1. HABERLER

  2. HABER

  3. Abdullah Öcalan Kandil'i Böyle Eleştirmiş
Abdullah Öcalan Kandil'i Böyle Eleştirmiş

Abdullah Öcalan Kandil'i Böyle Eleştirmiş

HDP heyetinin Çözüm Süreci boyunca Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin notlarını içeren kitapta Öcalan'ın Kandil'e eleştirileri dikkat çekiyor.

03 Şubat 2016 Çarşamba 15:14A+A-

Merkezi Almanya’da olan Mezopotamya Yayınları, HDP heyetinin Çözüm Süreci boyunca Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin notlarını içeren bir kitap yayınladı. Kitapta Öcalan'ın Kandil'e yönelik sert eleştirileri dikkat çekiyor.

Ezgi Başaran’ın Radikal’deki yazısında kitaptan bazı alıntılar yer alıyor. Görüşme notlarında Öcalan’ın Kandil’e yönelik eleştirileri kimi zaman sertleştiği görülüyor. Öcalan, görüşme sırasında Kandil'in yazışmalarda çok iyi olduğunu ancak pratikte söylediklerinin tersini yaptığını savunuyor.

Başaran'ın köşesine taşıdığı bazı görüşme notları şöyle:

“Tarih 7 Aralık 2013

Katılımcılar: Devlet yetkilisi (isim hiç bir zaman belirtilmiyor), Pervin Buldan, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder ve Abdullah Öcalan.

Pervin Buldan: Hakan Fidan’la görüştük. Sizinle yaptığımız toplantıdan bir gün sonra onun talebi üzerine bir görüşme oldu. Genel olarak süreci değerlendirdik. Kandil ve Salih Müslim’den bazı rahatsızlıklar olduğunu ifade etti. Kandil’in kullandığı dil ve üslubun ve Salih Müslim’in Türkiye aleyhine yaptığı açıklamaların zorlayıcı olduğunu ifade etti.

Öcalan: Cuma meselesi mi? (Cemil Bayık’tan bahsediyor)

Sırrı S.: Sadece Önderliğin kuracağı cümlelerin Kandil tarafından kurulmaya başlandığını bunun da devlet içinde muhataplık meselesini tartışmaya açtığını ifade etti sayın Fidan.

Öcalan: Evet, değerlendiririz. Hakan Bey bu işleri ustaca bilir. Cemil bazı şeylere dikkat etsin. “Müzakere başlar, biter” cümlelerini ben söyleyebilirim. Duran da (Kalkan), Cemil de (Bayık) bunları kullanmamalıdır. Siz de onlarla tartışın. Kendi sınırları dahilinde yorumlar yapsınlar. Benim kullanacağım cümleleri kullanmasınlar.

(…)

Öcalan: Kandil’e şunu söyleyin: Cevap yoksa, Ocak’tan itibaren sekiz başlığı hayata geçirin. Nasıl yaparsanız yapın, yaratıcı olacaksınız. Öcalan’ı uğraştırmayın, öz savunmayı da doğru yapın. Bu öyle şehirlerde her gün çatpatla olmaz, anlamlı değil. Halkı da bıktırmışlar. Yapacaklarsa doğru yapsınlar.

**

Tarih: 26 Nisan 2014

Katılımcılar: Devlet yetkilisi, Pervin Buldan, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan.

(Not: Mart 2014 yerel seçimlerin sonuçları değerlendiriliyor, HDP’nin başarısız olduğu il ve ilçeler üzerinden geçiliyor. –eb)

İdris Baluken: Bizden kaynaklı bazı yanlışlar vardı. Bazı yerlerde yerelden aday gösterilmemesi oy kaybettirdi.

Öcalan: Kim belirledi bunları?

Baluken: Seçim komisyonunun çalışmalarıyla belirlendi.

Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonu? Kandil tarafından mı belirlendi, yoksa siz mi belirlediniz?

Sırrı S.: Kandil belirledi.

Öcalan: Tamamıyla mı onlar belirledi? Parti meclisinde belirlenmedi mi bu komisyon?

Pervin B: Hayır, Parti Meclisi’nde ya da MYK’da belirlenmedi.

Öcalan: Böyle şey olur mu? Siz niye müdahale etmediniz? Devrimci cesaretiniz yok mu? Beni niye uyarmadınız?

Sırrı S.: Başkanım, yaşanan sıkıntıları size iletmiştik. Siz de Seçim Komisyonuna yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştunuz.

Öcalan: Ona rağmen mi dikkate almadılar?

