
Acımasız bombardıman ve tam abluka altında yaşanan su trajedisi
Boğucu bir kuşatma ve aralıksız bombardıman arasında kalan Gazze halkı, tıpkı boğulmakta olan bir insanın son nefesini vermek için çırpınması gibi, her damla su için mücadele ediyor.
Dr. AbdulMajed Al-Aloul’un Middle East Monitor’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Savaşın ve boğucu bir ablukanın ağırlığı altındaki Gazze Şeridi'nde yaşayan iki milyondan fazla insan, günlük yaşamlarını tehdit eden eşi benzeri görülmemiş bir su kriziyle karşı karşıya. Tırmanıştan önce zaten vahim olan durum, devam eden bombardıman ve su altyapısının yaygın tahribatı nedeniyle şimdi felakete dönüştü. BM'nin 2022 tarihli raporu korkunç bir gerçeği gözler önüne seriyor: İsrail işgalinin Vadi Gazze'ye aşırı kirli su pompalaması, bozulan kanalizasyon şebekelerinin akifere (suyu geçirebilen ve depolayabilen yer altı katmanlarına verilen isimdir) sızması ya da artan nüfusun neden olduğu su açığını karşılamak için kirli tuzlu suyun akifere yüzde 75 oranında sızması sonucu yeraltı suyu rezervlerine sızan kirleticiler nedeniyle Gazze'nin içme suyunun yüzde 97'sinden fazlası içme ve insan tüketimi için uygun değildir. Buna karşılık, doğal yağmurlar doğal ikmalin yüzde 30'unu geçmemektedir. İsrail mühimmatından arta kalanların yeraltı su kaynaklarına sızması durumu daha da kötüleştirmektedir.
Gazze'nin su krizi: Rakamlardan acı damlıyor
Gazze'nin su gerçeği uzun süreli ve derin bir açığı ortaya koymaktadır. İsrail işgali neredeyse evrensel bir temiz su kapsamına (yüzde 99'dan fazla) ve akifer üzerinde önemli bir kontrole sahipken, Gazze yüzde 10'un altında bir kapsamla dünyanın en düşük suya erişim oranları arasında yer alıyor ve bu da onu sürekli bir “su acil durumuna” sokuyor.
Geçtiğimiz yıllarda İsrail, ulusal su şirketi Mekorot aracılığıyla Gazze'ye üç boru hattı üzerinden yılda yaklaşık 18 milyon metreküp su sağladı ve bu miktar Gazze'nin ihtiyacının sadece yüzde 9'una tekabül ediyordu. Ancak Gazze'deki su sektörü yılda 120 milyon metreküpü aşan (toplam talebin yaklaşık yüzde 60'ı) ciddi bir açıktan muzdarip. Son savaşın patlak vermesiyle birlikte, bu sınırlı tedarik defalarca kesintiye uğradı ve bugün, iletim şebekelerinin tahrip edilmesinin ardından tamamen kesildi. Savaş sırasında, yerel su kaynaklarının çoğu tahrip edildikten sonra, bu boru hatları Gazze Şehri'nin su ihtiyacının yüzde 70'ini karşılamıştır. Gazze'nin su ve kanalizasyon şebekelerinin yüzde 85'inden fazlası bombalanarak 2.263 kilometrelik boru hattının ve 47 pompa istasyonunun yıkılmasına ve hasar görmesine, ayrıca atık su arıtma tesislerinin tüm faaliyetlerinin durdurulmasına neden oldu. Şu anda Gazze'deki kuyuların sadece yüzde 30'u çalışır durumdadır. Tuzdan arındırma tesislerinin kapasitesi, sürekli bombardıman, elektrik ve yakıt sıkıntısı nedeniyle en düşük seviyeye inmiştir. Sonuç olarak, Gazze halkının su kaynakları yüzde 95 oranında azaldı ve kişi başına günlük ortalama su tüketimi, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 15 litrelik asgari acil durum eşiğinin çok altında, sadece 3-5 litreye düştü.
