30 yıllık felaket
Bu tanım el Kuds el Arabi gazetesinin Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan’a ait. Bu tanımı, 26/3/1979 tarihinde Camp David’de Sedat, Begin ve Carter üçlüsünün imzaladığı Camp David anlaşması olarak da bilinen anlaşma için kullanıyor.
Araplar, İsrail’in savaşla kurulduğu 14 Mayıs 1948 tarihine Nakba yani büyük felaket derler. Atvan da 1979’da imzalanan Camp David anlaşmasını, barış suretinde ‘karise’ yani felaket olarak anmaktadır. Bu durumda, İsrail’in 61 yıllık tarihinin 31 yılı büyük felaket/nakba, kalan 30 yılı da felaketle/karise geçmiştir. Napolyon’un Mısır çıkarması ve hamlesi gibi Camp David de Mısır’ın keskin virajlarından birisi olmuştur ve hâlâ da tartışılmaktadır. Camp David yanlısı kampa göre, barış üzerinden birçok kazanım elde edildi. Süveyş yeniden uluslar arası seyrü sefer trafiğine açıldı ve Mısır muazzam ve muntazam gelirler elde etmeye başladı. Bunun dışında Sina Yarımadası geri alındı ve Mısır’ın turistik gelirlerinde artma oldu. Camp David kampı bunu söylerken aleyhtarlar da Mısır’ın bu anlaşma ile birlikte Arap dünyası nezdindeki liderliğini kaybettiğini ve bu anlaşmadan sonra eşitler arasında birinci seviyesine düştüğünü söylüyorlar. Muhammed Hasaneyn Heykel gibilerin karşı temel tezleri bunlar. Gerçekten de Camp David anlaşmasından sonra Mısır’ın Arap dünyasıyla ilişkileri çok keskin bir şekilde bozulmuş ve sadece Fas, Sudan ve Umman gibi ülkelerle ilişkileri sağlam kalabilmişti. Onun ötesinde bütün Araplar Mısır’la ilişkilerini gözden geçirmişlerdi. Camp David üzerinden İsrail bölgedeki uzletini ve yalnızlığını kırarken Mısır bu yalnızlığı ve uzleti paylaşmaya mecbur olmuştur. İsrail uzlet ve yalnızlığını Mısır üzerinden kırarken ve üzerinden atarken aksine Mısır yalnızlık ve uzlet içine düşmüştür. Bunda Enver Sedat’ın kişisel üslubu da etkili olmuştur. Mısır sadece Araplara değil, aynı zamanda içeride kendi halkına da yabancılaşmış ve içeride de yalnızlaşmıştır. Bu da Enver Sedat’ın sonunu hazırlayan nedenler arasında olmuştur. Hâlâ Mübarek’in 30 yıldır İsrail’e gidememesinin arkasında yatan nedenlerden birisi budur. Sedat’ın öldürülmesi Sedat’la Begin’in müşterek rüyasının sonu olmuştur. Onlar Camp David’i kapsamlı barışın bir parçası olarak görüyor ve ‘istim arkadan gelir’ anlayışıyla halkalarının zamanla tamamlanacağını öngörüyorlardı. Ama bunlardan hiçbiri olmamıştır. Ne beklendiği gibi Mısır’la barış, sıcak barışa dönüşebilmiş ne de Camp David’in eksik halkaları tamamlanabilmiştir.
•
Barış Mısır’ı rehavete sokmuştur. Abdulbari Atvan’ın da ifade ettiği gibi, 30 yıllık süreç içinde İran aksine Batı ile ilişkilerinde sorunlar yaşamış olmasına ve 8 yıllık savaşa rağmen askeri teknolojisini ilerletmiş ve Avrupa’yı vuracak füzeler geliştirmiş ve nükleer güç olmaya adaydır ve buna ‘ka’bu kavseyn’ derecesinde yaklaşmıştır. Buna mukabil, Mısır bugün askeri teknoloji açısından da köhnemiş ve vurucu gücünü ve hedeflerini kaybetmiştir. Camp David anlaşmasının imzalandığı 1979, bölgede olayların kesişme tarihidir. Mısır, Camp David anlaşması imzalarken ondan iki ay kadar önce 11 Şubat 1979 tarihinde İran’da devrim gerçekleşmiştir. Yine aynı yıl; 1400 hicri yılı münasebetiyle Kabe’de Cüheyman ayaklanması gerçekleşmiş ve kendisine Mehdi zannıyla biat edenler Kabe’den Suud devletine karşı bir başkaldırı hareketi başlatmışlar ve bu hareket daha sonra Batılıların da yardımıyla kanlı bir şekilde bastırılmış ve ele başları ya öldürülmüş ya da idam edilmiştir. Velhasıl, olaylarıyla 1979 yılı bölgenin 30 yılına damgasını vurmuştur. İran devrimi dalga dalga etkisini hissettirmiştir. Buna mukabil, Mısır Sedat’tan sonra peyder pey Arap Birliği’ne dönse bile köprünün altından çok sular akmış ve eski statü bir daha geri gelmemiştir. Eski havasını bulamamıştır. Bugün Arap Birliği birlik olmaktan çıkmış ve Mısır’ın yörüngesinde deveran etmez hale gelmiştir. Hatta Mısır’ın bölgesel rolünü Suudi Arabistan’a kaptırdığı tezleri ileri sürülmektedir.
•
Bütün bunlara rağmen ‘Barış Umudum’ adlı eserinde Sedat’ın dul eşi Cihan Sedat hâlâ barış rüyaları görmeye devam ediyor. Begin’in yerini Netanyahu’nun alabileceği umutlarını dile getirmektedir. Halbuki, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebu’lgeyt bu münasebetle yaptığı değerlendirmede İsrail’de kurulacak yeni hükümetle birlikte barış umutlarının azaldığını söylemektedir. Her ne kadar bugün Carter’ın yerinde ona benzeyen Obama olsa bile bölgede Camp David gibi yeni bir barış atmosferi çok uzak görülmektedir. Bir çiçekle bahar gelmez. Zira burada barışacak taraflar Mısır ile İsrail olmayıp Filistin ile İsrail’dir. Muayyen şartlardan dolayı Netanyahu ve hükümetinin bunun bedelini göze almaları hayal bile değil, hayal ötesidir. Ve bu itibarla, İsrailli yazarların da belirttiği gibi ne Filistin-İsrail barışabilir ne de onların üzerinden topyekün Arap-İsrail barışına ulaşmak bugünkü şartlarda mümkündür. Suriye cephesi ise küçük bir ihtimal olarak durmaktadır. Cihan Sedat’ın hatırladıkları arasında ilginç noktalar var. Sözgelimi Nasır’ın cenazesinden birkaç saat sonra Kahire’deki Amerikan elçisiyle görüşen Sedat, Nixon’a kendilerinin barışa hazır olduklarını iletmesini istemiş. Ondan sonra da mesele bu sürecin olgunlaşmasına kalmıştır. 1977 ekmek isyanını bahane eden ve fakirliği ancak barışla ve Amerikan yardımlarıyla aşacağını düşünen Sedat akabinde İsrail’in kucağına atlamıştır. 1977 yılında Knesset’e gittiğinde kendisini karşılayan dönemin Başbakanı Golda Meir: “Nerede kaldınız, bunca zamandır sizi bekliyorduk!” demiştir. Bugün Cihan Sedat eski rüyaları görüyorsa da bölge Camp David’den sonra yeni bir sabaha uyanmıştır...
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT