29 Yıl Hapis Az, 1 Yıl Denetimli Serbestlik Çok
Rıdvan Çağrıcı bugün 47 yaşında ve tam 29 yıldır cezaevinde. 1984’te 12 Eylül şartlarında ‘Hizbullah örgütüne mensup olmak’ suçlamasıyla cezaevine girdi. 1992’de şartlı tahliye oldu. Fakat 2 yıl sonra İslami Hareket davasından tutuklandı.
Kenan Alpay / Haksöz Haber
Tam 29 yıldır cezaevinde bulunan Rıdvan Çağrıcı’nın hikâyesi hem yargı kurumlarının hem de ceza ve infaz kurumlarının tepeden tırnağa dökülen ama insanların hayatını da çürütmeye kasteden durumunu gözler önüne seriyor. Öyle ki Rıdvan Çağrıcı’nın maruz kaldığı şeyler yargının hem ideolojik arka planı hem de kadrolarıyla ne kadar tutarsız ama daha da önemlisi hukuktan nasipsiz irkiltici yüzünü anlatan binlerce trajik hikâyeden biridir.
Ne mahkemelerde işleyen yargı safahatı ne de cezaevlerinde dayatılan haksız infaz müessesesi yeterince tartışılabiliyor. Sorun kamuoyuna lanse edildiği şekliyle Ergenekon, Balyoz, KCK, Gezi, Şike, Hrant Dink gibi davalarla sınırlı değil. Konjonktürel gelişmeler bu gibi davalar üzerinde ne yazık ki zannedildiğinden daha fazla tesirli oluyor. Kamuoyu oluşturma gücü gözaltı, tutukluluk, verilen ceza, tahliye, Yargıtay hatta Anayasa Mahkemesi aşamasında bile yasal ve hukuki prosedürün pratiğe yansımasını şekillendiriyor.
Son dönemde Fethullah Gülen’e bağlı kadrolar tarafından emniyet ve yargıda yürütülen soruşturmaların delil toplamadan karar vermeye kadar derin şaibeler veya karanlık kumpaslar olarak nitelendiğine şahit oluyoruz. Ancak Fethullahçı kadrolar öncesinde Kemalist-ulusalcı kadrolar tarafından verilen yargı kararlarının niteliği unutmayalım ki bunlardan ya farksızdı ya da daha beterdi. Oysa Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliye edilmesiyle veya Yakup Köse’nin biraz olsun gündeme gelmesiyle bu sıkıntılı mesele hallolmuş değil. Çünkü cezaevlerinde İslami kimlikleri dolayısıyla uzun yıllardan bu yana eziyete mahkûm edilen insanlarımızın sayısı ve niteliği hiçbir surette azımsanacak gibi değil.