Gazze'de yerinden edilenler: Birkaç damla su için uzun kuyruklar ve zorlu yolculuklar
Çatışmaların başlamasından bu yana binlerce Gazze sakini, günlük acılarını daha da derinleştiren yerinden edilme trajedisine katlandı. Ağır bombardıman altında evlerini terk etmek zorunda kalan yüzlerce aile, şimdi uzak bölgelerde ya da en temel yaşam ihtiyaçlarından bile yoksun aşırı kalabalık barınaklarda su aramanın yorucu zorluğuyla karşı karşıya. Su dağıtım noktalarında ve kuyularda oluşan uzun kuyruklar, sürekli hava saldırısı, korku ve can kaybı riskleriyle dolu günlük bir gerçeklik haline geldi.
Çocuklarıyla birlikte Gazze'nin batısındaki bir sığınağa yerleştirilen 35 yaşındaki dört çocuk annesi Fatıma, “Güvenli olmayan ve kirli suya erişmek için uzun saatler bekliyoruz ve bazen payımıza düşeni ancak tamamen bitkin düştükten sonra alabiliyoruz” diyor. “Her gün sadece su getirmek için yürümek zorunda kaldığımız mesafe birkaç kilometreyi bulabiliyor ve her geçen gün bu yolculuk daha da zorlaşıyor.”
Kirlenmiş su: Acil ve uzun vadeli bir sağlık tehdidi
Gazze'deki sağlık durumu, akut temiz su sıkıntısı, varsa içme ve hijyen için kirli kaynaklara başvurma zorunluluğu nedeniyle felaket bir hal almış ve bu durum ishal, böbrek enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları ve suyla bulaşan hastalıklar gibi akut hastalıkların yanı sıra kötü hijyen koşulları veya kişisel bakım için kirli su kullanımı nedeniyle cilt enfeksiyonlarının yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Bu sağlık riskleri, yetersiz beslenme, bağırsak enfeksiyonları ve dehidrasyona veya ölüme yol açabilen şiddetli ishale karşı özellikle savunmasız olan beş yaşın altındaki çocuklar için daha da ciddidir. Hamile kadınlar da dehidrasyon ve kirli suya maruz kalma nedeniyle erken düşük, erken doğum ve anne sütü üretiminin azalması riskleriyle karşı karşıyadır. Güvenli ve yeterli su kaynaklarının yokluğunda böbrek hastalıkları, böbrek yetmezliği ve kronik rahatsızlıkların yönetiminde zorluklarla karşılaşma riskleri arttığından yaşlılar da bundan muaf değildir.
Su krizinin gıda güvenliği ve zorla yerinden edilme üzerindeki etkisi
Gazze'deki su krizi sadece sağlık açısından acil bir durum değil, aynı zamanda gıda güvenliği açısından da büyüyen bir tehdittir. Tarımsal sulama şebekelerinin tahrip edilmesi zaten kırılgan olan ekonomik durumu daha da kötüleştirmiş, tarım ve hayvancılık üretimindeki keskin düşüş nedeniyle Gazze Şeridi genelinde yoksulluk ve açlık artmıştır. Mevcut sınırlı tarım arazilerindeki tarımsal verimlilik, kirli su kullanımının bir sonucu olarak yüzde 60 oranında düşmüştür, ayrıca devam eden çatışmalar nedeniyle tarım arazileri ya ekime elverişsiz hale gelmiş ya da güvenli olmayan bölgelerde yer almıştır. Dahası, temiz ve güvenli su kıtlığı zorla yerinden edilmeyi yoğunlaştırmış, birçok bölge sakini içme suyunun mevcut olduğu alanları aramak için evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.
Uluslararası Hukukun ağır bir ihlali: İnsanların yaşam hakkından mahrum bırakılması
Gazze'deki su kaynaklarının ve altyapısının hedef alınması ve tahrip edilmesi uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlalini teşkil etmektedir.
