‘Açılım’a sabotaj!!
Kürt hareketini yakından, hatta bir ölçüde içinden tanıyan Kürt bir dostum, son gelişmeleri analiz ederken, “Öcalan bütün ara tabakaları ortadan kaldırmak için bunları yapıyor” dedi. Böylece Öcalan, kendisini “tek adres” haline getirmek istiyor.
Bunu kabul ettirmek için sokak eylemleri dahil, yeniden şiddeti tırmandırıyor.
Bu analiz Öcalan’ın narsisist kişiliğine de olayların seyrine de uygun düşüyor.
Öcalan’ın “Benimle görüşmezseniz DTP ile görüşün, seçilmiş belediye başkanlarıyla görüşün” dediği, hatta “akil adamlar”dan bahsettiği zamanları hatırlayın.
O sıralarda Ahmet Türk de Neşe Düzel’e şunları söylüyordu:
“Öcalan’ın böyle bir talebi yok. Öcalan, ‘benimle görüşmezseniz olmaz’ demiyor. O, ‘Ben barışa inanıyorum, barış istiyorum. Silahla artık bu iş çözülmez. Barışa katkı sunmam için benimle görüşün’ diyor. Barış için görüşüleceklerin adresi olarak da Kürtleri, sivil toplum örgütlerini ve DTP’yi veriyor.” (Taraf, 28 Nisan 2009)
Neymiş? Meseleyi çözmek için “Kürtler, sivil toplum örgütleri ve DTP” ile yani “ara katmanlar”la görüşülmeliymiş...
‘Açılım bitti!’
Hükümetin de yapmak istediği, PKK’yı dışlayıp bu “ara katmanlar”la görüşerek açılımı yürütmekti. O aşamada Ahmet Türk “Hükümet iyi niyetli” diyor, gazeteler “Güneydoğu’da iyimserlik” haberleri veriyordu.
Tabanda böyle bir normalleşmenin gelişmesinden korkan Öcalan hemen ağız değiştirdi. Ahmet Türk’ü bile aşağılayan, sıfırlayan açıklamalar yaptı:
“Mesela Ahmet Türk’le mi çözmek istiyorsunuz. Sizi engelleyen kimse mi var? Çözün. Sorunu bu şekilde çözebilecekseniz çözün... DTP kesinlikle beni temsil etmiyor!” (Milliyet, 22 Ağustos 2009)
Öcalan, ‘ben olmazsam tufan’ diyordu!
DTP’liler de “Bize bakmayın, adres İmralı’dır” diye açıklamalar yaptılar.
Ve... Öcalan, eski “Beni zehirlediler, beni öldürecekler” şeklindeki provokasyonları gibi bu defa da “Yerim dar” diye tahriklere başladı; tırmanan olaylarla güç gösterisi yapıyordu.
Ve DTP’deki ‘siyasi komiser Emine Ayna açıkça ilanatını yaptı:
“Açılım bitti! İmralı ile beraber, İmralı’ya yaklaşımla beraber açılım bitti zaten!” (Milliyet 5 Aralık 2009)
Psikolojik faktör!
Öcalan’ın psikolojisi fevkalade önemli bir faktördür. Bunu devlet de dikkate almalıdır. Erich Fromm’un Hitler, Stalin, Franko gibi liderlerde teşhis ettiği “çürüme derecesinde narsisizm” psikolojisidir bu. Fromm bu tiplerin, putlaştırılan kişilikleri uğruna katliamlar yaptırabileceklerini anlatır.
Gerçekten, İmralı’daki Öcalan için dışarıdaki genç insanların hayatı ne yazar?!
Öcalan, çatışmalarla tabanını daha da keskinleştirip genişletmek, böylece narsisist kişiliği için “güçlülük” tatminine ulaşmak istiyor.
Açılımı bu yüzden o sabote etti. Reşadiye’deki alçakça katliamı PKK’nın yaptığını da kendileri açıkladılar! Bu kanlı çılgınlığı sonsuzca sürdürmek mümkün değildir.
Nitekim başka ülkelerde de etnik milliyetçi hareketler genelde silahlı ve militan olarak doğmuş, bunun zararları yaşayarak görüldükçe ılımlılar ayrılarak kendi hareketlerini oluşturmuştu. Bu gelişme, demokrasi içinde beraber yaşamayı kolaylaştırır.
PKK-DTP hareketinde yakında böyle bir bölünme olmaz ama iç rahatsızlığın arttığı bir gerçektir.
Güneydoğu’da sevinçle karşılanacak açılımı Öcalan’ın sabote ettiğinin bilinmesi son derece önemlidir.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT