Aç bırakarak bir halkı sindirmeye çalışmak...
Ahmet Varol, Gazze'de Siyonist çetenin açlık ve kıtlıkla Gazzelileri yok etmeye çalıştığını vurguluyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Vahşetin “aç bırakma” silahı
Bir “savaş ahlakı” olmayan, insani değerlere hiçbir şekilde saygı duymayan ve galip gelebilmek için mümkün olan her şeyin caiz olduğunu düşünen vahşi ordular hedefe yerleştirdikleri halklara yönelik olarak çok korkunç silahlar kullanmışlardır. Bu tür silahların en yaygın olarak kullanıldığı dönem ise insanlığın uygarlıkta zirveye tırmandığı düşünülen son iki yüzyıl olmuştur.
Son iki yüzyıl içinde muhtelif toplu imha silahları geliştirildi ve bu silahlarla büyük katliamlar gerçekleştirildi. Ancak diyebiliriz ki tarihte de değişik zulüm güçlerinin kullandığı “aç bırakma” silahı en az toplu imha silahları kadar tehlikeli korkunç bir silahtır.
Siyonist işgal rejimi Filistin halkını topraklarını terk etmeye, Filistin direnişini de teslim olmaya zorlamak için ABD’nin askeri desteğini de kullanarak dört buçuk aydan beri katliam yapıyor.
Siyonist canavarlardan, Gazze’deki halkın topluca imha edilmesi için nükleer silah kullanılmasını teklif edenler de oldu. İşgalci siyonistlerin bu türden silahları kullanmalarına herhangi bir insani değere saygı duymaları değil doğuracağı stratejik sorunlarla ilgili endişeleri engel oldu. Bunların içinde, direnişin elindeki esirleri kurtarma iddiasıyla başlatıldığı söylenen bir savaşta, tüm esirlerin öldürülmesine sebep olacak bir silahın kullanılmasının siyonist toplumda işgal hükümetine yönelik tepkilerin artmasına sebep olabileceği endişesi de vardı. Ama o esirlerin hayatlarını da önemsemediğini, sadece olayın siyonist toplumdaki tesirinin hükümete yansımasıyla ilgili endişelerini ciddiye aldığını özellikle vurgulayalım.
Evet işgal rejimi stratejik sebeplerden dolayı nükleer silah kullanmadı ama iki veya daha fazla atom bombasının sebep olabileceği kadar tahribata yol açacak miktarda bomba attığı gibi kara saldırılarında da vahşet uygulamalarından son raddesine kadar yararlandı. Hastanelerin kasıtlı olarak hedef alınması, oralarda bilhassa doğum bölümlerinin basılması ve kuvözdeki bebeklerin elektriklerinin kesilerek ölmelerine neden olunması siyonist işgalcinin vahşi kimliğini bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Ancak siyonist işgal yönetimi bütün bu uygulamalarına rağmen yine de Filistin halkını ve onun gasp edilmiş hakları için mücadele eden direnişi dize getirmeyi başaramadı. Savaşı başlatırken ilan ettiği, esirleri kurtarma, direnişi bitirme ve Gazze halkını bölgeyi terk etmeye zorlama ya da bölgede kendi istediği bir idari mekanizma oluşturma amaçlarından hiçbirini gerçekleştiremedi.
İşte bu yüzden şimdi önceden de yaygın olarak kullandığı “aç bırakma” silahını daha etkin bir şekilde kullanıyor. ABD emperyalizminin güdümündeki yönetimler de bu konuda ona destek veriyorlar. En başta yine işgal rejiminin yalan ve iftiralarını gerekçe göstererek UNRWA’ya desteklerini kesmeleri işgalcinin “aç bırakma” silahının etkili olması için ona destek verme amacına yöneliktir. Bu durum da siyonist işgalcinin Gazze’deki savaşı tek başına değil dünya üzerinde bir ortak egemenlik oluşturmak amacıyla işbirliği içine giren zulüm güçleriyle birlikte sürdürdüğünü, Filistin direnişinin de sadece siyonist işgale karşı değil sözünü ettiğimiz emperyalist ittifaka karşı savaştığını açıkça gösteriyor.
Son dönemde siyonistlerin sözde sivil bazı gruplarının yolları kapatması ve gösteriler düzenlemesi bahane edilerek Kerem Ebu Salim kapısı tarafından yardımların girmesi tamamen engelleniyor. Mısır’a açılan Refah sınır kapısından ise çok az miktarda insani yardım sokulabiliyor.
İşgal rejimi “aç bırakma” silahını sadece Gazze ahalisine değil zindanlara doldurduğu Filistinli esirlere yönelik olarak da kullanıyor. Filistinli esirlerin meseleleriyle ilgilenen muhtelif sivil toplum kuruluşlarının verdiği bilgilere göre son haftalarda işgal zindanlarındaki esirlere verilen yiyecek ve içecek miktarı asgari düzeye yani bir insanın hayatta kalması için gereken zorunlu miktara kadar düşürülmüş durumda. Ayrıca ilaç verilmemesi sebebiyle hasta sayısında ciddi artış var.
HABERE YORUM KAT