Cenevre Sözleşmelerine 1977 tarihli Ek Protokol I uyarınca, su kaynakları gibi sivillerin hayatta kalması için vazgeçilmez olan kaynaklara saldırmak yasaktır. Sivillerin sudan mahrum bırakılması Dördüncü Cenevre Sözleşmesi kapsamında bir savaş suçu teşkil etmekte ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 25. Maddesinin açık bir ihlalini teşkil etmektedir. Bu tür eylemler Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü kapsamında insanlığa karşı suç olarak da nitelendirilebilir.
Trajedi karşısında: Acil eylem çağrısı
Bu trajik gerçek ışığında, acil ve koordineli bir şekilde harekete geçilmesi gerekmektedir. Uluslararası alanda, Birleşmiş Milletler acil koruma mekanizmalarını harekete geçirmeli, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği de dâhil olmak üzere uluslararası örgütler, İsrail'i savaşı durdurmaya zorlamak, işgalci güçlere silah tedarikini durdurmak ve Gazze'ye insani yardımın derhal girişini sağlamak için ABD üzerindeki siyasi baskıyı yoğunlaştırmada kilit bir rol oynamalıdır. İnsan Hakları Konseyi'nin de bu ihlallere ilişkin soruşturma raporları yayınlaması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin de işlenen suçlara ilişkin derhal soruşturma başlatması beklenmektedir.
İnsani yardım düzeyinde, yardım kuruluşları zarar görmüş su şebekelerini onararak, yerel kaynakları kullanarak kuyuların ve tuzdan arındırma tesislerinin bakımını yaparak, güneş enerjisiyle çalışan mobil tuzdan arındırma ünitelerini işleterek, su kamyonları aracılığıyla barınaklara ve yerinden edilme kamplarına su dağıtımını genişleterek ve evlere su arıtma ve tuzdan arındırma için basit araçlar sağlayarak Gazze'deki nüfusa temiz su sağlamak için acil çözümler bulma çabalarını yoğunlaştırmalıdır.
Yardım düzeyinde, hem Mısır hem de Ürdün'de kuyu malzemeleri, sabit ve mobil tuzdan arındırma üniteleri, jeneratörler, güneş enerjisi sistemleri, su şebekeleri için yedek parçalar ve yakıt dâhil olmak üzere suyla ilgili ekipmanların önceden depolanması çok önemlidir. Bunlar, sınır kapıları insani yardım için açılır açılmaz derhal teslim edilmek üzere hazır olmalıdır. Tedarik ve teslimat için gereken süre göz önüne alındığında, bu kritik malzemelerin tedarikine başlamadan önce sınır kapılarının yeniden açılmasını beklemek büyük bir hata olacaktır.
Gazze'nin su sisteminin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için, planlama ve hazırlıklara başlamak üzere savaşın sona ermesini beklememek de aynı derecede kritik önem taşımaktadır. Su sektörünün restorasyonunu ve geliştirilmesini geciktirmek, 17 aydan uzun bir süredir hayal bile edilemeyecek zorluklara katlanan bir nüfusun acılarını daha da uzatacaktır. Kapsamlı bir kurtarma planı geliştirerek, tedarik zincirlerini güvence altına alarak, finansmanı harekete geçirerek ve teknik ekipleri gecikmeksizin müdahale etmeye hazır hale getirerek, yaşam için en hayati kaynak olan suyun Gazze halkı için yeniden tesis edilmesini sağlamak için çabalar şimdi başlamalıdır.
Boğucu bir kuşatma ve aralıksız bombardıman arasında kalan Gazze halkı, tıpkı boğulmakta olan bir insanın son nefesini vermek için çırpınması gibi, her damla su için mücadele ediyor. Su istiyorlar ama su bulamıyorlar; yardım için haykırıyorlar ama sesleri duyulmuyor.
İnsanlık gerçekten onlara sırtını mı döndü?
Gazze'de kapana kısılmış ve kuşatılmış olanlar da dâhil olmak üzere, su yaşayan her canlının hakkı değil midir?
* Dr. AbdulMajed Al-Aloul, İnsani yardım ve e-yönetişim alanında uzman.
HABERE YORUM KAT