9 yıl değil 9 ay bile çok!
Zorunlu eğitim 9 yıla çıkıyor. 9 yıl değil, 9 ay bile çok.. Bizdeki eğitim sistemi, resmi ideolojinin toplum mühendisliği.. Sistematik geri zekalı ve biyonik robotlar yetiştirmeye endeksli..
En iyisi “Home school”. Ya da “Okulsuz toplum..”
Eğitimden korkuyorum, hele bunun “Milli / National” olanından daha çok korkuyorum..
Bu çocuklar ne Yurttaşlık bilgisi bilirler, ne Matematik. Öğrendikleri Geometri onlar için Bilardo oynamak için bile fayda sağlamaz..
Derler ya, “Cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür” diye, işte o hesab!
Açık lise benim için en ideal lise. Tabii çocuğunuzu takip edebilirseniz. Yani işi haylazlığa vurmazsa. Dışarıda, okulda öğrendiğinin 10 kat fazlasını öğrenebilir..
Okulda doğru düzgün bir öğretim yok. 23 Nisan, 19 Mayıs, Cumhuriyet Bayramı, 10 Kasım, Kurtuluş Bayramı derken, bir ay öncesinden başlayan hazırlıklarla “Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur” hesabı, aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar. Ve tabii bir de bangır bangır müzikler. Kimsenin ders filan yapması mümkün değil..
Okulun çevresi, tinerci, hapçı, tombalacı dolu..
O okudukları ders kitapları ile bir şey olmaz.. Yani çocuk kendi Kütüphaneye gidip kitap okumuyorsa, o bilgileri ezberlese ne yazar!
Yazık! O kadar zaman, o kadar para, o kadar umut!
Din yok, ahlak yok, ana - babaya saygı yok.
Bu Tarih kitapları ile Tarih, Coğrafya kitabları ile Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi kitabı ile Yurttaşlık Bilgisi öğrenilmez. Zaten dini hiç saymıyorum.. Bu Mantık ve Felsefe kitabı ve okulda yaşanan pratiklerle doğru düşünme ve düşündüğünü doğru ifade etmek ne mümkün!
Okuldan çıkınca çeteye teslim oluyor çocuk.. Bira içmeye gidiyorlar..
O Kolejlerde de durum çok iç açıcı değil..
Öğretmenler bıkkın, bezgin.. Yöneticiler de öyle..
On binlerce resim, müzik öğretmeni, bilgisayar öğretmeni, aynı şeyleri tekrarlamaktan yorgun düşmüş gibi.. Hiçbir şey üretmiyorlar.. Çocukların haylazlıklarından bezmişler gibi sanki..
Batıda da yeni yollar aranıyor.. Klasik okuldan kaçış var.. Avustralya’da fiziki mekan sorunu sebebi ile başlayan ev ve mahalle okulu kampanyaları, şimdi giderek örgün eğitimin yerini alıyor.. Sanat, spor, din ve dil dersleri örgün eğitimin dışına çıkarılıyor. Multi kültürel, Mülti disipliner yollar deneniyor.. Hatta paket ders yerine, öğrencilerin ders seçme sistemi ile ders başına sertifika verilerek, yeterli kredide sertifika toplayanların meslek edinme, işe girme, yüksek öğrenime devamını sağlayan çalışmalar yapılıyor..
Ne öyle 5 yıl, 8 yıl tartışması. Komedi bu. Ömür boyu öğrenim.. Ama zorunlu / zorla değil..
Bizde okul dediğin ne ki, Resmi ideolojinin misyoner okulu gibi bir şey!
Onun için ayin-i ruhani gibi bir tören sistemi var. And içilir, Bayrak merasimi düzenlenir, İstiklal Marşı ve manifesto okur gibi, bildiri okur gibi biri çıkar Vatan, Millet, Sakarya döşenir!
Tek başına bu ritüel bile okuldan nefret ettirmeye yeter de artar bile..
Bu okulları Ankara elinde tutsa ne yazar, Belediyelere devretseniz ne yazar. Ama Belediyede olması, Ankara’nın elinde olmasından daha az kötüdür yine de..
Aslolan Özgür öğrenim için Tevhidi Tedrisat’tan kurtulmak olmalıdır.. “Tek’ci” değil, çoğul.. “Eğitim” değil, “öğretim”.. Eğitilmiş bir çocuğun beyni sizin değildir..
Şu e-kitap hikayesi de aslında öğrenciler üzerindeki negatif baskıyı azaltacak bir ara çözüm olarak ciddiye alınmaya değer bir proje.. e-kitap, e-kütüphane, e-sınıf ve e-okul için bir geçiş olabilir..
Ben berbat bir talebeydim.. 7 senelik İmam Hatip okulunu 9 senede 7 defa okul değiştirerek bitirebildim.. Okulda Fransızca öğretiyorlardı, ben İngilizce öğrenmeye çalışıyordum.. Arapça’yı öğrenmeyi çok istiyordum, ama olmadı.. 9 sene İmam Hatip, 2 sene de Arap-Fars filolojisi, 11 sene de hiçbir şey öğrenemeden okul bitti. Nasara, yansuru, o kadar. Bir de “Ya eyyüheşşebabittürki!” Yani Ey Türk Gençliğinin Arapça’sı.. Gus ibni Saide’nin hutbesi vs..
Ben ne öğrendi isem okuldan kaçtığım zamanlarda öğrendim! Sinemaya gitmek yasaktı, ben sinemaya gittim. En önemsiz ders resimdi bizde, ben resim dersleri alıyordum.. Bana not kazandırmayacak kitaplar okuyordum daha çok. Hatta anlattığımda başım belaya girecek şeyler okuyor, düşünüyordum.. Tek kuralım vardı: Allah’a hesabını veremeyeceğim bir şey yapmamak ve bir şeyi terk ediyorsam, onun yerine yaptığım şeyin daha değerli bir şey olması!
Okulu ve bu dersleri ciddiye alanlar, bu düzenin gönüllü kapı kulu olmaktan öte bir role talip olmayanlardır.. Eğer yeni bir medeniyetin kurucusu, öncüsü, o medeniyetin inşası için çaba gösteren fikir işçileri olmak istiyorsanız, çok daha fazlasını yapmaya mecbursunuz.. Karnını doyuracak bir iş arayanlar için ise peşinde koştukları ekmek, oltaya takılan yem gibidir..
Siyaset, memuriyet, benim hayalimdeki nesil için ufak, sıradan işlerdir.. Daha fazlası gerek bize..
Allah (cc) sizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor. Sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek istiyor.. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak, yeryüzünün bütün mazlumları bizim yetimimizdir.. Biz Kadiri mutlak (Mutlak iktidar sahibi) ve bir olan Allah’ın iktidarının yeryüzündeki temsilcileri değil miyiz?
Bilim, sanat, düşünce alanında yükselmemiz gerek.. İktisaden güçlü olmalıyız.. Kireçlenmiş bir beyne değil, faal bir akıla ihtiyacımız var..
Selâm ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT