1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ABD'nin yangın söndürmekten aciz olması neden sorgulanmıyor?
ABD'nin yangın söndürmekten aciz olması neden sorgulanmıyor?

ABD'nin yangın söndürmekten aciz olması neden sorgulanmıyor?

Yasin Aktay, ABD üzerine yapılan değerlendirmelerde atlanılan bir hususa dikkat çekerken ABD'nin dış politika vizyonun sorunlu yönlerini inceliyor.

13 Ocak 2025 Pazartesi 18:00A+A-

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Cehennem siyasetinin kaçınılmaz sonu

Bugünlerde tarihinin en büyük doğal afetlerinden biriyle boğuşmakta olan ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın görevi devralacağı 20 Ocak’tan sonra kendi halkının sorunlarıyla daha fazla ilgilenmeyi vaat eden söylemleri açık. Bu söylemler tabi Ortadoğu’da bilhassa Gazze ve Suriye’de nasıl bir yol takip edeceği hususunda farklı beklentilere yol açsa da bilhassa Gazze konusunda son söyledikleri ABD’nin başını en fazla belaya sokan ona en büyük maliyetlere yol açan İsrail konusunda ülkesine hayrı olacak bir çizgi vaat etmiyor. “20 Ocak’a kadar esir takası ile ilgili anlaşmayı masamda görmek istiyorum, değilse Ortadoğu’yu cehenneme çevireceğim” derken Netanyahu’ya elini çabuk tutmasını söylüyor ama tehdit ettiği o değil, yine Gazze, Filistin hatta bütün Ortadoğu. Bu yaklaşım ABD’nin bütün siyasetinde fiilen zaten hep gördüğümüz ama bir başkanın ağzından bu açıklıkta pek duymadığımız sözler.

İsrail ABD’nin sınırsız desteğiyle zaten 7 Ekim’den beri kendine göre Gazze’yi cehenneme çevirmeye çalışıyor. Gazze halkı için tabi büyük acılar ama onlar cehenneme kimin kadir olduğunu, ucunda en acımasız katliamlar bile olsa yaşadıklarında bir cehennem değil, şehadete ve cennete giden çetin bir yol görüyorlar. Ama karşılarındaki güç kibirli bir tanrılık iddiasında, cehennemi yaşatma peşinde.

Firavunlar gibi ölümün ve cehennemin uhdesinde olduğunu ispatlamaya çalışıyor adeta. Şu ana kadar 60.000’e yakın insan öldürdü, çocuk, kadın sivil, doktor, hemşire, gazeteci, insani yardım gönüllüsü. Saldırganlığına hakim olan öfke, kendi Kitab-ı Mukaddes’inde vehmettiği Tanrıya atfettiği öfkeyi taklit ediyor. Yetişkiniyle, kadınıyla, ihtiyarıyla, çocuğuyla, hatta hayvanlarıyla düşman addettiği Gazze halkını tanrılık iddiasındaki bir azgınlıka, kızgınlıkla öfkeyle cezalandırmaya çalışıyor. “Cehennemi yaşatma”, “dünyasını cehenneme çevirme” insan oğlunu “cehenneme koyma” iddiası azgın bir tanrısal kibir. İsrail’in 7 Ekim’den beri kimseden saklamadan, meydan okuyarak, bütün dünyaya göstererek yaptığı şey bu.

Trump‘ın Orta Doğu‘ya cehennemi yaşatma tehdidinde bulunduğu saatlerde ise ABD’nin en zengin en müreffeh bölgeleri ateşli cehennemi bir gerçek olarak yaşamaya başlamıştı. Şimdiye kadar başka dünyaların cehennemini bir film gibi seyreden, o cehennemlerin filmlerini yapan Holywood, cehennemi kendi evinde gördü. ABD tarihinin en büyük doğal afetlerinden birinin yaşandığı manzaralar hiçbir şekilde sadece bir halkın maruz kaldığı bir doğal afet olarak görülmüyor. Eş zamanlı olarak Gazze’de yaşanan soykırımcı saldırılara karşı sergilenen lakaytlıkla, vurdumduymazlıkla hatta herşeye rağmen İsrail’e verilmeye devam eden destekle aynı filmin kareleri olarak art arda akıyor insanlığın seyir sahnesinde. Görülmemiş bir hızla esen rüzgar bir öfkeyle esiyor, ateş bir kızgınlıkla yakıyor Kaliforniya’yı sarıyor.

