5. Yılına Giren Suriye Direnişi Bingöl’de Selamlandı
Bilgi ve Düşünce Derneğinin organize ettiği eylem, Dörtyol Saat Kulesi önünde vatandaşların da katılımıyla gerçekleşti. 5 yıldır artarak devam eden Esed vahşeti ve egemenlerin iki yüzlü tutumu protesto edildi.
Bilgi ve Düşünce Derneğinin organize ettiği eylem, Dörtyol Saat Kulesi önünde vatandaşların da katılımıyla gerçekleşti. 5 yıldır artarak devam eden Esed vahşeti ve egemenlerin iki yüzlü tutumu protesto edildi.
Ölüme Evet Zillete Hayır
“Zulüm, Katliam, İşkence Karşısında Susmak, Baas Despotizmine Ortak Olmaktır”, “Yaşasın Suriye Halkının Onurlu Direnişi” pankart ve dövizlerin açıldığı eylemi Erhan OZAN yönetti..
Basın mensuplarını ve vatandaşları selamlayan OZAN, dört yıldır tarihin kaydettiği en büyük acılardan birine gark olan Suriye, yüz binlerce evladını kurban verdiğini, Esad liderliğindeki Baas rejimi, özgürlük taleplerini kurşunlarla, tanklarla, uçaklarla ve varil bombalarıyla karşıladığını söyledi.
Yüz binlerce insanı kayıp ve zindanlarda olan Suriye, dört yılda yaklaşık üç yüz bin insanını kaybetti diyen OZAN, On binlerce çocuğun ve kadının rejim güçleri tarafından katledildiğini Suriye’de, milyonlarca insanın muhacir duruma düştüğünü ve bunca zulme rağmen bütün dünya bu vahşete sessiz kalmaktadır dedi.
Zalim Esad ve onun işbirlikçisi olan Amerika, İran, Suud ve İsrail gibi katillerde bu suskunluktan faydalanıp Müslümanlar üzerindeki katliamlarına devam ettiğini, ancak Paris’teki Charlie Hebdo olayında on iki kişinin öldürülmesi ile ayaklanan dünya ne yazık ki Suriye, Gazze, Miyanmar, Mısır, Bangladeş ve Doğu Türkistan’daki milyonlarca Müslüman’ın öldürülmesine seyirci kaldığını ifade etti.
Rablerinden başkasına boyun eğmeyenler asla yenilmeyecekler
Akıl almaz bir zulüm şebekesine karşı açlık, yokluk ve imkânsızlıklara rağmen fedakârca, kahramanca direniş de mevcuttur diyen OZAN bu direniş, onuru, izzeti, hakka en güzel şahitliği temsil ederken, aynı şekilde geleceğe dair umutlarımızı da yeşermektedir dedi. Erhan OZAN’ın ardından söz alan Bilgi ve Düşünce Derneği başkanı Mustafa YILMAZ özetle şunları kaydetti.
2010’da Arap coğrafyalarında yaşanan bu hareketliliğin temeli, İnsani ve İslami özgürlük talepleri ve aynı zamanda İslam coğrafyalarındaki Batı destekli diktatörlüklere bir başkaldırıdır diyen YILMAZ, süreç boyunca çok acılar yaşandığını, çok bedeller ödendiğini , bedellerin hala ödenmeye devam ettiğini söyledi. Suriye’de üç Bingöl nüfusu kadar Müslüman kardeşimizin katledildiğini, Milyonlarcasının muhacir edildiğini dile getiren YILMAZ, kadın, erkek on binlercesinin Baas çetesinin zindanlarında işkenceler altında olduğunu söyledi. Bu manzara karşısında sessiz kalmamızın düşünülemeyeceğini, çünkü bizler elleri birbirinden koparılmış aynı ümmetin çocuklarıyız dedi, Bingöl ne ise Hama’da odur, Diyarbekir ne ise Halep’te bizim için odur diyerek konuşmasını bitirdi. Ardından Mustafa YILMAZ, okuduğu Erdem BAYAZIT’e ait bir şiiri Suriye’nin çocuklarına ithaf etti..
