99’daki Deprem Hırsızlarının Yeni Nesli
Deprem sonrası devletin, insanların ve STK’ların çabalarını değerlendiren Kılıçarslan, bazı kimselerin insanlıktan utandıran tavırlarıyla etrafa saçtıkları kötülükleri de yorumluyor.
Yeni Şafak / İsmail Kılıçarslan
Deprem, millet ve lağım fareleri
99 depreminin benim için en anlaşılmaz tarafı, devletin neredeyse 10 gün boyunca “yokları oynaması” da değildi, gelen yardımlarla memur maaşı ödenmeye çalışılması da… Çünkü ortada ne devlet vardı ne de güç. Memlekette neredeyse hiçbir şey yönetilemiyordu. Bunu anlaşılır bulmuştum yani.
Benim için anlaşılmaz olanı, depremden kısa süre sonra Türkiye’nin dört bir yanından organize olarak deprem bölgesine akan hırsızlardı. İnsanlar canlarıyla uğraşırken, enkaz kaldırmaya çabalarken bu hırsızlar dünya malına tamah ederek “ne götürürsek kârdır” diye düşünmüşler ve evlere, işyerlerine dadanmışlardı. Tabii ki ortada yine devlet yoktu ve genel itibarla deprem hırsızlarının çaldıkları yanlarına kâr kaldı.
Bu, burada bir dursun.
Cuma gecesi Sivrice merkez üslü şiddetli bir deprem olunca bir kez daha “devlete sahip bir millet” olmanın ne denli önemli olduğunu hissettim. Daha depremin ilk anında hem devletin ilgili kurumları hem de millet meseleye el koyarak insanüstü bir süratle organize oldular. Depremin üzerinden 2 saat geçmemişken insanların geceleyebileceği mekânlar belirlendi, camiler, havalimanı, spor salonları, okullar… Tamamı milletin hizmetine açıldı. Kızılay hemen Erzurum’dan 5.000 kapasiteli mutfağını yola çıkardı. TCDD perondaki trenleri çalıştırıp ısıttı. Malatya’da, Elazığ’da yerel yönetimler çok çabuk adapte ve mobilize oldular.
Türkiye’nin 81 ilinden yardımlar tabiri caizse yıldırım hızıyla yola çıktı. Sadece kurumların ve yerel yönetimlerin yaptıkları yardımlardan söz etmiyorum. Bingöl’den arabasının bagajına battaniye yükleyip yola çıkandan mı, “depremzede aileleri evimde ağırlarım” diyenden mi, arama kurtarma çalışmaları için Kayseri’den yola düşenden mi bahsedeyim? Toplamı şudur: Bu asil milletin mayasında vardır kötü günde dayanışmak. Hatta denebilir ki millet olduğumuzu en çok böylesi anlarda anlarız.
Bu da burada bir dursun.
Bir de lağım fareleri vardı gece boyunca. Mesela bulaşık deterjanı içmekten beyni sulanmış bir bulaşık artığı “depremin büyüklüğünü güncellerler, çünkü depremin büyüklüğüne göre vergi muafiyeti geliyor” yazdı. İnsanlar enkaz altından çıkarılmaya çabalanırken yazdı bunu. Üstelik vergi muafiyetinin depremin büyüklüğüyle değil, yol açtığı kayıpla ilgili olduğunu bilmeden, çünkü bilgiyi hiç önemsemeden yazdı. İnsanlığımdan utandım.
40 yıllık bir siyasetçi, “geçmiş olsun” bile deme zahmetine girişmeden fırsattan istifade güya deprem duyarlılığı ile politik rant devşirmeye kalktı. İnsanlığımdan utandım.
Kadrolu Şebbiha savunucusu vicdansız gazeteci daha deprem olur olmaz “deprem vergileri nerede?” diye sordu. Sanki deprem vergileri depremi engelleyebilirmiş gibi. İnsanlığımdan utandım.
Tuncay Özkan ve Solhaber denilen zavallılar Urfa’da tadilat yapılan hastane görüntülerini Elazığ’da hastane yıkılmış gibi servis ettiler. İnsanlığımdan utandım.
Alevi ve Kürt köylerine yardım ulaşmadığına dair şayia çıkarmaya çabalayanları gördüm. İnsanlığımdan utandım.
Elazığ’daki insanlar için “gebersinler, oy verdikleri yer belli” yazabilen aptallar gördüm. İnsanlığımdan utandım.
Kızılay’ın dayanışma çağrısına “mültecilere gelince para var, depremzedeye gelince yok” diyerek itibarsızlaştırmaya çalışan kancıklar gördüm. İnsanlığımdan utandım.
99’daki deprem hırsızlarının yeni neslinden tiksindim resmen.
Finalde ise şöyle düşünüp rahatlattım kendimi. Devlet orada, millet de orada. Eh. Devletin de milletin de ayağına dolanma çabasında lağım fareleri de orada. Demek ki her şey olması gerektiği gibi…
Fakat “olması gerektiği gibi olmayan” çok çok önemli bir şeye işaret edeyim. Deprem sonrası kritik aşama devam ederken, insanlar canlarının derdine düşmüşken “şu an enkaz altındayım” diye tweet atarak insanları hem yanıltan hem de arama kurtarma çalışmaları yapan ekipleri zor durumda bırakan gerzeklere yani. Öyle korktum ki bu mesajlardan, bu mesajları atabilen zihinlerden. Her şeyi oyun, eğlence, ilgi zanneden bu ahmaklık ülkemizi kaplıyor ve korkarım yarın pek çok şey için çok geç olacak.
HABERE YORUM KAT