ABD seçimlerinde medya savaşları
Turgay Yerlikaya, ABD seçimlerinde adayların ve siyasi çevrelerin medyayı kullanma biçimlerini inceliyor.
Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
Abd Seçimleri: Geleneksel ve sosyal medya etkisi
Medya ve siyaset arasındaki girift ilişki, demokratikleşme tartışmalarının yaşandığı ilk evrede, pozitif bir gündem üzerinden ele alındı. Temsil ve vergi arasındaki tartışmalardan tutun da kamusal taleplerin siyaset arenasına aktarılması noktasında medya önemli işlevlere imza attı. Özellikle demokratik düzenin tesisi açısından denge ve denetleme işlevi gören medya, zamanla ticari kaygıların kotarıldığı bir yer haline geldi ve medya sahipleri kar ve çıkar maksimizasyonu adına sahip oldukları bu araçları kullandı. Yeniden feodalleşme olarak tarif edilen bu durum, medya sahipliği ve medyanın dönüşümü açısından da kritik gelişmeleri gündeme getirdi. Konvansiyonel medyanın yaşadığı bu transformasyon süreci hem medya-izleyici hem de medya-siyaset başlıklarında önemli kırılmaları gündeme getirmiş ve bu durum medyaya yönelik güven kaybıyla sonuçlanmıştır.
Medyanın işlevi üzerine yaşanan bu radikal dönüşüm, internet ve sosyal medyanın ortaya çıkışıyla bambaşka bir seyir izledi. Görece demokratik ve katılımcı zeminler olarak takdim edilen ve bir süre bu işlevi yerine getiren internet tabanlı platformlar, demokratikleşme dalgasında yeni bir yer işgal etti. Özellikle otoriter rejimlerdeki geçiş süreçleri ve toplumsal hareketlerde büyük bir ilgi gören bu mecralar, demokratik rejimlerde de talep yönlü bir değişimin mümkün olabileceğini göstermiş ve nihayet bu mecralar üzerinden siyasete etki edilebileceği izlenimi söz konusu olmuştur.
Fakat son dönemdeki gelişmeler, internet ve sosyal medya mecralarına atfedilen bu özelliklerin çok kısa bir süre içerisinde ters bir dalga ile önemini yitirdiği ve hatta bu mecraların demokrasi açısından bir tehdit ürettiği tartışılmaktadır. Evgeny Morozov’un siber ütopyanizm olarak tarif ettiği bu durum, başlarda internet ve yeni medya mecralarına atfedilen pozitif işlevin nasıl ve ne şekilde dönüştüğünü görmemiz açısından önemli.
ABD seçimlerinde medya savaşları
Önümüzdeki hafta ABD’de yapılacak olan seçimler öncesinde hem konvansiyonel hem de soysal medya mecralarının seçimlere ilişkin tutumu, yukarıda ifade ettiğim medyanın dönüşüm süreci ve siyasete etkileri açısından oldukça önemli göstergelere sahip. Önceleri dolaylı bir etki ile seçimlere müdahale tartışmalarında gündeme gelen sosyal medya mecraları, 2020 başkanlık seçimlerinde doğrudan pozisyon almışlar ve seçimlerin kaderine tesir edebilecek bir siyaset izlemişlerdir. 2020 seçimleri öncesinde Biden’a yönelik açık bir destek olarak görülen Trump’ın sosyal medya hesaplarının askıya alınması, bu durumun en net göstergesidir.
Benzer bir müdahil olma süreci bugün X platformunun sahibi Elon Musk’tan gelmekte. Musk’ın Twitter’ı neden ısrarlı biçimde 44 milyar dolar gibi bir fiyata satın almak istediği tartışıldığında, onun bir gün ABD Başkanı olabileceği ve bu mecra üzerinden seçimlere müdahale edebileceği gibi seçenekler de gündeme getiriliyordu. Her ne kadar bugün Başkan adayı olmasa da Trump’ın başkanlığına doğrudan destek vermekte ve kampan-yasında görev almaktadır. Trump ile düşünsel ve ideolojik açıdan da ortak noktalara sahip olan Musk’ın bu tutumu, seçimler öncesinde önemli bir tartışma konusu. Musk’ın, Trump’ın kampanyasına yaptığı maddi desteğin yanı sıra X platformu üzerinden onun politikalarını ve mesajlarını daha fazla görünür kılan algoritmik desteği de düşünüldüğünde, medya ve siyaset ilişkisinin zemininin nasıl ve ne ölçüde değiştiği de görülmüş olacaktır.
Washington Post ve geleneksel medyanın tutumu
Seçimler öncesinde ABD’de yaşanan bir diğer önemli gelişme de Washington Post’un seçimlerde herhangi bir adayı desteklemeyeceğine dair aldığı karar. Daha önceki seçimlerde olduğu üzere Demokratlara yönelik destek açıklaması beklenen gazetenin bu kararı, yüzbinlerce abonenin gazete aboneliğini iptal etmesi ile sonuçlanırken birkaç editörün de gazeteyle yollarını ayırmasına neden oldu. ABD seçimleri öncesinde, medyanın tarafsızlığı üzerine ciddi tartışmalar yapılsa da büyük medya platformları başta olmak üzere yerel medya mecralarının da bir başkan adayına yönelik desteği kamuoyuna deklare edilir ve bu desteğin gerekçelerini de içeren bir metin kaleme alınır.
Jeff Bezos’un Washinton Post’u satın aldığı 2013 yılının ardından yapılan iki seçimde de (2016, 2020) Demokrat adaylara destek vermesine rağmen bu kararın son aşamada yine Bezos tarafından engellenmesi, önemli bir tartışma konusu. Eleştirilerin ardından bir açıklama yapma ihtiyacı hisseden Bezos’un bu kararı almasındaki gerekçe ise medya-siyaset ilişkilerinde yaşanan süreçlerin yarattığı tahribat. Bezos’a göre, uzunca bir süredir medyanın bu geleneksel tavrını sürdürmesi ve başkanlık yarışında taraf olması medyanın güvenilirliğini zedeleyen bir husus.
ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını da konu alan belgeleri yayınlamanın yanı sıra Başkan Nixon’ın istifası ile sonuçlanan Watergate Skandalı’nı da ortaya çıkararak önemli gazetecilik performansı sergileyen Washington Post’un bu kararı alması, kimilerine göre Bezos’un ticari ilişkileri üzerinden Trump ile kurduğu bağla ilişkili iken kimilerine göre de medyanın kaybettiği güveni inşa etmek için yapılan yeni bir hamle. Fakat neresinden bakarsanız bakın, ABD seçimleri, medya ve siyaset ilişkilerinin dünü ve bugününü de içeren bir değişim ve dönüşüm sürecini anlamak adına önemli gelişmelere sahne oluyor.
HABERE YORUM KAT