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Ey Suriye’nin direnen çocukları, kahramanları
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu
Mustafa YILMAZ’ın konuşması ve okuduğu şiirin ardından basın açıklamasına geçildi. Eylem, Bilgi ve Düşünce Derneği yönetim kurulu üyesi Yusuf BOĞATEKİN’nin kitle adına okuduğu basın açıklamasıyla sürdü. Konuşmaların sık sık “ Hama’ya Humus’a Direnişe Bin Selam, Üzülme Gevşeme Allah Bizimle, Yaşasın Suriye Direnişimiz, Katil Esed Hasap Verecek” şeklinde slogan ve tekbirlerin atıldığı eylem, okunan basın açıklamasının ardından sona erdi.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Suriye Halkının Esarete Karşı Özgürlük Savaşı 5.Yılında
15 Mart 2015
Ortadoğu’da despotik rejimlerin tahakkümüne karşı kabaran öfke denizi bundan tam 4 yıl önce Suriye’de de karşılık buldu. Önceleri silahsız-barışçıl eylemlerle Esed rejiminden en doğal haklarına ilişkin taleplerde bulunan Suriye halkı ve gençliğinin talepleri zalimce bastırılmaya çalışıldı. Ve Suriye halkı geçtiğimiz dört yıl boyunca da tarihin gördüğü en vahşi kıyımlardan birine maruz kaldı. Kimyasal silahlar, füzeler, varil bombalarıyla katledildi. Sistematik işkencelerin kurbanı oldu. Hastalık, açlık ve tehcire maruz kaldı. Dünya ise bütün bu olan biteni boş gözlerle seyretti. Sadece seyretmekle kalmayıp, muhaliflerin İslami kimliğinden ötürü, Esed rejimine dolaylı destek de sundu. Bu desteği ne kimyasal silahların kullanımının açık tespiti ne de sistematik işkence fotoğrafları engelleyebildi.
Suriye vakası dünya sisteminin adaletsizliğine ışık tutmakla birlikte, bizlere bir kere daha Müslümanların yaşadıkları acılar karşısında dünyanın umursamazlığını da göstermiş oldu. Suriye halkı ise bütün bu umarsızlıklar, katliam, tecavüz, zorluk, imkansızlık ve yalnızlıklara rağmen direnişten vazgeçmedi, zalim rejime asla taviz vermedi. Şartların olumsuzluğunu öne sürenlere inat, onursuz bir uzlaşmaya asla yanaşmadı.
Öte yandan sürecin başından itibaren Suriye devrimini komplo teorileriyle karalamaya çalışıp, emperyal hesapların devrede olduğu iddiasıyla Suriye rejimine dolaylı ya da direkt destek sunanlar, ortaya dökülen tüm çıplak gerçekliklere rağmen tavırlarında hiçbir değişiklik göstermediler. 300 bine yakın insanın katli, binlerce masum çocuğun beton rengine bürünmüş fotoğrafları, Ebu Gureyblere rahmet okuturcasına binlerce Müslüman kadına yönelik sistematik işkence ve tecavüz onları ikna etmeye yetmedi. İddialarından bir adım geri atmadılar, sarfettikleri sözlerden bugüne dek hiçbir utanç belirtisi göstermediler.
Bırakın utanç ya da pişmanlığı, sırf tarafgir duygular ve mezhebi taassuplarından ötürü insanları aldatılmışlık, teröristlik, yabancı savaşçılık ve mezhep düşmanlığı yapmakla itham ettiler. Böylelikle kendilerine yakışan sıfatları mazlumları ve direnişçileri karalamada pişkince kullandıkları gibi; katliamlarını da meşrulaştırmış oldular. En yüksek rütbeli komutanlarını, en teknolojik silahlarını, tanklarını, uçaklarını alçak bir rejimi ayakta tutmak, mazlumların kanına girmek için kullandılar. Vahşilikte öyle ileri gittiler ki, artık mazlum Suriye halkının üzerine bombalar yağdıran uçakların koalisyona mı, yoksa işbirlikçi vampirlere mi ait olduğunun ayırdına varabilmek bile mümkün olmadı.
Tüm bu katliam ve ihanet şebekelerinin zulümlerine rağmen Suriye direnişi 5. yılına girmiş bulunmakta. Bu, Batı’ya, Rusya, Çin, İran ve ABD’nin danışıklı döğüş politikalarına rağmen tam 4 yıldır kesintisiz direniş anlamına gelmekte. Onurlu, haysiyetli, uzlaşmaz ve başından bu yana “Sadece ve sadece yardımı Allah’tan bekleme” şiarıyla.
Direnişin uzun sürmesi ve kan kaybı yaşadığı süreçlere bakarak “Bu daha ne kadar devam edecek?” diye soranlara ise asıl sorunun bu olmadığını hatırlatmak isteriz. Asıl soru Suriye halkının direnişi ne kadar sürdüreceği değil, insanım diyen herkesin ve bilhassa da Müslümanların bu zulme karşı ne kadar dayanışma içinde olabildiği, görevimizi ne kadar ifa edebildiğimiz sorusudur. Asıl mesele Suriye halkı ve direnişiyle imtihan edildiğimiz bilincinin kuşanıp kuşanılmadığıdır.
Bu çerçevede bizler de, Suriye İslami Direnişiyle dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyoruz. Suriye direnişini selamlamak ve Suriye halkıyla dayanışma amacıyla tüm sorumluluk sahibi kesimleri, Suriye halkının yalnız olmadığını ve kardeşlerimizin İslami kıyamını desteklediğimizi ortaya koymak için çabalarımızı artırmaya davet ediyoruz.
BİLGİ VE DÜŞÜNCE DERNEĞİ
HABERE YORUM KAT