ABD, Esed'in Askerlerini Yanlışlıkla mı Vurdu?
Yazısında “ABD, Suriye Askerlerini Yanlışlıkla mı Vurdu?” sorusunu soran Osman Atalay, “ABD’nin ‘yanlışlıkla vurmaları’ meşhur stratejik bir eylem biçimidir. Muhatabına diplomasiyle anlatamadığı, izah edemediği kendi gerçeğini güçle izah eder.” diyor.
Osman Atalay’ın yazısı şöyle:
ABD, Suriye Askerlerini Yanlışlıkla mı Vurdu?
ABD öncülüğündeki koalisyon savaş uçaklarının hafta sonu en az 62 Suriye askerini öldürmesi, BMGK toplantısında Washington ile Moskova arasında sözlü atışma ve gerilime yol açtı.
ABD’nin “yanlışlıkla vurmaları” meşhur stratejik bir eylem biçimidir.
Muhatabına diplomasiyle anlatamadığı, izah edemediği kendi gerçeğini güçle izah eder.
Lavrov ve Kerry görüşmesinin hemen ardından gelen bu yanlışlıkla yapıldığı iddia edilen bombalama aslında ABD ile Rusya’nın, Suriye’de hâlâ ciddi bir şekilde görüş ayrılıklarının devam ettiğini gösteriyor.
Gerek ABD gerek Rusya, geçmişte Çeçenistan, Afganistan, Irak ve bugün Suriye’de binlerce sivil yerleşim bölgelerini vurarak binlerce masum insanın ölümüne sebep olmalarına rağmen maalesef hiçbir uluslararası yaptırımla karşılaşmadılar.
Evler, okullar ve iş yerlerinin yanlışlıkla bombalanması sadece birkaç uluslararası insan hakları örgütlerinin ya da BM basın bültenlerinin konusu oldu.
Bugün Suriye’de 500 bin civarında insan hayatını kaybetti ve bunların yüzde 80’i masum sivil insanlardı.
Bu insanlar koalisyonun IŞİD ile mücadele kapsamında şimdiye kadar birçok sivil yerleşim yerlerini vurması sonucunda hayatlarını kaybettiler.
İnsan hakları örgütleri, bu konuyu sürekli dillendirmesine rağmen sivil ölümlerin önü alınamıyor.
Hafta sonu ABD’nin Suriye askerlerini vurmasına en çok Rusya bozuldu ve BMGK’yı acil toplantıya çağırarak ABD’li temsilcilerle adeta söz düellosuna girişti.
ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Samantha Power, Rusya’nın olayın ardından BM’yi acil toplantıya çağırmasını “ikiyüzlülük” olarak nitelerken Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vitaly Çurkin ise basın toplantısında ABD temsilcisi Power’ı eleştirerek saldırının zamanlamasının ateşkes olduğu döneme denk gelmesine dikkat çekip ABD’nin kasıtlı bir şekilde saldırdığını ima etti.
ABD, Suriye’de bir türlü istediği düzeni kuramadı. Savaşın en sıcak döneminde 2012 yılında Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı görevden aldı, ardından IŞİD, PYD, ÖSO gibi direniş örgütlerini Suriye muhalefeti gibi çok parçalı, birbirleriyle taban tabana zıt çatışan grupları farklı vekalet savaşı yürüten ülkeler eliyle kontrol edeceğini zannetti.
Gelinen noktada ABD’nin nasıl bir Suriye görmek istediği üç aşağı beş yukarı belli olmuştur.
ABD, Cerablus harekatı başladığında koalisyon güçlerinin hava desteği de dahil Türkiye’yi destekleyen mesajlar vermişti.
Ancak Türkiye ne zaman Fırat’ın doğusuna geçmemekte direnen PYD/YPG’yi hedef alınca ilişkiler limonileşmeye başladı.
ABD, Suriye’de Kürt koridoru planından vazgeçmiş değil.
Rusya için önemli olan Akdeniz sahilinde askeri üslerini muhafaza etmek.
İran için önemli olan Lübnan Hizbullahı’nın güvenlik koridorunun varlığıdır.
Görünen ve gelinen noktaya baktığımız zaman Suriye, Irak’ın demografik olarak üç parçaya bölünmüş haline dönüşmüş durumdadır.
Her ne kadar İran ve Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsediyorsa da mevcut şartlarda bunun muhafaza edilmesi çok zor görünüyor.
Suriye’nin toprak bütünlüğü Esed’in olmadığı ve Sünnilerin yönetimde olduğu bir sistemle ancak mümkün görülüyor.
Yeni Akit
HABERE YORUM KAT