Baluken: Onlar da gerekli tedbirleri alacaklarını söylemişlerdi. Ancak Seçim Komisyonu buna rağmen BDP, DTK eşbaşkanlarıyla, parti meclisi ve MYK ile birlikte bu süreci ortaklaştırarak yönetmedi.

Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonundakiler? İsim verin bana.

Heyet: (Sessiz kaldı)

Öcalan: Korkmayın, tek bir isim istiyorum.

Heyet: (Yine sessiz kaldı)

Öcalan: Kim yaptı bu işleri? Sorumlusu kimdir? Bütün sorumlusu Kandil’dir. Kandil’e deyin ki, kim yaptıysa bu işleri onun gözünü oyacağım. Kandil karışmayacak bu işlere! Kandil yazılarında bana çok bağlı görünüyor ama pratikte öyle davranmıyor. Bu böyle olmaz! Ne BDP ne HDP adına bu yapılamaz. Ders çıkaracak ve çok şiddetli özeleştiri verecekler. Ben devlete de söylüyorum, benimle iş yapacaksanız, benimle ciddi konuşacaksınız diyorum. Sizin de daha cesur olmanız lazım. Ben size benim adıma müdahale edin demiştim. Benim yetkilerimi kullanmalısınız demiştim. Selahattin’e de bunları söylemiştim. Selahattin de buradan gittikten sonra 24 saat bile geçmeden bu dayatılanlara boyun eğiyor. (Pervin ve İdris’e dönerek) Kandil’in bana karşı bir tavır alma durumu olabilir mi? Gözlemleriniz nelerdir?

Buldan ve Baluken: Böyle bir durum yoktur, aksine hepsi size çok bağlılar, biz bunu gözlemledik.

**

Tarih: 1 Haziran 2014

Katılımcılar: Devlet yetkilisi, İdris Baluken, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan.

Öcalan: Siz savaş ve barış sorununa çözüm getirmiyorsunuz. Barış müzakerelerini yürütüyoruz. Diyelim ki olmadı. Ne yapacaksınız? KCK sekreteryası da PKK de net konuşmalı. İsterdim ki onlar kendileri anlatsın. İşte on bin kişiler. Onlar da estetik, etik ve politik yaklaşımdan yoksunlar. Oysa orası özgür savaş alanıdır. Savaş sorununa da bir yanıtları yok. Ben burada bu halimle hiç bilmediğim yeryüzündeki herhangi bir savaş üzerine 24 saat yoğunlaşırım, her türlü savaşı yönetebilirim. Arkadaşlar kırk yıldır oradalar ama hala Don Kişot ya da kızgın boğanın kırmızı bezi gördüğü gibi savaşa yaklaşıyorlar. Gerilla gladyatörü ve asker gladyatörü arena tarzı savaşıyor, imparatorlar tepeden izliyor. Zalim Dehhak’a her gün iki üç kurban vermek gibi bir şeydir bu. Bu tarzı kabul etmiyorum. Karakollara, kalekollara böyle saldırarak savaş kazanılmaz. Derin bir stratejik ve taktik düzeye ulaşamıyorlar.

(Not: 2014 yılının yaz aylarında çocukları PKK’ye katılan anneler ‘Evladımı geri istiyorum’ sloganıyla Diyarbakır Belediyesi önünde eylem yapmıştı. Yukarıdaki konuşmanın devamında Öcalan bu konuya değiniyor – eb)

Öcalan: O anaların kendilerini yere atması dokuz bin yıllık kadının çöküşüdür. Bu kadın kültürü dokuz bin yıl önce Zagros’ta başladı. Ama Diyarbakır Belediyesi önünde bu tanrıça geleneği bitti. Bunu meclis komünü olarak sizler de tartışabilirsiniz. O analara “Apo kendi anasına yaptığı çözümlemeyi size de yapıyor, oğullarımız ve kızlarımız Apo’ya mektup yazmışlar” deyin. Özgür ortam olmadığı müddetçe ya onlar kendilerini ya da düzen onları yakar. Kandil onları (PKK’ye katılan gençleri kastediyor-eb) tehlikeli olmayan bir yerde tutsun. Analar da gidip görebilir, istedikleri kadar kalabilirler. Savaş tehlikesinden uzak anadilde eğitim verebilirler. Diyarbakır’da Nesrin Tepe vardı, Evrim’den önce kendini yakmıştı. Bu bana en çok acı veren durumdur. Bu çocukların da böyle bir acı yaşatmaması için ben ancak bunu söyleyebilirim… Kandil, barışı zorlayacak bir savaşımla aşabilirdi. Savaşın dediğimde asker öldür demiyorum; kadınla, aşkla, estetikle, etikle bunu yapabilirler.”

HABERE YORUM KAT