100 milyon dolarlık villalar birkaç dakika içerisinde küle dönüyor. Başka dünyaların cehennemi pahasına kendi dünyalarında cenneti tesis etmiş olanların bir anda cehennemle yüzleşmeleri...

Sahneler akıp gidiyor ve aradaki bir sahne, belki de flashback bir sahne, ABD’nin soykırımcı İsrail’in Gazze halkına cehennem yaratma girişimlerine verdiği sınırsız desteğin kendi vatandaşlarının vergilerinden kesildiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Kaliforniya’da yangınlar beklenmeyen afetlerden değil. Beklenen şiddette bir yangından çok daha fazlasına hazırlık yapılmasını engelleyen şey ABD vatandaşlarının vergilerinin sorumsuz, lüzumsuz ve soykırımcı İsrail’in güvenliğine savurganca tahsis edilmesi değil midir? Bu soru ABD siyasetini bekleyen asıl büyük yangın etkisi yapacaktır. İşte size 7 Ekim’le birlikte başlayan Aksa Tufanının ABD siyasetinin kıyılarına sertçe vuruşları…

Los Angeles Yangınının maliyeti daha şimdiden 150 milyar doları bulduğu söyleniyor. Bu maliyet yanan binaların ve orman varlığının kaba hesapları. İçinde yanıp kül olan şahsi servetlerin haddi hesabı yok. Bu kadar büyük serveti doğal afetlere karşı koruyacak bir devlet tedbirinin neden ve nasıl olamadığını soracaktır ABD halkı. Buna mukabil saldırgan İsrail’e soykırım yapsın diye bir yıl içinde tahsis edilen kaynakların miktarı 30 milyar doları geçmiş. Bunu da haklı olarak sorar elbet ABD halkı ve bu sorular nereye varır bilinmez.

Aslında Trump’ın tarz-ı siyaseti de tipik olarak vatandaşların vergilerinin ABD’yi ilgilendirmeyen dış operasyon alanlarında çarçur edilmesine karşı yürüttüğü kampanyalarda somutlaşıyor. Trump baştan beri ABD’nin lüzumsuz savaşlar çıkararak kaynaklarını dünya jandarmalığına soyunarak harcamasına karşı ciddi bir halk tepkisini dillendiriyor. Son günlerde hiçbir ABD siyasetçisinin aklına gelmeyen şekilde Kanada’ya tahsis edilen bütçeleri bile sorgulamaya gidiyor. İsrail’in ABD’nin ekonomik kaynaklarını ve enerjisini bir kara delik gibi tüketiyor olduğunu görmemesi mümkün mü? İnsanlık nezdinde lanetlenen suçları irtikap ederek batan İsrail yanında ABD’yi de batırmaktadır. Bütün sağduyulu Amerikalıların görebildiği bu son ABD için açık bir uyarı niteliğindedir.

Suriye’deki varlığı da ABD’ye ciddi bir maliyet getirmekte buna mukabil ona hiçbir fayda sağlamamaktadır. Trump’ın baştan beri bu konudaki rasyonaliteyi görüp hesap ettiği biliniyor. ABD’nin yaşadığı yangın bu konudaki soruları da daha fazla canlandıracak ve gözler önüne serecektir. Suriye’de mevhum bir terör örgütüne karşı gerçek bir terör örgütünün desteğine tenezzül etmesi ABD için zaten bir zillet. YPG’ye DAEŞ’le mücadele adına şu anda fiilen DAEŞ tutuklularının gardiyanlığından başka bir rol uydurulamıyor. Bunu gerçek bir sorun olarak kabul etsek bile bu gardiyanlık ihtiyacı için YPG’nin yol açtığı maliyet efsanevi Amerikan pragmatizmi açısından tam bir skandaldır. Bugün Trump’ın şahsında yeniden canlanan bu pragmatizm açısından DAEŞ tutukları meselesi birleşik bir Suriye yönetimince veya Türkiye’nin yardımıyla ABD’ye hiçbir maliyet doğurmayacak şekilde üstlenilebilir. Bu da YPG’nin Suriye’deki silahlı varlığını gereksiz bırakacak yeni bir ufku işaret ediyor.

Türkiye’de Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlamış olan yeni süreç aslında onurlu bir mülahaza için son fırsatı da sunuyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum