve beş çocuk babası.

Aynı zamanda yetenekli bir aşçı ve yüzmekten ve başta PES elektronik futbol olmak üzere elektronik strateji oyunları oynamaktan hoşlanıyor.

Şakûra ile mart ayında al-Rimal mahallesinde buluştum. Öğle vaktiydi ve 14 aylık tutukluluğu boyunca görmeyi özlediği güneş ışığının altında dışarıda oturduk. Şubat ayında üç İsrailli mahkûm karşılığında İsrail tarafından serbest bırakılan 369 Filistinli mahkûmdan biriydi.

Etrafımızdaki yıkılmış evlerin molozları dışında oturup konuşacak bir yer bulamadık.

İlk tutuklama

Şakûra bana, askerler gelip hoparlörle halktan evlerini terk etmelerini ve teslim olmalarını istediklerinde evinde radyodan İsrail ordusunun Gazze Şehri'ni işgal haberlerini dinlediğini söyledi.

Şakûra erkeklere iç çamaşırlarına kadar soyunmalarının söylendiğini belirtti.

“Askerler beni üç güçlü plastik kelepçeyle bağladılar ve hiçbir şey görememem için gözlerimi bağladılar” diyen Şakûra, ellerinde hala görülebilen yaralara işaret etti.

“Bu kelepçeler bileklerime ciddi zarar verdi. Derimi ve etimi ezdiler ve kemiğe kadar ulaştılar.”

İsrail askerleri Şakûra ve bir grup erkek komşusunu otobüsle kuzeye, Zikim'deki İsrail askeri üssüne götürdüler. “18 saat boyunca su içmemize, tuvalet ihtiyacımızı gidermemize izin verilmedi ve çok soğuk olmasına rağmen herhangi bir kıyafet giymemize izin verilmedi” dedi.

İsrail ordusu daha sonra Şakûra'yı kötü şöhretli Sde Teiman askeri cezaevine nakletti.

“Hala gözlerim bağlı ve ellerim kelepçeliydi ve beni kenarları sert çakıl taşlarının üzerine oturttular. Bu bacağımda yaralanmalara neden oldu. Arka arkaya beş gün boyunca bu şekilde kaldım.”

Kameralardan uzakta, acımasız dayaklar

Şakûra daha sonra 140 günlüğüne İsrail'in merkezindeki el-Celame hapishanesine nakledildi ve bu süreyi tutukluluğunun en acımasız dönemi olarak tanımladı.

“El-Celame yolunda aralıksız beş saat boyunca askerler beni demir çubuklarla şiddetli bir şekilde dövdüler. Benimle birlikte başka tutuklular olduğunu bilmiyordum, ta ki onlar da benim gibi dövülürken çığlıklarını duyana kadar” diyen Şakûra, tüm bu süre boyunca gözlerinin bağlı olduğunu belirtti.

“El-Celame'ye vardığımda, güvenlik kameralarından uzak bir alana yerleştirildim. Sonra askerler beni tekrar vücudumun her yerinde dövmeye başladılar” dedi.

Acı o kadar şiddetliydi ki birkaç kemiğinin kırıldığını düşündü, ancak herhangi bir tıbbi tedavi görmediğini söyledi.

Şakûra saldırı nedeniyle iki ay boyunca yürüyemediğini söyledi. “Tuvalete gitmek için bile hareket edemiyordum, bu yüzden tuvalete gitmek zorunda kalmamak için yemek yemekten kaçınıyordum,” dedi.

Bu kişisel zorluklar cezaevi koşulları ve genel olarak günlük muamele ile daha da karmaşık hale geldi.

Şakûra, “Güneşe çıkmamıza izin verilmiyordu ve saati bilmiyorduk” dedi. “Tutukluların moralini etkilemek için hücreler siyaha boyanmıştı. Temiz hava yoktu ve aile ya da avukatlar gibi dış dünya ile temas yoktu.”

Gece gündüz sorgu seanslarına maruz kaldığını ve kendisine baskı yapmak ve kararlılığını kırmak için “bir metre uzunluğunda ve yarım metre genişliğinde bir hücrede bir ay boyunca hücre hapsinde tutulduğunu” söyledi.

Şakûra daha sonra Batı Şeria'da Ramallah yakınlarındaki Ofer cezaevine nakledildi ve burada da benzer dayak ve mahrumiyetlere maruz kaldı.

Şakûra, “hapishanede üç gün boyunca verilen yiyeceğin hapishane dışındakilere verilenin yarısı kadar olduğunu ve sadece açlıktan ölmememiz için verildiğini” söyledi.

“Kışın soğuğunda herhangi bir yatak ya da battaniye olmadan demir yataklarda uyuduk. Askerler, uykumuzu cehenneme çevirmek ve moralimizi bozmak amacıyla her gece odalara dalıp bizi en az üç kez uyandırıyorlardı.”

Ailem “beni tanımadı”

Şakûra bazen umutsuz hissettiğini çünkü Gazze'deki eşi ve çocukları hakkında “hiçbir şey duymadığını” ve “İsrail bombardımanına maruz kaldıklarını düşündüğünü” söyledi.

Diğer mahkûmlarla etkileşim Şakûra'nın moralini yüksek tutmasına yardımcı olmuş.

“Burada uzun yıllar geçirmiş mahkûmlarla tanıştım. Beni psikolojik olarak desteklediler ve eninde sonunda serbest bırakılacağıma, eşime ve çocuklarıma tekrar kavuşacağıma dair umut verdiler” dedi.

“Bu destek bana hapishanede dayanmam için büyük güç verdi.”

İsrailli bir subay 19 Ocak 2025'te kendisine Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlandığını ve esir takası anlaşması kapsamında serbest bırakılacağını söylediğinde çok sevindiğini söyledi.

Ancak 15 Şubat'ta serbest bırakıldığında eşinin ve çocuklarının hayatta olup olmadığını bilmediğini söyledi.

“Otobüs Gazze'ye vardığında eşimin ve çocuklarımın beni beklediğini gördüm. Beni gördüklerinde ilk başta tanıyamadılar çünkü o kadar kilo vermiştim ki artık hatırladıkları gibi görünmüyordum.”

“Çocuklarım bana baktılar, babaları olup olmadığımdan emin değillerdi. Ama onlara gülümsediğimde ve onları kucaklamak için koştuğumda şüpheleri kayboldu.”

“O anda büyük bir sevinç duydum ve Allah'a çok şükrettim.”

Şakûra şu anda Han Yunus'taki Nasser Medical Complex'te ayakta tedavi gören bir hükümet programında tıbbi ve psikolojik bakım görüyor.

Gazeteci olarak çalışmaya geri döndü ve bir gün Gazze'de bir restoran açmayı istiyor.

 

*Abdullah Yunus, Gazze Şeridi'nde gazetecilik yapıyor.

HABERE YORUM KAT