1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. 6-7 Eylül’ün Ruhu Hatay’da Hortladı
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

6-7 Eylül’ün Ruhu Hatay’da Hortladı

03 Eylül 2012 Pazartesi 12:28A+A-

Bugün yarın başlar yine 6-7 Eylül’ü anlatan yazı dizileri. Yeni keşfedilen bilgi ve belgeler, hatıratlardan aktarılan bir iki anekdotla süslenerek piyasaya sürülür. Teamül halini almış bu gazetecilik faaliyetinden iki kritik noktanın atlanmaması koşuluyla rahatsız değilim elbette. İlki gerçek failleri gizleme operasyonu ikincisi ise 6-7 Eylül’ü nefretle anar gibi yapıp yenileri için zemin hazırlamak.

Yakın siyasi tarihle yüzleşmekten, bu topraklarda Rum ve Ermeni toplumuna karşı gerçekleştirilen zulümlerin teşhir edilip kınanmasından, sorumlu ideoloji ve kadroların insanlık nezdinde yargılanıp mahkûm edilmesinden ahlak ve vicdan sahibi bütün insanlar memnuniyet duyar. Ama iş medyatik tarzda timsah gözyaşları dökerek, zulüm merkezini korumak amacıyla birkaç siyasi figür karşısında gölge boksu yaparak prim yapılmasına itirazımız olmalı.

6-7 Eylül’ü Yaratan İdeoloji ve Kadrolar

II. Dünya Savaşı sonrası şartlarında yeniden şekillenen uluslararası dengelerde İngiltere sahip olduğu bütün kolonilerden çekilmek zorunda kalır. Kıbrıs ise Ortadoğu’daki en son ve en kritik hâkimiyet alanıdır. Kıbrıs’taki İngiliz sömürgeciliğine karşı muhalefet bayrağını yükseltirken Sosyalist Blok’a göz kırpan Yunan-Rum milliyetçiliğinin önünü kesmek için Türkiye usul usul sahaya çekilir.

Tarihî ve coğrafi bütün iddialarından vazgeçtiğini “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesiyle deklare etmiş Kemalist Türkiye’nin 1940’ların sonundan itibaren Kıbrıs adında bir ‘Milli Dava’sı olur. ‘Milli Dava’nın değişmeyen liderliği laik-Batıcı karakteriyle temayüz eden ‘Mücahit’ Rauf Denktaş tarafından üstlenilmiştir. Rum-Yunan düşmanlığı üzerinden Yavru Vatan Kıbrıs ve Anavatan Türkiye’nin hem Türklüğü hem de Türkçülüğü pekiştirilmek istenmiştir.

II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye ve Kıbrıs’ta Rum-Yunan düşmanlığını toplumsallaştıran önemli merkezlerden birinin de Hürriyet gazetesi olduğunu es geçerek 6-7 Eylül Olaylarını izah etmek abesle iştigaldir. Hürriyet’in sahibi Sedat Simavi’nin gazetenin yazı işleri müdürü ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin Başkanı olan Hikmet Bil’le birlikte 1949 yılında çıktıkları Kıbrıs seyahatinden itibaren başlattıkları “Kıbrıs kavgası”nı okumak için Necati Zincirkıran’ın “Hürriyet ve Simavi İmparatorluğu” kitabı sürece dair önemli tespitler içeriyor. O tespitlerden birisi de Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş eliyle Hürriyet gazetesinin Kıbrıs’ta Genelkurmay’la paralel bir zamanlama içerisinde örgütlenme hikâyesidir.

Hürriyet bürolarının Rauf Denktaş, Fazıl Küçük, Faiz Kaymak gibi Genelkurmay’la irtibatlı Kıbrıslı liderlere nasıl tahsis edildiği, Kıbrıslı gazetecilerin teknik ve söylem açısından eğitim adı altında nasıl şekillendirildiği meselesini de 6-7 Eylül olaylarını hazırlayan sürecin işaretleri olarak okunabilir.

Bir taraftan Hikmet Bil -yazı işleri müdürlüğü yaptığı- Hürriyet gazetesinde Kıbrıs’la alakalı aslı astarı olmayan haberler yapıyor diğer taraftan aynı Hikmet Bil, lideri olduğu Kıbrıs Türktür Cemiyeti üzerinden ülkenin dört bir tarafında Rum-Yunan toplumuna karşı nefret aşılayan mitingler tertipliyordu. Rum-Yunan milliyetçiliğinin günahlarını abarttıkça abartan ve bunlar üzerinden Türk milliyetçiliğini pekiştirip saldırgan bir kimliğe büründürmeyi amaçlayan Kıbrıs Türktür Cemiyeti 200 bin üyeye ulaşacak, 84. Şubesini Kıbrıs’ta açacak ve hazırladığı on binlerce pankartı sadece büyük şehirlere değil köy kahvelerine dahi ulaştıracak kadar organizedir.

Kıbrıs’tan haber akışını kontrol altına almak ve Kıbrıs’taki Türk toplumuna karşı Rum milliyetçi örgütler tarafından organize edilen saldırı haberleri üzerinden gelişen tepkiyi Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin kanatları altında toplumsallaştıranların hedefi neydi? 1955 yılının Ağustos ayından itibaren başta Hürriyet olmak üzere paralelinde yayın yapan gazetelerde Rum çetecilerin Kıbrıslı Türklere saldırıp katletmek üzere hazırlıklar yaptıkları haberleri yayınlanmaya başlanır.

 

Katliam haberleri sistematik olarak yaygınlaştırılırken Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi gazeteler Kıbrıs’ta Rumların Türkleri öldürmek üzere planlar yaptığı, Müslümanların mezarlıklarının yakılıp tahrip edildiği haberleriyle okuyucuların karşısına çıkar. Ancak haberlerin hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.

Gazeteler ve Cemiyet kontrolü altında oldukları, dönemin Psikolojik Harp Dairesi tarafından yürütülen operasyonların unsuru gibi işlev görmüştür. Tıpkı olayların fitilini ateşleyen Selanik’teki Mustafa Kemal’in doğduğu evin bombalanması olayında olduğu gibi. Çünkü bombayı atan Rum-Yunan milliyetçilerinden biri değildi; tersine 1990’lı yıllarda Nevşehir valiliği de yapan sonradan Özel Harp Dairesi adına çalıştığı ortaya çıkan Oktay Engin isimli Türkçü birisiydi.

 

10’dan fazla Rum vatandaş öldürüldü, kiliseler başta olmak üzere Rumlara ait binlerce işyeri ve ev saldırıya uğradı, yağmalandı. Irkçı saldırıları organize edip örgütleyen Seferberlik Tetkik Kurulu ve MİT ise hiç sorgulanamadı.

İstanbul’da Rum, Hatay’da Arap Düşmanlığı

Peki, 6-7 Eylül ruhunun Hatay’la ne alakası var? Hikmet Bil’in ruhunun tecessüm ettiği Fehim Taştekin, Ceyda Karan, Enver Aysever gibi gazetecilerin Hilmi Yarayıcı, İlkay Akkaya, Leman Sam gibi sanatçıların geçen hafta Antakya/Hatay’da imza attıkları girişime bakınca alakayı kurmakta hiç zorlanmayacaksınız.

Yerli malı Şebbihalar “Hatay elden gidiyor, Peşaver oluyor” diye feryat ediyorlar. Geçmişte “Kıbrıs Türktür” söylemi üzerinden üretilen Rum-Yunan düşmanlığının, Türk ırkçılığının benzerini günümüzde “Barışa Çığlık” deyip Arap, Çeçen, Selefi, Vahhabi, “uzun sakallı ve entarili” düşmanlığı üzerinden üretiyorlar.

Bakalım “Barışa Çığlık” kamuflajı altında yürüttükleri ajitasyon ve provokasyonlardan sonra hangi planları devreye sokacaklar! Mesela etnik ve mezhebi kimliğiyle bir düşman ve nefret unsuru haline dönüştürdükleri Suriyeli mültecileri korkutup kaçırmak amacıyla kampları yağmalamaya, ev ve cami basmaya güç ve cesaretleri yetecek mi?

Şebbiha ve Muhaberattan aldıkları ilhamla Esed-Baas cuntasının bekası adına bakalım daha hangi psikolojik harp savaşlarıyla cephede mevzi tutacaklar?

Kesin olan şu: Tarih tekerrür ediyor. Suriye’den Hatay’a gelen mülteciler için 6-7 Eylül’ün ırkçı saldırgan ruhu bir kısmı sol-sosyalist çizgideki gazeteci, aydın ve sanatçılar tarafından hortlatılmak isteniyor.

 

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum
  • SELAMİ SAYGIN / 07 Eylül 2012 15:32

    Kenan Alpay, kendisinin Hıristiyan sever azınlık sempatizanı olduğunun söylenmesine iftira diyor. Demokrasilerde vatandaşın beyanı esastır:) ama, Ruhban Oklunun kapanmasına çok üzüldüğünü 12 temmuz 2012 de yazmış. Rum-ortodoks düşmanlığını Türkçü Kemalizmin icat ettiğini de iddia etmiş. İşin o kısmı Kemalistleri ve Türkçüleri ilgilendirir. Diyelim ki dediği gibi İttihatçılarla başladı bu düşmanlık K.Alpay bundan niye rahatsızdır? 1821 de bir haftada Morada 25 bin Müslümanın katledildiğini bilmez mi? Buna bir tepkide bulunmak Müslümanların hakkı sayılmaz mı? 1912’de Balkanlarda kaç yüz bin Müslüman katledildi? Ortodoksların payı nedir bu kıtallerde? Buna itiraz ittihatçılık mıdır? Katledilenler Müslüman ise hele Türk ise zerrece dğeri yok mudur K.Alpay için? Bu nasıl bir insanlık ve vicdan anlayışıdır? 1919-1922 arasında Rumların Patrikhane öncülüğünde yaptıklarına ne demeli? Ya Yunan işgalinde yapılanlara? Bunlara itiraz etmek ittihatçılık sayılıyor K.Alpaya göre. Müslümanlara karşı işlenen suçları Patrik efendi affetti mi diyeceğiz yoksa? itikadımıza göre işte bu olmaz. Rum-Ortodoksların yaptıklarına itiraz psikolojik savaşmış K.Alpaya göre. Etmemek nedir, onaylamak değil midir? Rum-ortodoksların böyle cinayetler işlemeye hakkı mı var yoksa? kezban Hatemi ekolü belli ki etki alanını durmadan genişletiyor. K.Alpaya göre Rum-ermeni etnisitesinden korku duyuluyormuş:) Oysa Ankaranın taşına bak diye başlayan türkü bunun aksini söyler. Rum-Yunan ulusçuluğu birbirini destekliyormuş:) Yunan ulusçuluğu ve isyanı başladığında 1821 de Türk ulusçuluğu mu vardı? Tarih ve insan hafızası bu kadar hiçe sayılır bu kadar tahrif edilir. Ruhban Okulunun kapanması İslamcı K.Alpaya niye dert olmuştur? Türkiyede olmayan Rum-ortodoks nüfusu için niye Ruhban okulu açık olacak? O okulu 1971 de Rumlar kapatmadı mı? Halbu ki 1919-1922 de yaptıkları bile sınır dışı edilmelerini icap ettirmişken, kemalizm halifeliği kaldırdı Patrikhaneyi afetti ve İstanbulda bıraktı. Bu bile kesmemiş K.Alpayı, Ruhban Okulu ahlaksızca Türkiye tarafından kapatılmış.

    Yanıtla (0) (0)
  • Kenan Alpay / 06 Eylül 2012 21:18

    Selami Saygın'ın yorumları maalesef suizan ve iftiradan ibaret. Hakkımda kullandığı ifadeleri kendisine nasıl yakıştırabildi, anlamak mümkün değil.

    Şu cümleyi sarf eden bir insanı sadece Allah'a havale edebilirim: "Hıristiyanların hep haklı, Müslümanların hep haksız sayılması hangi görüşün değerlendirmesi olabilir?"

    Peki şuna ne demeli: "Alpay'da inanılmaz bir Hıristiyan sevgisi ve azınlıklara ölçüsüz bir sempati gözleniyor."

    Sarf ettiği cümleler kendisini kesmemiş olacak ki şöyle buyurmuş: "K. Alpay, ...Hıristiyan savunması yapmaktadır. ... K. Alpay yakında Bartelemous tarafından tütsülenebilir. kendisine mutluluk dilemek lazımdır."

    (Bütün söylediklerimin yanlış olduğunu farz edilse bile) Beni "Herkesi güldürmeyi başarmak" ve "nakarat sevmek" gibi pespaye sıfatlarla anmayı marifet bilen bir insan için üzülmemek elde değil.

    Yılların birikimi ve tecrübesinden hasıl olan bu seviyedeki yorumlar ise yazıklar olsun!

    Yazıda hiç bir karşılığı olmayan, tamamen ama tamamen suizan, yalan ve iftira üzerine kurulu bu kara çalmalara cevap vermek anlamsız bir çabadır.

    Çünkü Allah'tan korkmayı, kuldan utanmayı karikatürize eden bir insana söylenecek bir söz varsa ben onu bilemiyorum. Ama bir şeyi çok iyi ve gayet net biliyorum:

    "Saygın" Bir İnsan Olmanın Yolu Nüfus Müdürlüğünden Geçmez!

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhammet Zeki Çalışkan / 06 Eylül 2012 18:52

    Kenan Bey, twitterde dolaşan şu yorumlar için de açıklama getirebilirseniz memnun olurum. selamlar.

    Selami Saygın ‏@SelamiSaygin

    Suriyede Baas iktidarından yana olan CHP ve bütün sol çevrelerin, Suriyeli mültecilere hasım olduğu biliniyor. Bunun için Hatayı da bir üs gibi kullanıyorlar.

    Sol ve Aryani çevrelerin Suriyeli mültecilere hasımlığı ile 6-7 Eylül olayları arasında bir ilişki kurulabilir mi? Evet bu ilişkiyi kurma başarısı beceren kişide Hak Söz'ün yazarı kenan Alpay olmuş. Alpay'da inanılmaz bir Hıristiyan sevgisi ve azınlıklara ölçüsüz bir sempati gözleniyor.

    Türkiye tarihinde ne zaman hangi gayri müslim azınlıkla bir sorun yaşanmışsa, Alpay mutlaka azınlıklardan yanadır. 6-7 eylül olayları Kıbrısta Rumların Türklere olan saldırılarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştı.

    Ama Alpay Rum saldırılarının külliyen yalan olduğunu, olmayan bu saldırı haberlerinin İstanbulda Rumlara saldırıya dönüştüğü nakaratını o kadar sever ki K. Alpay Hatay'da sol cenahın Suriyeli mültecilerin aleyhine estirdiği havayla bile bir ilişki kurmayı başarmış ve herkesi güldürmeyi başarmıştır.

    K. Alpay, Hıristiyanların zulmünden katliamından Türkiyeye sığınmış bir ailenin mensubu iken Hıristiyan savunması yapmaktadır. Bu çıkışları nedeniyle K. Alpay yakında Bartelemous tarafından tütsülenebilir.

    kendisine mutluluk dilemek lazımdır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhammed Zeki Çalışkan / 06 Eylül 2012 14:56

    Kenan Bey yazınızı ilgiyle okudum. Hatay da yaşananlarla 6-7 Eylül olayları arasında bir bağlantı kurmanız da oldukça yerinde olmuş.
    Lakin aşağıda Selami Saygın isimli yorumcunun da ilginç iddiaları var. Kendisi twitter da da bu iddiasını dillendiriyor. Yazdıklarından sizi şahsen tanıdığı izlenimi de aldım.
    Ben bu yazınızdan Selami beyin anladığını anlamadıysam da bu iddialar konusunda cevabınızı merak ediyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • hasan / 03 Eylül 2012 14:31

    allahtan korkmayan esadı destekleyen zıbıdi din düşmanları tekrar bu vahşetleri dünya gürüyor biliyor ama gürmemezlikten geliyor suriyede bir insanlık suçu işleniyor ve çok azı dışında bayan yaşlı kadınlardan oluşuyor mazlum mağdur hiçbir şeyleri kalmamış şehirler tarumar olmuş yetmiyormuş gibi emperyalizmin ayak bağları küpeli lünpen cazgır dinden imandan çarşaftan sakaldan namazda oruçtan nefret eden bu mahlukların esadın hizmetçileri türkiyeye sığınan insanları yiyercesine boğazlarcasına elerinden gelse tümünü katliamdan geçirecekler siz değil emperyalizme karşı mücadele olsa olsa siz ancak onların ayak bağları olabilirsiniz patolojideki hastalık tanımınız bu ister kabul edin isterse red edin gerçekleri hiç bir zaman ürtbas etmeye yetmez taksimde eve giderken 2 suriyeli genç bir stant açmışlar bir kaç lokum giyim eşyası ufak tefek bazı şeyler allah bilir birileri onlara vermiş satıp belki suriyedeki insanların ihtiyaçlarını gidermek için iki suriyeli genci abluka altına almışlar o kadar üzerlerine gidiyorlarki gençler bir şey dese ortalığı tarumar edecekler doğrusu pes o kadarda alçaklık ve cazgırlık olamaz ama cazgırlık onların geninde yerleşmiş durumda oluyor işte içlerinde kürd şebihaları var biliyorum provokasyon yapıp ortalığı bulandırmaya çalışıyorlar fakat dayanamadım bende suriyeli kardeşlerimin tarafına geçip bayağı tartıştık en sonunda polis gelip sizin burada gitmeniz selamet açısından daha iyi olur dedi ve 10 civarı kamera elerinde arka arkaya resim çekiyorlar resmen piskolojik baskı allah için ve onların kin nefretini boğazlarından kalması daha içerlenmeleri için bir miktar para verince hepsi birden paran ABD emperyalizmine gidiyor çığlıkları daha fazla patlamaları için bir miktar daha verdim ama nasıl elerınde gelse düvecekler sonrada arkadaşlar toparlayıp eminününe gitiler bu gençler suriyedeki esadın türkiyedeki şebihalarıdır kütü insanlar iyi şeyleri yapamazlar mazlum insanlara kucak açıp merhametle yaklaşacaklarına ızdıraplarına melhem olacaklarına resmen onları türkiyede kovmaya çalışiyorlar eziyet ediyorlar allah onları korusun amin.

    Yanıtla (0) (0)
  • SELAMİ SAYGIN / 03 Eylül 2012 14:04

    Bazı çevrelerdeki Rum-Yunan sevgisini açıklamak çok zor olmalı. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda hep Türkiyenin haksız görülmesi, Yunanistanın ve Rumların hiç eleştiri konusu edilmemesi hangi aklın, nasıl bir muhakemenin ürünü olabilir? Hıristiyanların hep haklı, Müslümanların hep haksız sayılması hangi görüşün değerlendirmesi olabilir?

    Yanıtla (0) (0)