ABD’de “Topal Ördek” Pozisyonunda Başkan Çok
ABD Başkanlarının, Kongreyle çalışmak zorunda kaldığı “topal ördek” pozisyonu, ABD siyasi tarihinde alışılmadık bir görüntü değil.
ABD Başkanlarının, Kongreyle çalışmak zorunda kaldığı “topal ördek” pozisyonu, ABD siyasi tarihinde alışılmadık bir görüntü değil, özellikle de son üç başkan döneminde arka arkaya yaşanıyor.
ABD seçim sisteminde, yeni başkan seçildiğinde, eskisi başkan devlet işlerinin aksamaması için yaklaşık 3 ay görevini sürdürüyor. Bu durumda ikinci kere seçilememiş her başkan, siyaset dilinde “topal ördek” diye adlandırılıyor. Eski başkan, bu 3 aylık sürede ülkeyle ilgili önemli kararlar alamıyor. Kongre’ye muhalefetin hakim olduğu durumlarda da bu terim kullanılıyor. Dolayısıyla ara seçimlerin ardından Başkan Obama için de Kongre üzerindeki kontrolünü kaybettiği için “topal ördek” tabiri kullanılıyor.
Ancak ABD siyaset tarihinde, Beyaz Saray’da farklı bir partiden başkanın, Kongre’de de çoğunluğun farklı bir partiden olduğu birçok yıl bulunuyor.
Ülkede 1900’ün başından günümüze kadar bu olay 17 kez tekrarlanırken, özellikle 1970’den sonra ABD’de bölünmüş hükümetlerin sıklıkla yer aldığı görünüyor. Ocak 1969 ile Ocak 2013 arasındaki 44 senenin 22 yılında 6 başkan, Richard Nixon, Gerald Ford, Ronald Reagan, George Bush, Bill Clinton ve George W. Bush, kendisine muhalif Kongre ile ülkesini yönetti. Son Başkan Obama da Reagan, Clinton ve baba-oğul Bush’un yolunda devam etti.
Önceki iki başkan da “topal ördek” pozisyonuna düşmüştü
ABD’nin 37’inci başkanı olan Richard Nixon, 1969-1974 yıllarında Beyaz Saray’da bulundu. Cumhuriyetçi Partiden olan Nixon, hem ilk döneminde hem de Watergate skandalı nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığı ikinci döneminde, Demokratların Kongre’nin her iki kanadında üstünlüğü elinde bulundurduğu sırada başkanlık yaptı. Nixon’ın istifasının ardından başkan seçilen Cumhuriyetçi Gerald Ford da 1974-1977 yıllarında yine Demokratların Kongre’nin kontrolünü elinde bulundurduğu dönemde başkanlık yaptı.
Beyaz Saray’da 1981 ile 1989 yılları arasında iki dönem başkanlık yapan Cumhuriyetçi Ronald Reagan, 1986’nın sonlarında yapılan ara seçimlerin ardından başkanlığının son iki yılını Demokratların üstünlüğündeki Kongre’yle çalışarak tamamlandı.
ABD’nin 41’inci başkanı olarak Beyaz Saray’a Cumhuriyetçi Partiden seçilen George Bush da bir dönem, başkanlık yaptığı süre zarfında Demokratların çoğunluğu oluşturduğu Kongre ile çalıştı.
Başkanlardan Bill Clinton 1992’de seçimi kazandığında, Demokratlar hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da çoğunluğu elinde tutuyordu. Ancak iki yıl sonra yapılan Kongre ara seçimlerinde Demokratlar Kongre’nin her iki kanadında da çoğunluğu Cumhuriyetçilere kaptırdı. Clinton, 2001 yılına kadar Beyaz Saray’da kaldığı süre zarfında ilk ikisi hariç yıllarını Cumhuriyetçilerin çoğunluğu elinde tuttuğu Kongre ile geçirdi.
Ülkedeki bölünmüş hükümetlere en son örnek ise 2007 ile 2009 yılları arasında yaşandı. Cumhuriyetçi Başkan George Bush, Beyaz Saray’daki ikinci döneminin son iki yılını Demokratların Kongre’nin her iki kanadında üstün bulunduğu ortamda tamamladı.
Obama, Clinton ve Bush’ta olanı bozmadı
ABD’nin Demokrat Başkanı Barack Obama da ara seçimlerde partisinin Kongre’nin her iki kanadında çoğunluğu kaybetmesinin ardından Beyaz Saray’daki son iki yılını “topal ördek” pozisyonunda geçirecek.
ABD’de salı günü 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nin tamamı ile Senato’nun 36 sandalyesini belirlemek için yapılan ara seçimler, muhalefetteki Cumhuriyetçilerin zaferiyle sonuçlandı. Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğunu koruyan Cumhuriyetçiler, Senato’da da baskın parti haline geldi. Demokratların çoğunlukta olduğu ilk iki yıl hariç Kongre ile devamlı anlaşmazlık ve çekişme halinde olan Obama, şimdi Senato’daki ağırlığını kaybederek yalnız kaldı. Bu da Obama’yı, siyasetteki tabiriyle “topal ördek” pozisyonuna düşürdü. Böyle bir tablonun oluşması da Obama’nın Beyaz Saray’daki son iki yılında birçok tasarının, kendisiyle Kongre arasında mekik dokuyup kadük olması ihtimalini beraberinde getiriyor.
Obama, Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin onayladığı politikalarıyla örtüşmeyen bir tasarıyı, Senato’daki Demokratların çoğunluğunu kullanılarak kabul edilmemesi için nüfuzunu kullanabiliyordu. Obama, örneğin, İran’ın nükleer programına yönelik müzakerelerin sürdüğü bir dönemde, görüşmeleri raydan çıkarma tehlikesine sahip yeni bir yaptırım tasarısının Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesi durumunda, tasarının Senato’dan da geçmemesi için girişimlerde bulunacağını açıkça dile getirmişti.
Obama’nın sağlık reformunu iptal etmek isteyen Cumhuriyetçilerin, yeni dönemde Temsilciler Meclisi’nden geçirdikleri ilgili tasarıları Senato’dan da geçirmeye çalışması büyük bir olasılık. Kongre’den geçse bile Obama’nın, en büyük hayalinin yok edilmesi anlamına gelecek tasarıya imza atması kesinlikle beklenmiyor. Ancak senatör Ted Cruz ve Rand Paul’un başını çektiği Cumhuriyetçiler ise Başkan Obama’yı bıktırıncaya kadar sağlık reformunun iptali için çabalayacaklarını ifade etti.
Benzer şekilde Obama’nın göçmenlik reformu için Kongre’ye getirmek isteyeceği tasarılar, Cumhuriyetçilerin ağırlıklı olması nedeniyle Demokratların öngörmediği şekilde değişme ve bir önceki dönemde olduğu gibi kadük olma riski taşıyor.
Obama’nın yargı gibi alanlardaki atamalarının da Senato’da onaylanması gerekiyor. Obama’nın adaylarının onaylanması için Senato’dan en az 60 oyun çıkması gerekiyor. Ancak Demokratların Senato’da da çoğunluğu kaybetmesi Obama’nın da elini kolunu bağlamış durumda. Obama’nın yeni dönemde elinde Senato’daki çoğunluğu kullanma kozu da olmayacak.
HABERE YORUM KAT