1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Açılım, DTP ve sokaklar
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Açılım, DTP ve sokaklar

09 Aralık 2009 Çarşamba 02:34A+A-

'En büyük zalimler, boynu vurulmamış mazlumlardan çıkar.' Büyük karamsar Cioran'ın sözleri bunlar. Mazlumun öfkesi kadar yıkıcı bir öfke yok. Olamaz. Kendinde hak görür çünkü. Alacaklıdır.

Bugün olan bu. Sokakları ateş deryasına çeviren kalabalıklar herkeste korku yaratıyor. Haklılar korkmakta. Bir son prova gibi. Son bir kalkışma. Gücü göstermenin, 'ben de varım' demenin aracı sokakları ateşe vermek. Ölümü yaşamak, yaşatmak iktidarlarının işareti. En acar terör uzmanlarının bile 'terörün beli henüz bükülmedi' dediği bir durum bu.

En net ifadesini Emine Ayna'nın sözlerinde bulan bu kalkışmanın ne anlama geldiğini anlamak için geçmiş 80 yıla bakmak gerekiyor. Ama asıl bakmamız gereken yer son 30 yıl.

Bugün sokaklarda ellerinde molotof masumların hayatına kastedenlerin hikâyesinde hep yaşanmış bir şiddet var. Her birinin köyü yanmış, çoğunun bir tanıdığı faili meçhule kurban gitmiş. Varoşlarda arabaları ateşe veren gençlerin çoğu zorla göç ettirilenler. Ailesi bir gecede yakılmış köylerden kamyonların sırtında şehirlerin kıyısına sürüklenenler. Tanımadıkları bir dünya ve yabancısı oldukları bir gerçekle yaşamak zorunda bırakılanlar. Hepsi öfkeli evet. Hayata hınçla dolular. Çünkü şiddet şiddeti doğurur. Ve bunu sadece fizik kanunları değil, hayat da test eder. Bugün yaşadıklarımıza hayret edenler, olanlara lanet yağdıranlar sadece meseleyi görmezden gelenler değil. Devletle hesaplarını Kürt meselesi üzerinden görmeye çalışanlar da şaşılası bir hayret içindeler!

Ama şaşırmanın artık kimseye faydası yok! Olanları anlamayanlara şu küçük örnek belki fikir verir; Diyarbakır'daki Kürt Çalıştay'ında söz alan Emine Ayna her zamanki üslubuyla bir ülke portresi çiziyordu. Onu dinlerken bir cehennemde yaşadığınızı düşünüp, öfkeye kapılmamanız mümkün değil. Buna alışmıştık zaten. Ama bütün bu öfke ve karamsarlığın altında yatanın onun erken hikâyesi olduğunu öğrenmek çarpıcıydı. Ayna, çocukluğuna ait bir anıyı anlattı o gün; çocukken yakılan evlerini. Kütahya'da işçi olan babasının sırf Kürt olmasından dolayı mahallede dışlanıp evlerinin yakıldığını. Sonrasında aylarca bir kamyonun kasasında yaşamak zorunda kaldıklarını anlatırken, farkında olmadan bugüne taşıdığı öfkenin nedenine işaret ediyordu.

Bu onun hikâyesi, buna benzer binlerce, yüz binlerce hikâye var. Şiddet şiddeti doğurur. Gerçek bu. DTP'nin kapatma davası görüşülürken bunları düşünmek acı veriyor. Barışı savunan herkes Kürtlerin siyasette temsilinin ne kadar hayati önemde olduğunu savunup durdu. Çoğumuz hâlâ umudumuzu yitirmiş değiliz. Ben hukuka değil ama halkın vicdanına güveniyorum hâlâ. Bu ülkede son otuz yılda bizi birbirimize düşürmeyen her neyse o mayaya inanıyorum. Bu toplumun kodlarında o kardeşlik var çünkü.

Ama o kardeşliği bir iktidara değişecek o kadar çok insan var ki.

Ahmet Türk'ün yüzüne baktığımda hissettiğim samimiyet ve vicdan ne yazık ki, kanı çağıran siyasetçilere bakınca dağılıyor. Ama bu tür zamanlarda kan isteyenlerin sesi duyulur. Çünkü itaat etmişlerdir. Sadakatleri sözlerine yansır. Onların Öcalan'a sadakatini anlamak için, en başa, PKK'nın kuruluşuna bakmak gerekiyor. PKK bugün varlık savaşını kentlere taşıyor. Dağda yerinin kalmadığını görüyor çünkü. Bu meseleyi çözmek üzere yola çıkanlar şunu görmekte geç kaldılar; PKK dağda olsaydı çözüm kolay olurdu. PKK epeydir düzde yer edinmenin mücadelesini veriyor. Kendisini sürece dahil etmeyen açılımı ateşe vermeyi, masumların hayatına kastetmeyi kendine hak görüyor. Kitlesini gözünü karartmış halde sokağa sürüyor. Ama şunu görmesinde fayda var; sokağa çıkan Filistinliler hâlâ dönmediler!

Devleti yönetenlerin ve Türkiye kamuoyunun görmesi gereken ise şu; bu tarz sokak eylemleri sadece bir nedenden kaynaklanmıyor. Sokağa çıkan kitle sosyolojik bir vaka. Bu vakanın sonuçlarından çok, nedenleri önemli. O nedenlere yeniden cesaretle bakmak çözümü getirir. Bu da ancak demokratikleşmeden geri adım atmamakla mümkün. Topluma sinen şiddet kültürünü rehabilite etmenin yolu bu. Birilerinin işine gelmese de böyle...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT