5816 kaldırılsın! Düşünce ve inanca özgürlük!
Kartal Adliyesi önünde toplanan Müslümanlar hutbede Mustafa Kemal tazimine karşı çıkan Ahmet Bostancı’nın maruz kaldığı hukuksuzluğu telin ederken 5816'nın kaldırılması talebini yineledi! Bostancı tahliye sonrası tekbirlerle karşılandı!
HAKSÖZ HABER
Geçtiğimiz 10 Kasım'da İstanbul Gayrettepe'deki Hacı Nimet Özden Camii'nde kılınan Cuma namazı sırasında hutbede yer almamasına rağmen Mustafa Kemal’e tazim edilmesine tepki gösterdiği için gözaltına alınan Ahmet Bostancı 66 gündür tutukluydu.
Türkiye’de hukukun bağımsızlığı söz konusu olduğundan var olan problemlerin açık delili olan bu hukuksuzluk örneği Özgür-Der 'in çağrısıyla Kartal Adliyesi önünde bir araya gelen Müslümanlar tarafından telin edildi.
Grup adına sunuş konuşmasını gerçekleştiren Salih Orhan 66 gün önce gözaltına alınan Ahmet Bostancı'ya özgürlük talebini dile getirmek için bir araya gelindiğinde vurguladı.
"Ahmet Bostancı’nın Diyanet’in hutbesinde yer almayan tazim ifadelerini eleştirdiği için komik bir mahkeme kararıyla gözaltına alınması bir hukuk garabetidir.
Ahmet Bostancı’nın mağduriyeti hemen son bulmalıdır ancak mesele bununla sınırlı değildir. Müslümanların üstünde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallanan 5816 kaldırılmalıdır. Türkiye’nin mezardan yönetilen bir ülke olmasını kabul etmiyoruz."
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya 5816’dan kaynaklı sistematik zulüm silsilesine dikkat çekti.
Burada sistematik olarak işletilen bir zulmü telin etmek için buradayız. Türkiye toplumu değişik gerekçelerle 5816 sebebiyle mağdur ediliyor. İki ayı geçkin süredir tutuklu bulunan Ahmet Bostancı ise bu sistematik zulmün son örneğidir.
Şu hususun açıklığa kavuşması lazımdır:
Bizler Rabbimiz dışından hiçbir varlığı yüce veya ilah olarak görmüyoruz. Allah dışında hiçbir varlık tazime layık değildir. Mesele sadece Mustafa Kemal ile sınırlı da değildir. Bunun anlaşılması lazım. Bostancı inancının gereği olarak Mustafa Kemal’in tazimine tepki göstererek camiyi terk ediyor. Mustafa Kemal’in kendisi de dini inanışı reddeden bir insanken bu dayatmanın anlamı nedir? İşgüzarlık sonucunda hapsedilen Ahmet Bostancı’nın ceza alması hukuki bir rezalettir. Hiçbir suçu olmayan bir insanın sırf Allah dışında bir varlığın tazim edilmesini eleştirdiği için mahkûm edilmesi Türkiye’de düşünce özgürlüğünün durumunu göstermesi açısından ibretliktir.
Müslümanların hakaret ve sövgüye karşı olduğunu ifade eden Kaya buna karşın kimsenin Müslümanlara inanışlarına ters fikirleri dayatamayacağının altını çizdi.
Bizler Müslümanız kimseye sövmeyiz ancak kimsenin bize inancını dayatmasını da kabul etmeyiz. 5816 sayılı yasanın hakareti engelleyemeye dönük bir yasa olduğu ifade edilirken açıkça Mustafa Kemal’i eleştirmeyi imkânsız hale getirdiğini görmek gerekiyor. Bu bir dayatmadır kimse eleştirilemez değildir.
Hakaret, sövgü kime yapılırsa yapılsın suçtur. Ancak kişilere özel yasalar yaparsanız birileri de bunu eleştirileri susturmak için araç haline getirecektir. Bu hukuki çarpıklık giderilmelidir. Sayısız insan mağdur oldu. Geçmişte akademisyen Atilla Yayla, Mustafa Kemal’e sadece ‘bu adam’ dediği için benzer bir mağduriyet yaşadı. Bugün de aynı zorbalıklara Ahmet Bostancı maruz kalıyor.
Rıdvan Kaya, Türkiye’de hukukun işleyişindeki tutarsızlıkları göstermesi açısından Ahmet Bostancı’nın yargılanma sürecinin oldukça ibretlik veriler sunduğunu ifade etti.
Ahmet Bostancı yargılanırken arkasında Atatürk büstü ile yargılanıyor. Yargının tarafsız olmadığının açık delili olan bu tablo hukukun işlevini tartışmalı hale getiriyor. Kemalizm’i eleştiren insanların yargı karşısında tarafsız bir muamele göreceğini düşünmek mümkün değildir. Bu yargılama düzeni tarafsızlıktan ve yargı bağımsızlısından uzaktır!
Kemalizm’e bağlı olduklarını her vesile ile haykıran yargıçların Kemalizm’i eleştiren kimseleri yargılaması haksızlıktır, adaletsizliktir. Aynısı Müslümanlara sorulursa Müslümanlar için adalet vazgeçilmez itikadi bir ilkedir. Bizler kendi aleyhimize dahi olsa adaleti savunuruz. Sizler öyle mi yapıyorsunuz?
5816 ile insanların yargılanması bu bağlamda baştan sona tutarsızlıktır. Ahmet Bostancı kardeşimizin sadece inancını ortaya koyduğu için yaşadığı mağduriyet büyük bir zulümdür bunu kabul etmiyoruz ve derhal sona erdirilmesini istiyoruz.
Erdem Vakfı'ndan Ufuk Çolak ise 5816’nın kaldırılması gerektiğini vurgularken “5816 kaldırılmalıdır. Ahmet Bostancı ve nicelerinin yaşadıkları mağduriyetin sona erdirilmesi gerekmektedir. Müslümanların üstünde tahakküm oluşturma çabasını kabul etmiyoruz.” dedi.
Avukat Ümit Kudbay tarafından okunan basın açıklamasıyla eylem sona erdi. Basın açıklamasının ardından kalabalık Ahmet Bostancı’nın devam eden duruşmasını izlemek için Kartal Adliyesi’ne girdi. Duruşma salonu önünde destek için toplanan kalabalık Bostancı’nın tahliye kararını tekbirlerle karşıladı.
Basın açıklamasının tamamı:
5816 KEYFİLİĞİNE SON! DÜŞÜNCE ve İNANCA ÖZGÜRLÜK!
Türkiye’de düşünce ve inanç özgürlüğü resmi ideolojik despotizmin baskısı altında kısıtlanmaya, engellenmeye devam ediyor. Birbirinden çok farklı kimlikler, inançlar ve siyasi, ideolojik kanaatler taşıyan insanlar adeta asker bir düzen içinde Kemalist tabularla hizaya sokulmaya çalışılıyor. Aykırı eğilim ve davranışlar içinde görülenler ise tam bir keyfilikle cezalandırılıyor.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olma iddiasını boşa çıkaran bu tutumun en bariz biçimde görüldüğü alanlardan biri 5816 yargılamaları olarak karşımıza çıkıyor. Bilhassa bürokratik vesayetin azgınlaştığı dönemlerde yoğunlaşan ama her dönemde resmi ideolojik dayatmaları reddedenlerin tepesinde asılı duran bir kılıç mesabesindeki bu yasa tam bir keyfilik aracına dönüşmüştür.
5816 sayılı kanun sözde Mustafa Kemal’e hakareti cezalandırma iddiasında olmakla beraber pratikte bu kanunla Kemalist ideolojiye ve Atatürkçülük adı altında sürdürülen dayatmalara karşı çıkışlar cezalandırılmaktadır. Kimi zaman gazeteci ve yazarlar, kimi zaman bir esnaf, bazen camide vaaz veren bir imam, bazen de Ahmet Bostancı örneğinde olduğu üzere namaz kılmak için gittiği camide minberden dillendirilen batıl sözlere tepki veren bir genç bu keyfiliğin kurbanı olabilmektedir. Ortada hiçbir şekilde hakaret içeriği taşıyacak bir ifade olmamasına karşın çoğu zaman zihinleri Kemalist ideolojik yargılarla dolu savcıların açtığı davalar neticesinde ve medya baskısının, yönlendirmesinin de etkisiyle pek çok insan ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır.
Şüphesiz kimsenin kişiliğine, inancına, hatırasına hakaret etmek mazur görülemez. Hakaret çirkin bir davranış ve suçtur. Bununla birlikte resmi ideolojiyi kutsayan ve zorla da olsa toplumun tamamına benimsetmeye çalışan bir zihniyet nezdinde neyin eleştiri neyin hakaret sayılması gerektiği çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır. Kendilerini hukukun savunucusu olarak görmesi gerekirken, Kemalist resmi ideolojinin askeri, muhafızı olarak konumlandıran yargı mensupları muhalif kanaat sahiplerini cezalandırma tutumu içerisine girebilmektedirler. Öyle ki ideolojik önyargı ve tarafgirlikle davranan bu yargı mensupları çoğu zaman sanık olarak karşılarına gelen şahısların ifadelerini değil, kanaatlerini yargıladıklarının farkında bile değildirler.
Bizler bu ülkede yaşayan ve herkes için adalet ilkesini savunan Müslümanlar olarak hiç kimseye hakaret edilmesini tasvip etmiyoruz. Bilakis inancımız başkalarının putlarına sövmeyi bile yasaklamıştır. Bununla birlikte laik, batıl, İslam dışı bir inanç sistemi olarak Kemalist ideolojiyi reddediyoruz. Aynı şekilde bu ülkeyi, toplumu müsamere kültürüne mahkûm eden, çocuksulaştıran Atatürk kültüne de her şeyiyle karşı çıkıyoruz. Kimsenin kimseye inancını, ideolojisini zorla, baskıyla dayatmaya hakkının olmadığı hakikatinden hareketle kimseye dinimizi zorla benimsetmeye kalkmadığımız gibi, kimsenin de bize din/ideoloji dayatmasını kabul etmiyoruz. Ne var ki 5816 sayılı kanun ise tam da bu dayatmanın bir aracı olarak işlev gördüğünün altını çiziyor ve bu keyfiliğe artık son verilmesini talep ediyoruz.
Özgür-Der
HABERE YORUM KAT