3 Bin 500 Taşeron İşçi Kadrolu Oldu
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Arslan'ın karayollarına bin 280 teknik personel alacaklarını açıkladığı törende, 3 bin 500 taşeron işçi de kadrolu oldu.
Karayolları Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda, burada çalışan 3 bin 500 taşeron işçinin kadroya alınması ve işe başlamasına ilişkin tören düzenlendi.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, törende yaptığı konuşmada, bakanlık görevini Başbakan Binali Yıldırım'dan devralmanın kendisi için gurur olduğunu ifade ederek, "Bu, aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Bu sorumluluk, aileden Bakanlığa gelmiş biri olarak sadece bana değil, hepimize düşüyor." ifadesini kullandı.
Karayolları bünyesinde kadroya alınan taşeron işçilerin "örnek" niteliğinde olduğunu dile getiren Arslan, "Örnek olmak ayrı bir sorumluluk getiriyor. 'Kamu işçisi, işine az sahip çıkar' mantalitesiyle bu taşeronluk sistemi ortaya çıktı. Bugün biz diyoruz ki 'bu görüş yanlış, bundan dönmemiz lazım.' Siz, bunun ilk örneklerisiniz. Sizin kamuoyundaki bu algıyı yıkmanız lazım. 'Ben kadrolu işçi olursam dünden daha çok çalışırım, ülkemin geleceğine sahip çıkarım.' demeniz lazım. Bu inançla kamuoyundaki algıyı kırın ve değiştirin." dedi.
Kadroya alınan işçilerin 15 Temmuz itibarıyla iş başı yapacaklarını ifade eden Arslan, işçilerin insanların hayatını kolaylaştırmak ve mega projeleri hayata geçirmek adına daha da çok çalışacağını söyledi.
170 milyon liralık iş makinası alımı yapacaklarını bildiren Arslan, "Biliyoruz ki siz gayretinizi sonuna kadar ortaya koyacaksınız, ama alet ve edavatınız olmak zorunda. Önümüzdeki yıl da bir sonraki yıl da buna (alımlara) devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
Karayolları bünyesine bin 280 kişilik teknik personel alımı yapacaklarını da belirten Arslan, "Artan işçi sayısıyla orantılı olarak daha büyük işler yapabileceğiz." dedi.
"İşin ruhunu bilip insaflı eleştirmek lazım"
Azerbaycan Demiryolları İdaresi Bakanı Cavid Gurbanov ve beraberindeki heyetle görüşmesi öncesinde basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Arslan, Osmangazi Köprüsü'nde araç geçiş garantisi hakkındaki tartışmalara yönelik bir soru üzerine, Yap-İşlet-Devret (YİD) modelinin Türkiye'de yıllardır başarıyla uygulandığını, hatta Türkiye'deki YİD modelinin Harvard Üniversitesi'nde doktora dersi olarak okutulduğunu söyledi.
Her YİD projesinde mutlaka garanti verildiğini vurgulayan Arslan, şöyle konuştu:
"Biz projelerimizi piyasaya çıkarıyoruz, pazarlıyoruz, görevli şirketler geliyor, talipli oluyor. Sizin projeniz ekonomik değilse, fizibıl değilse, dünyada ekonomik krizin olduğu bir ortamda kabul görmezse bu projeleri yapamazsınız. Amaç, özel sektörle birlikte kamu kaynağı harcamadan bu yatırımları yapmak. Yatırım başladığı andan itibaren sizindir, özel şirketin değil. Özel şirket sadece görevli şirket olarak yapıyor ve sonrasında işletiyor.
Biz hava meydanlarında da bunu yaptık. O da zaman zaman gündeme geliyordu bazı örnekleri için. Garanti olduğu için devlet para ödüyor, ancak 10 mislini de diğer yaptığı YİD'lerden garanti fazlası olarak aldı bugüne kadar. Görevli şirketin süresi dolduktan sonra bunları işletme için kiraya çıktık ve milyar dolarlara varan gelirler elde ettik. Osmangazi Köprüsü ve İzmir'e kadar olan 384 kilometrelik otoyol da aynı kapsamdadır. Sonunda bu devletindir, devletin olacak ve işletmesini kiraya çıktığımızda çok ciddi gelir elde edeceğiz."
Medyada diğer etaplar dikkate alınmadan sadece bir kesim üzerinden hesaplama yapıldığını belirten Arslan, "İşin ruhunu bilip biraz insaflı eleştirmek lazım. Osmangazi Köprüsü'nü de kapsayan Gebze-Orhangazi arasındaki kesimin ortalama günlük garantisi 40 bin araçtır. Yıl bazında hesaplanır, fazla ve eksik geçtiği günlerin ortalaması alınır, aradaki fark ödenir." dedi.
Arslan, toplam işletme süresi göz önüne alındığında topyekun kamu menfaatinin önemli olduğuna dikkati çekerek, köprü ve otoyol bittiğinde güzergahın tamamında oluşacak ekonomi ve katma değerin Türkiye'deki tüm vatandaşlara hizmet olarak geri döneceğini ifade etti.
"İstanbul'daki köprülerle fiyatı kıyaslamak doğru değil"
Bakan Arslan, fiyatların yüksekliğiyle ilgili tartışmalara ilişkin ise dolar kurunun 1,3 lira olduğu dönemde ihaleye çıkıldığını, şu andaki kurun 2,90 lira civarında olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Ücret olarak 35 dolar öngörülmesine karşın biz 25 dolara düşürdük. Amaç daha fazla geçiş, daha fazla cazip hale getirmek. Köprü geçişinde yüzde 18 olan KDV'yi yüzde 8'e düşürdük. Bu düşüş de vatandaşın lehinedir. Görevli şirket, yüzde 8 de olsa yüzde 18 de olsa bu KDV'yi sonuçta Hazine'ye aktarmak zorunda. 89 liralık ücret başka yerlere göre yüksek görünse de bu boyutta bir hizmetin geçen vatandaşlar için bir karşılığı olacaktır. İstanbul'daki köprülerle fiyatı kıyaslamak çok doğru değil. Bu bir rekabet ortamıdır. Vatandaşımız, şapkasını önüne koyacak ve hangisinin daha ekonomik olduğunu değerlendirecek."
AA
HABERE YORUM KAT